Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

305 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
1991 Ingeborg Bachmann ödülü başta olmak üzere çok sayıda uluslararası ödül kazanan bu otobiyografik romanı ile beni büyüledi Emine Sevgi Özdamar… Ancak neden bu kadar etkilendiğimi anlatmadan önce romana ve yazarına dair biraz bilgi vermem gerekir ki, söylemeye çalıştıklarımı düzgünce ifade edebileyim. Romanın tam adı “Hayat Bir Kervansaray İki Kapısı Var Birinden Girdim Diğerinden Çıktım”. 1940ların sonunda doğan, yoklukla geçen 2. Dünya Savaşı yıllarını hayal meyal hatırlayan, Menderes iktidarı ve meşhur Amerikan yardımı sırasında öğrenci olan, 1960 darbesini ve idamları radyodan yakınen takip eden ve Almanya’ya işçi gönderme furyasında kapağı bu ülkeye atan yetenekli genç bir kadının gözünden muhteşem bir Türkiye kolajı, sunulan. Bir yandan acı dolu, diğer yandan müthiş zengin bu kervansaraydan 20 yaşında Almanya’ya giderek çıkmış Özdamar. Kendi ülkesinde açlıkla boğuşmuş, doğru düzgün bir eğitim alamamış bu yetenekli genç kadın belki de kendisi için doğru olanı yapmış. Ama içimden bir his diyor ki -her iki taraf da reddetse bile- hem bireysel olarak o, hem de toplum olarak biz o kervansarayın kapısını kapatarak sanki yoksullaşmışız… Kitaptaki öylesine zengin bir kolaj ki… Malatya’lı varlıklı bir Kürt ailesinin soyundan gelen, ancak giderek yoksullaşıp her çöküşte başka bir şehre taşınarak adım adım açlığa yaklaşan bir aile var merkezde. Kol kola, pürneşe sinemaya, gazinoya gidecek kadar birbirine aşık ve modern anne-baba, sözlü kültürün tüm zenginliklerini içinde barındıran bir babaanne, 4 karılı bir Kürt beyinin kızı olan ve gencecik annesi babası tarafından bir hiç uğruna öldürülen bir anne, müteahhitlik yapma hevesi ile servetini yıllar içinde yitiren bir baba, “modern” olduğunu iddia etmesine rağmen hala ataerkil bir aile, gelenekler aleyhlerinde olsa da güçlü kadınlar, akıllı ve kendini kurtaran bir ağabey, arkadan gelen 2 tane daha küçük kardeş… Fonda 1950-1960ların Malatya, Bursa, İstanbul, Ankara manzaraları… Hikayeyi bunca çarpıcı kılan ise yazarımızın tekniği… Tümüyle birinci tekil kişinin -yani çocuk ve genç Emine Sevgi Özdamar’ın- ağzından, bilinç akışı tekniği ile aktarılıyor hikaye. Ninesinden, annesinden duyduklarının ve kendi tecrübelerinin yanı sıra yaşadığı evlerin, mahallelerin, şehirlerin kokusunu, dokusunu, o kendilerine özgü havasını da kelimelere döküyor yazar. Binbir gece masallarından fırlamışçasına canlı-cansız her şey -evler, kapılar, sokaklar, hayvanlar, gökyüzü, hatta tarih bile- neredeyse dile geliyor Özdamar’ın kaleminde. Birbiri ardına kullandığı çok sayıda atasözü, deyim, şiir, dua, tekerleme, hatta küfür -ve hatta bol bol osuruk kokusu- ile o hepimizin bildiği, hatta +40ların daha da iyi hatırlayacağı sözlü tarihimizi metninin dokusuna katıyor. Romanın daha başlarında, dedesinden duydukları ile hayali bir halıya dokuduğu bir Türk tarihi anlatısı var ki; anlatım dilindeki zenginliğinin yanı sıra, resmi olarak söylenenle söylenmek istenmeyenleri bir arada, iç içe, kolkola, gocunmadan, gücenmeden yan yana getirişiyle beni kendine hayran bırakıyor. Çok farklı bir