“Gözlerimle kelimeleri takip etmenin yanında onları yaşamaya değer buldum” dedim kitabın kapağını kapatırken. Hiçbir an kendimi bu kadar yoğun korku ve temkin duygusu içerisinde hissetmemiştim. Başta her şey basit bir fantastik kurgudan ibaretmiş gibi duruyordu. Esrarengiz bir yaratığın olması ve kendisine bakıldığında aklın kaçırılması... Fakat olay örgüsü şekillendikçe yazarın her cümlesinin bir sebebe dayandığını fark ettim. O anda hikaye gözümde oldukça gerçekçi görünmeye başladı. Biliyorum ki konunun neresinden tutsam spoiler sayılabilecek içerik mutlaka gelecek. Ama itinayla şu cümleleri hazırladım: Serinin ilk kitabı Kafes, ana karakter Malorie’nin “değişen yeni dünya”ya ya karşı kendini ve iki çocuğunu koruma çabasını baza alarak ilerliyor. Kim bilir? Belki sık sık yiyecek temin etmek be güvenli bir yuva bulabilmek için ev dışına çıkması gereken Malorie’nin göz bağını çoktan aklını kaçırmış biri çıkarma cüretinde bulunmuştur... Yakın zamanlarda çıkan devam kitabı Malorie ise aklımdaki tüm soru işaretlerinin cevaplarını aldığım ve hangi neticeyle sonuçlanacağını öğrendiğim bir kitap oldu. Kafesi Malorie’ye nazaran bir tık daha sevsem de asla birbirinden ayrı olarak değerlendirilemeyecek eserler. Çevirdiğim her sayfa kitaba olan bağlılığımı biraz daha artırıyordu. Ana anın şimdiki zaman olmasına rağmen geçmişle bağlantı kurularak gidilmesi ise yaşananlar arasında adeta bir köprü görevi görmüştü. O halde uzun lafın kısası; niçin böyle bir esere bir şans vermeyesiniz? (Filmi olan Bird Box’la pek alakası olduğunu söyleyemem. Kesinlikle serisi katbekat daha güzel.) ”Asıl sorun o kepaze yaratıklar değil. İnsanoğlu aslında korktuğu yaratığın ta kendisidir. “

KafesJosh Malerman · İthaki Yayınları · 202113bin okunma

·

276 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

zwy