Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Latin Amerika edebiyatının politik dozajından rahatsız olmak da nedir? Uzatmaya gerek yok, hayat da politiktir, edebiyat da! Propagandatif metinleri beğenmeyebilirsiniz eyvallah! Didaktif ton sizi rahatsız edebilir, edebiyat dediğin derdi güzel söyleme işidir de diyebilirsiniz. Bunlara da tamam ama edebiyatta politikanın yeri yok derseniz bu sizin apolitikliğinizdir ki bu da tam olarak politik bir tavırdır: görmüyorum ve inatla görmeyeceğim çünkü istemiyorum mızmızlığı… Latin Amerika deyince büyülü gerçekçilikten dem vurursunuz ama oradaki “büyülü” senin anladığın büyü değil arkadaş. Daha evvelki edebi formlarda işlenmeyen bir tarzda lafını söyleme becerisi o “büyü”, sandığın gibi suya sabuna dokunmayan ot, böcek, kuşlar güzellemesi değil. Yazar politik düşünü, düşünüşünü, eylemini metnine işleyebilir veya bundan imtina edebilir. E okur da bir zahmet kimi, kimin eserini okuduğunu bir zahmet önceden bakıversin.
Mario Benedetti
Mario Benedetti
okuyan birinin kitabı çok politik bulduğunu söylemesi en zarif ifadeyle densizliktir. Misal,
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
okuyan bir kişinin onun komünistliğinden rahatsız olması da nedir yahu? Sizin istediğiniz gibi sevda şiirleri mi yazsın sadece –ki o şiirleri bile politiktir. Nazım’dan dem vuruşumun nedeni Benedetti’nin de bizim ülkede ilk şiirleri nedeniyle bilinmesi.
Kırık Köşeli İlkbahar
Kırık Köşeli İlkbahar
benim Benedetti’nin okuduğum ilk kitabı. Sonuna kadar “politik”! Hem de ilk anlaşılan tanımıyla. Siyasi bir mahkûm ve onun ailesi etrafında dönüyor metin. Öyle psikolojik çözümlemeleri güzeldi diyerek geçiştirilecek bir roman değil elimizdeki. Sapasağlam bir teoriye oturuyor: İktidarın ceza mekanizması. Bir iktidarın kendisine tehlikeli gördüğü birisinin özgürlüğünü belli bir süreliğine elinden alması değildir ceza. Hapiste geçen süre kişinin yaşam sürecine açılan bir parantez değildir. Çok daha fazlasıdır; çünkü zaman ve değişim hiçbir surette durmaz. Romanın üzerine inşa edildiği olgu bu. Mahkûmun dışarıdakilerden farkı dönüşüm üzerindeki yetkesinin kısıtlanmasıdır. Cezası da asıl olarak budur. İçeride kendisi dönüşür, dışarıda kalan eşi dönüşür, eşinin kendisiyle ilişkisi de, eşinin dışarıdaki diğerleriyle de. Mahkûm çıkınca yaşamına kaldığı yerden devam edeceği inancına sadık kalır ama dışarıdaki için hikâye bambaşkadır çünkü yaşam ilişkiselliktir. Benedetti kitabında “sadakat”i sorgular gibi görünür ama kitaptaki asıl konu bu değil: mahkûm içeriye düşmese, hayat devam etse, yine de olabilecek bir şeyin o içerideyken olması, bunun adının “ihanet” olup olmadığıdır konu. Olayın muhatapları mahkûmun eşi, babası, kızı ve dava arkadaşları olunca bu sadakat ve ihanet meselesinin bağlamı salt bir gönül ilişkisi bağlamında kalmaz, genişler. Sadakat ve ihanet artık dava ile birlikte düşünülür. Artık sorgulanan şey bir aşk skandalı ya da sevda trajedisi değil, muhafazakâr devrimci ahlaktır. Varılan noktayı şimdi ben söylemeyeyim ama ipucu vereyim, değişime direnmek karşıdevrimcidir. İçeriye düşmek neyse de ya dışarıda olmak ama istediğin yerde olmamak? Sürgünleri anlatan bölümler diğer bölümleri çok iyi tamamlıyor. Zaman sizin ama mekân sizin değilse bu da çok iyi tasarlanmış bir ceza. Hapislik hem içeridekinin, hem dışarıdakinin dönüşüm üzerine iktidarını kısıtladığı hem de doğalında ortaya çıkabilecek tüm etkileşimleri yok ettiği için iktidar için çok kullanışlı bir mekanizma. Benedetti’nin anlattığı ama çoğu okuyucunun psikolojik çözümleme diyerek geçtiği şey tam da bu. Okunsun, konuşulsun… Benedetti daha çok basılsın…
Kırık Köşeli İlkbahar
Kırık Köşeli İlkbaharMario Benedetti · Ayrıntı Yayınları · 201470 okunma
··
1 artı 1'leme
·
299 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.