Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

287 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
Always And Forever
Bu üçlemeyi okuyunca insan bazı şeyleri daha iyi anlıyor. Özellikle de Klaus hakkındaki bazı şeyleri. Tabiki buradaki anlamaktan kastım onun haklı olduğuna kanaat getirmek değil. Neden bunları yaptığını daha iyi anlamaya başlamayı kastediyorum. Örneğin dizide öğrendiğimiz bir şey vardı. Klaus bir süre sonra Rebekah'nın hayatına aşk anlamında giren her adamı öldürüyordu. Sonlarda Klaus bunu Rebekah'ya acı vermek için yapmadığını, aksine onu korumak için yaptığını itiraf etmişti ama bu itirafı bu kitap üçlemesiyle daha anlaşılır hale geldi. Bu davranış net bir şekilde yapılmaması gereken bir hareket tabiki ama neden yaptığı çok belli. Görüyoruz ki Klaus kardeşinin çok duygusal olduğunu biliyor ve hayatına giren neredeyse herkes çok ciddi hasarlar veriyor. Kendince onu böyle koruyabileceğine inanmış. Başkalarının kalbini paramparça etmesindense kalbini parçalayacak adamları paramparça etmeyi kendine görev edinmiş. Çünkü bunu yapmadığı taktirde kardeşini korumayı başaramadığını çok uzun yıllar boyunca tecrübe etmiş. Klaus daima yanlış anlaşılan bir karakter oldu çünkü hislerini açığa vurmak için daima yanlış anlaşılan eylemlere sahipti. Diğerlerinin de bu durumu zaman zaman daha kötü hale getirdiğine şüphe yok ona karşı bazı davranışlarını düşünürsek tabi. Klaus gerçek şeytandan bile daha kötü birisi olarak tasvir edilir ancak hiçbir zaman onun tam anlamıyla gerçek bir şeytan olduğuna inanmadım. O daha çok benim için acıdan çıldırmış bir karakterdi. Başkalarının yarattığı bir canavardı. Ama kimin üzerine bu kadar çok gelirseniz muhtemelen yarattığınız tek şey şeytani bir canavar olacaktır. Hatta bazen öyle bir canavar yaratırsınız ki içindeki tüm ışığı tamamen yok etmiş olursunuz ve o canavarı tekrar iyi bir şeye döndürmek mümkün olmaz. Klaus bu konuda şanslıydı çünkü içindeki ışık saklı olsa bile tamamen tükenmemişti. Onun için hala umut vardı. Dizide böyle bir adamın ölümünü gördük ve bu çok üzücüydü çünkü dünyada en sevdiğim kurgusal karakter oydu ama bu karakterin ölümünün şeytani yollarla olmaması son derece anlamlıydı. Birçok insanın ya da yaratığın aksine Klaus değişmeyi başarabilen, sevginin hakkını vermeyi ve delice yöntemler yerine ona göre davranabilen birisi haline geldi. Klaus sevdiği birisini, kendi kızını kurtarmak için kendisinden vazgeçti. Hayatının ilk zamanlarını travma çekerecek acı dolu geçirdi, sonraki zamanlarını diğerlerinin deyimiyle ''en büyük şeytan'' olarak geçirdi ama son zamanlarını değişmeyi başararak çok iyi bir kardeş, çok iyi bir baba ve çok iyi bir insan olarak öldü. Değişim her zaman aşırı zor bir şeydir en ufak bir alışkanlığımız için bile ve Klaus'un geldiği noktadaki başardığı değişim çok daha fazla zordur. Klaus'un hayat hikayesi benim için değişimin mümkün olduğuna dair en büyük ilham kaynaklarından birisi. Çünkü nadiren de olsa değişmeyi başarabilen ve değişim halini koruyabilen insanlar gördüm, kendim de bir takım değişiklikler geçirdim ve hala bunun için çabalıyorum. Ve dünyadaki bazı insanların bunun için çabaladığını biliyorum. Hiçbirimiz Klaus gibi doğaüstü yaratık değiliz tabi ama önemli olan nokta bu değil zaten. Klaus'un doğaüstü yaratık olma kısmı her ne kadar bir kurgu olsa da değişim gerçektir ve hepimizi ilgilendirir. Bu yüzden fantastik hikayelere de bir noktada normal edebiyat eserleriyle aynı gözle bakabilmeyi öğrenmek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bazı fantastik hikayeler de aslında en az dünya klasikleri kadar gerçek ve önemli dersler ve ilhamlar barındırabiliyor hepimiz için. Ayrıca söylemeden edemeyeceğim, serideki son kitabın sonlarında Klaus hakkında Klaus'un bir çocuğa sahip olmasının imkansız olduğu ama çocuklara bir zaafı olduğu yazıyordu. Klaus'un içinde kalan ama asla elde edemeyeceği bir hayali, özlemi gibi bir şeydi baba olmak. Bu cümleyi okuyunca aklıma direk ''Endişelenme, gelecekte Hope Mikaelson'a sahip olacaksın,'' cümlesi geldi. Bu üçlemede Klaus'un baba olduğunu öğrenemiyoruz tabiki çünkü bu seri çok uzun bir geçmişi anlatıyor. Ancak dizide Klaus'un ölmeden önce üvey babasının aksine bambaşka bir baba olduğu, hatta gerçekten çok iyi ve çok sevgi dolu bir baba olduğu gerçeğini öğreniyoruz. Üvey babasına rağmen çocukları sevmekten vazgeçmeyen, onlara eziyet etmeyen, aksine kendi kızı için elinden geleni yapan, üvey babası gibi olmaya değil, üvey babası gibi olmamaya özen gösteren bir baba olmayı başardığını görüyoruz. Bu yüzden bu cümleyi asla unutmayacağım. Onun kurtulmasının en büyük ''umut'' (Bakınız: ''Hope'' Mikaelson) kaynağı kızıydı. Kızının varlığına tutunmak hem kendisini hem de ailesini kurtardı.
The Originals Anlatılmamış Hikaye - Diriliş
The Originals Anlatılmamış Hikaye - DirilişJulie Plec · GO! · 2016285 okunma
·
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.