tarzda, okuması çok keyifli bir hikaye sunuyor Özdamar. O, yaşı gereği, Inönü’lü 2. Dünya Savaşı yokluk yıllarını, Menderes’in gelmesi ile sözümona bedava gelen ve “Amerikan yardımı” adı ile yutturulan sadakaları, para ve mevki hırsı uğruna “Vatan Cephesi” ve “diğerleri” diye özenle ayrıştırılan toplumu, 1960 darbesinde zaten verilmiş kararın güya “Köpek Davası”, “Bebek Davası” gibi saçma suçlamalara dayandırılmasını, hızlı gecekondulaşmayı, sırf ülkeye döviz getirsin diye eğitimsiz, hazırlıksız Almanya’ya postalanan yoksulları birinci ağızdan tanıklığı ile anlatıyor. Ancak hikayesini, hepimize tanıdık gelecek sokak oyunları, köşedeki bakkal, komşu ile dedikodu, hamam sefası, kuyruklar, zamlar, toz, yoksulluk, töreler, adetler, geleneklere sararak aktarıyor. Emine Sevgi Özdamar eserlerini Almanca yazıyormuş, bu eserini de Almanca yazmış. Ben Türkçe çevirisinden okuduğumdan Almanca aslı ile ilgili yorum yapamayacağım, ancak bu kadar fazla Türk kültürüne ait söylence içeren bir kitabın Almanca yazılabilmesi, belli ki yurtdışında yazara olan hayranlığı arttırmış. Konuyu inceleyenler Özdamar’ı, Almanca’yı kendine özgü kullanışı, yani Türkçe düşünerek Almanca yazmasındaki başarısı nedeniyle takdir etmişler. Almanca gibi son derece katı kuralları olan bir dilin, hele ki bir yabancı tarafından böyle esnetilebilmesi büyük ilgi çekmiş. Bu yönü ile de son derece ilginç buldum eseri… 20 yaşından sonra öğrendiği Almanca ile bir insan nasıl bu kadar etkili yazabilir; gerçekten merak ettim. Neden Almanca yazar, onu daha da merak ettim. Sonra dedim ki; boşver, kalıplardan uzaklaş. Belli ki bu büyüleyici kervansarayın havası evrensel; yaşananlar insanlığın kadim hikayelerine benziyor; ortak inançlara, kültüre, değerlere dayanıyor. Dilin önemi yok; arzu eden insan olmak paydasında ve insanlığın vicdanında buluşuyor. Velhasıl, bu öylesine etkileyici ve büyüleyici bir anlatım ki, bence çok daha fazla okunmayı hak ediyor.
Hayat Bir Kervansaray
Hayat Bir KervansarayEmine Sevgi Özdamar · Iletişim Yayınları · 2015107 okunma
··
1.746 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Çok kıymetli bir esere, çok kıymetli bir değerlendirme getirmişsin arkadaşım, yüreğine sağlık. Asli sebep nedir bilmiyorum, lakin tarafımızdan "kuyruklu Kürt" yaftası yemesi, Almanya'da yaşaması ve Almanca yazması için bence gayet geçerli bir sebep...
AkilliBidik okurunun profil resmi
Doğrudur arkadaşım. "Kuyruklu Kürt" lafı yüreğimi kanatıyor. Adına "Türkçülük" hatta "vatanseverlik" denilerek yüceltilen bu aptallığı, ırkçılığı, saygısızlığı ülkemizde taşıdıkça daha başka değerleri de yitirmemizden korkuyorum. Almanlara Türk atasözleri, deyimleri, söylencelerini 20 yaşından sonra öğrendiği Almancası ile yazarak anlatabilmiş bir kalem, zaten sırf bu nedenle bile takdiri hak ediyor.
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş. Bu sitenin en sevdiğim özelliği sizin gibi okurlar sayesinde yeni yazarlarla tanışma fırsatı. Böyle bir eseri bilmediğim için kendimden utanıyor ve listeme ekliyorum efenim. Emeğinize sağlık.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim efem, sağ olunuz, var olunuz...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.