Hoş Sadâ
Hoş Sada - 2
Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı yâ Râb şad olsun Benimçin nâmurâd olsun diyenler bermurâd olsun
Naili
Rabb'im! Şâd olmayan gönlümü yıkanlar, varsın şâd olsunlar. Benim için "Muradına ermesin!" diyenler de inşallah muradlarına ersinler.
S.82
Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra
Döner vefk-i merâm üzre felek ammâ neden sonra
Mezakî
Binlerce boş kadehten sonra ancak bir dolu sunar. Felek böyledir, murada uygun şekilde de döner ama neden sonra...
S.84
Nüsha-i âşifte-i dîvân-ı ömrü sorma kim
Hat galat, mana galat, imlâ galat, inşâ galat
Lâedri
Ömür defterinin dağınık yapraklarını hiç sormal o defterdeki yazı da yanlış, mana da; imla
da yanlış, ifade de.
Yar içün ağyâre minnet etdiğim ayb eyleme
Bâğbân bir gül içün bin hare hizmetkâr olur
Lâedrî
Sevgili için rakiplere minnet ettiğim ayıplanmasın; bahçıvan da bir gül için binlerce dikenle uğraşıp durmuyor mu?
Gitdi Mecnun hâne-i dehri bana ısmarladı
Bir harâb evdir kalır dîvâneden dîvâneye
Mecnun, dünya evini bana ısmarlayıp gitti. Divaneden divaneye kalan garip bir ev burası...
Lâedrî
Zahid bu bürûdetle eğer dûzaha girsen
Bir lü'le duhân yakmağa ateş bulamazsın
Lâedrî
Ey kaba sofu! Eğer yüzünden düşenin bin parça olduğu şu asık suratla cehenneme yol uğratacak olsan, orada bir sigara yakımlık bile ateş bırakmazsın (cehennemi söndürürsün)!...
S.90
Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder Halk eder esbâbını bir lahzada ihsân eder
Lâedrî
Allah'ın takdiri yüz gösterince her şey kolaylaşır; (öyle ki kudretiyle,) olacak işin sebebini o saniyede yaratıp ihsanını gösterir.
Kazarâ bir sapan taşı bir altın kâseye değse
Ne taşın kıymeti artar, ne kıymetten düşer kâse
Lâedrî
Bir sapan taşı kazara bir altın kâseye çarpsa
Ne taşın kıymeti artar, ne kâse kıymetten düşer.
[Değerli insanlara sataşarak adlarını andırmaya çalışan insanlar hakkında söylenir.]
Bana benden olur her ne olursa
Başım rahat bulur dilim durursa
Lâedrî
S.91
Kimseyi dil-teng-i âzâr etme sultanlık budur Kalb-i mûru tahtgâh eyle Süleymanlık budur
Lâedrî
Kötü sözlerle kimsenin kalbini kırma ki sultanlık işte budur. Bir karınca da olsa gönlüne girmeye bak, işte Süleymanlık da budur.
[Şair Süleyman Peygamber ile karıncanın Kur'an'da geçen hikâyesini telmih ediyor.]
S.93
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
Lâedri
Sevginin en değerli sonucu Muhammed Mustafa'dır. O halde Muhammed'siz bir sevgiden hiçbir sonuç elde edilemez.
[Sufilere göre, Allah sevgi ile bir nur yaratmış, ona Muhammed Mustafa'nın nuru olmayı bahşetmiş, sonra bu nuru sevmiş ve onun hürmetine kâinatı yaratmıştır.]
S.94
Mey gibi her bir günâhın sekri olsaydı eğer Ol zaman belli olurdu mest kim huşyâr kim
Lâedrî
Eğer günahlar da içki gibi insanı sarhoş etseydi, hakikatte kimin ayık, kimin ayyaş olduğu o vakit belli olurdu.
Yusuf dahi olsan düşürürler seni çâha Ebnâ-yı zamânın işi ihvâna cefâdır Hâşimî
Yusuf (kadar güzel bile) olsan yine de seni çukura düşürürler. Çünkü zamane insanlarının işi gücü kardeşlerine cefa etmektir.
