Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
1753 yılında Dijon Akademisi İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı konulu ödüllü programını açıkladığında düşünürümüz Jean-Jaques Rousseau böyle bir konuyu ortaya atma cesaretini göstermelerine çok şaşırır. Onlar bu cesarete sahip olduktan sonra kendisinin de sorunu ele almak ve işlemek cesaretini gösterebileceğine karar verir ve hiç beklemeden kitabı yazmaya girişir. “Bu büyük konuyu rahatlıkla ve derin derin düşünebilmek için Saint-Germaine’e yedi-sekiz günlük bir yolculuk yaptım... Ormanın derinliklerine dalıp orada, tarihini adamakıllı izlediğim ilk zamanların görüntülerini aradım, buldum; insanların küçük yalanları üzerine el koydum; insanların doğasını soyup çırılçıplak bırakmaya, onların şeklini bozan zaman ve şeylerin ilerlemesini izlemeye, insan toplumunun insanını uygarlık öncesi doğa insanı ile karşılaştırarak, onlara, insanın sözde yetkinleşmesi ve olgunlaşması için de sefaletinin asıl kaynağını göstermeye cüret ettim.” Rousseau kitap bittiğinde aranan özellikleri taşımadığını ve ödülü kazanamayacağını bilmesine rağmen eserini Dijon Akademisi’ne gönderir. Bunun sebebi de biriken politik görüşlerini yansıtacağı bir kitap yazma isteği ve Hobbes’in insan doğasının kötülüğüne ilişkin görüşlerini çürüterek cevap verme isteğidir. Kitapta eşitsizliğin kaynağı dışında iyilik ve kötülük sorununa da değinilmesi bu nedenledir. Rousseau insanlar arasındaki eşitsizliğin insanın doğal durumuna inmeden açıklanamayacağı düşüncesindedir. Savlarını ilkel insan yaşamından başlayarak küçük bir uygarlık tarihi anlatımı eşliğinde destekleyerek usa vurur. Konu üzerinde iki temel sav geliştirmiştir. Bunlardan ilki fiziksel ve ruhsal, insana ait doğal sebepler, ikincisi politik ve çıkar odaklı ahlaksal sebeplerdir. Rousseau’ya göre insanın doğal durumunda eşitsizlik söz konusu değildir veya eşitsizliğe en uzak konumdur. İnsanlar arasındaki eşitsizlik kişisel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla başlar. Kitapta mülkiyetin insan davranışlarında yarattığı etkilerin detaylarıyla temellendirildiğini görüyoruz. Ne var ki mülkiyetsiz ortama ve mülkiyetin el değiştirmesi durumunda yaşanacaklara dair bir çıkarsama dahi yapılmamış. Nüfusu artan insanlığın nasıl tarım ve ticaret yapacağı, yerleşimin nasıl gerçekleşeceği, eşit yaşamın nasıl oluşması gerektiğine ilişkin görüşe yer verilmemiş. İnsanlar arasındaki eşitsizliği gidermek için mutlaka insanın doğal haline, ilkel yaşama dönmek gerektiği gibi bir düşünce beliriyor insanın aklında. Nitekim kitabı kendisine göndermesi üzerine Rousseau’ya teşekkür eden Voltaire yazdığı mektupta bilindik üslubuyla benzer şeyler söyler: “Bizi yeniden hayvan yapmayı istemek için bunca zekâ şimdiye kadar hiç kullanılmamıştı; eserinizi okuyup bitirince insanın içinden dört ayak üzerinde yürümek isteği geliyor.” Rousseau’nun Voltaire’e ve benzer sorulara cevaplar verdiğinin bilinmesi gerekir. Jean-Jaques Rousseau denildiğinde akla gelen ilk şey Fransız Devrimi’ni düşünceleriyle etkileyen aydınlanmacı bir filozof olduğudur. Evet bu doğrudur, özellikle devrimin baş aktörlerinden Robespierre üzerinde etkisi fazlasıyla hissedilir. Fakat Rousseau bunun çok ötesinde ve üstünde bir politik düşünürdür. Kendinden sonra gelecek çok sayıda düşünüre ve yazara kaynaklık yapmıştır. Örneğin bu kitabı okuduğunuzda Marks, Hegel, Sartre, Nietzsche ve Tolstoy’un düşün kaynaklarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Politik seviyede en büyük etkisi demokrasi kavramının çağdaş şeklini almasında görülür. Halk –sınıf değil- yararına düzenlenecek doğal yasaları, seçme olgusunun da üstüne yerleştirerek demokrasiyi çoğunluk ahlakından kesin çizgilerle ayırır. Demokrasinin iki nüvesi, eşitlik ve özgürlük hakkında okuma yapmak istediğinizde tarihi düşünürler arasında Jean-Jaques Rousseau daima iyi seçeneklerden birisi olmuştur.
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin KaynağıJean-Jacques Rousseau · Say Yayınları · 20201,389 okunma
··
638 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.