Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

124 syf.
·
Puan vermedi
Bir solukta okuyup bir devri yaşayacağınız güzel bir eser.
Eser: Salıncak Yazar: Şule Koyuncu Turan İnceleyen: Fatih Kaplan Gazeteci-Yazar Eserimizi değerlendirmeye başlamadan önce yazarımızın ahde vefaya gösterdiği özeni aktarmak isterim. Yazarımız; özgeçmişini anlattığı satırlarda kendisine okuma ve yazma aşkını işleyen, ilkokul öğretmeni Ahmet Varol beyefendiden bahsedince, okurların son sayfada aklına gelebilecek; ‘Acaba bu olaylar gerçekten yaşandı mı?’ Sorusunun cevabını daha çok merak ediyor. Neden mi? Ahde vefada seneler öncesini unutmayan bir yazar acaba gerçekte yaşanmış bir olayın içindeki karakterlerin isimlerini değiştirip böyle bir eser ortaya çıkarmış mıdır? Dediğimizde bu ihtimal kuvvetleniyor. Fakat ister olay gerçekten yaşanmış olsun veya olmasın kitabın hemen hemen her bölümünde bir dönemler coğrafyamızda yaşanmış olayların gerçekten olduğunu biliyoruz. Yaşadık, yaşamasak da duyduk. Aslında genel manada toplumumuzun yaşadığı sıkıntıları akıcı ve gerçekçi bir kurguyla dile getiren bir eserle karşı karşıyayız. Bu konuları okurken hafızanızda hemen hemen hepsi tekraren canlanır gibi olacak. Zira yazarımız; Elinizdeki bu kitap, sizleri çocuk düşlerinizden, çocuk gülüşlerinizden uyandıracak. (S:5) derken şaka yapmadığını sayfaları çevirdikçe anlayacaksınız. Kendine hediye edilen birkaç yumurtadan çıkan civcivlere isim veren kimsesiz garip bir Çolak’ın hayatını irdeleyerek hızlı bir giriş yapıyoruz romana. Sonra civcivlere isimler verirken Çolak’ın hayatının kırılma noktalarını öğreniyoruz. Tavuklardan birine anasının adını verirken Horoz’a verdiği isimin bile bir sebebinin olduğunu ilerleyen sayfalarda öğreniyorsunuz. İki küçük kız çocuğu dâhil olduğunda ise kendinizi bir Kuş Mezarlığı’nın başında buluyor, kız çocuklarının yaratılan her canlı için ne kadar masum duygular beslediğine şahit oluyorsunuz. Bundan sonra fırsat buldukça bu iki duvar dibi serçesi kuş mezarlığına koştular… (S:25) Bu kuş mezarlığında Hatun’la, Zehra iki küçük kızdan Hatun’un dünyanın ağır yükünü omuzlarına alışına şahit oluyorsunuz her bölümde. Neler mi var? Belki de sıkıntıların en büyüğü yokluk! Bu yokluk içinde kıvranan bir anne, duyarsız bir baba, tırsak bir abi, gözü dönmüş bir komşu, korumasız bir abla, okuyamayan bir kız çocuğu… Daha sayalım mı?.. Çocuk gelinlerden tutun da bir söz verme uğruna evlenmek zorunda kalan insanların nasıl bir hayat geçirdiklerini merak ediyorsanız sayfaları hızla çevireceksiniz. Okurken; ‘Bu kadar da olmaz…’ diyeceğiniz birçok bölüm görecek, diğer sayfaya geçince de; ‘Demek ki olabiliyormuş…’ sözleriyle esere tekrar dalacaksınız. Yokluğun ve bir dönem Anadolu insanının bir yıl boyunca Tütün işleyip bir senelik ihtiyacını nasıl giderdiğini okurken, bir dönemin geçinme şartlarına şahit olacaksınız. Onların karınlarını doyuran o ateş sarısı bitkilerdi. (S:41) fakat bu satırlar böyle başlasa da devamındaki satırlarda Hatun’un kanser hastası olan annesinin röntgen filmlerini görmek için harcadığı çabayı okurken tebessüm etmeden geçemeyeceksiniz. Eserde toplumun çektiği sıkıntılarla beraber bence en önemli vurgu yapılan noktası ise tüm bunlara karşın toplumun adaletsizliğe, haksızlığa, fakirliğin kullanılmasına, kimsesizlerin örselenmesine karşı takındığı tavır sorgulanıyor. Tüm bunların karşısında susan bir toplumun dini yargıları bile eleştiriliyor ki yazarımız tarafsız bir dille ve tüm çıplaklığıyla bu olayları kaleme almış. Kahramanların başından geçenleri işlerken toplumun verdiği tepkisizliğe de eserin en son bölümünde yer veren yazarımız son bölümde eseri yazmaya nasıl karar verdiğini aktardığı bölümlerde işte zihnimizi kurcalayan soru işaretlerini belirtiyor: ‘Acaba tüm bunlar gerçek miydi?’ Toplumun birçok sıkıntısını akıcı bir dille kaleme alan ve sayfalara nakşeden yazarımızı tebrik ediyor yazarlık hayatında genç yaştan itibaren başarı gösterdiği çalışmalarında kolaylıklar diliyorum.
Salıncak
SalıncakŞule Turan · Luna Yayınları · 202029 okunma
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.