Cahilin fahri cem'-i mâl iledir Ârifin izzeti kemâl iledir
Abdülkadir Hamidî
Cahil, mala sahip olmakla övünür; arif ise olgunlaştıkça yükselir.
S.101
Bende yok sabr u sükûn sende vefadan zerre İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre Nabî
(Ey sevgili) Bende sabırsızlıktan dur durak sendeyse vefadan zerre yok. İki yoktan ne çıkar hele bir ! lügaz
kalmadı,
düşün bakalım[Bu beyit Nabi'nin kendi adı için düzenlediği bir (bilmece) olup iki yoktan kasıt, kelimelerin önüne gelip olumsuzluk anlamı veren “nâ” ve “bî” ekleridir. Müsait > nâ-müsait, mahrem > nâ-mahrem veya çare > bî-çare, vefa > bî-vefa gibi. Böylece iki olumsuzluk eki “nâ” ile "bî" yan yana gelince Nâ-bî okunmaktadır.]
S.103
İlim bir lücce-i bî-sâhildir.
Anda âlim geçinen câhildir
Nabî
İlim, sahili olmayan bir denizdir ve orada âlim olduğunu zanneden herkes cahildir.
S.107
Mâsivâdan el yuyup mahlûktan ümmidi kes Virdin olsun her nefes: Allâh bes, bâkî heves
Nabî
Dünya'dan elini yıkayıp yaratılmışlara umut besleme (ve her ne isteyeceksen Allah'tan isteyip) her bir nefeste “(Her şey için) Allah kâfidir, gerisi kuru bir hevestir." demek zikrin olsun.
S.108
Ahir yine hâk olur bu tenler Bilmem neye kibr eder edenler Şeyhülislam Vassâf
(Topraktan geldik) sonunda bu tenler yine toprak olacak. O halde şu büyüklenenler acaba niye büyükleniyorlar, anlamak zor.
S.111
Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtela-yı gamma sor kim geceler kaç saat
Sâbit
Yılın en uzun gecesinin hangisi olduğunu ne takvim hazırlayanlar, ne de müneccimler bilir. Gecelerin kaç saat olduğunu sen asıl gam hastasından sor.
S.112
Bu şehr-i Sitanbul ki bi-misl ü behâdir
Bir sengine yek-pare Acem mülkü fedadır.
Nedîm
Bu paha biçilmez İstanbul şehri ki, dünyada bir benzeri daha yoktur. Oranın bir tek taşına, İran diyarı (veya bütün ecnebi ülkeler) baştan başa feda olsunlar.
S.115
Turfe dükkân-ı hikemdir bu kühen tâk-i felek
Ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı
Koca Râgip Paşa
Şu dokuz kat felek sanki yepyeni bir hikmet (veya hekimlik) dükkânıdır da derde devadan gayrı ne ararsan bulunur (felek derdime hiç çare olmuyor).
S.120
Nelerden arta kalmıştır hele dünyayı söyletsen
Kimi devdir, kimi aslan; yatan mevtâyı söyletsen
Lâedrî
Şu dünyayı söyletsen de nelerden, kimlerden arda kalmış artık olduğunu anlatsa. Yatan ölüleri söyletsen de, kiminin nasıl dev, kiminin nasıl aslanlar olduğunu bir bir anlatsalar...
Buna kim âlem-i imkân derler
Olmaz olmaz deme olmaz olmaz
Laedri
Buna mümkünat (olabilirlikler) âlemi derler; hiçbir şeye olmaz, deme, dünyada olmayacak şey yok.
Gül gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti Bülbül güle gül bülbüle yâr olmadı gitti
Lâedrî
Bülbül güle "Gül, gül!.." dedi ama gül bir türlü gülmedi gitti. Sonuçta bülbül güle, gül bülbüle yar olmadı gitti.
Neler geldi, neler geçti felekten
Duyulmadı, deve geçti elekten
Lâedrî
Şu felekten neler geldi, neler geçti (kimler ne gizli dolaplar evirdiler)... Deve elekten geçti o bile duyulmadı.
S.137
Kendi kendine ettiğin âdem
Bir yere gelse edemez âlem
Adlî (Sultan II. Mahmud)
İnsanın kendine ettiğini, bütün dünya bir araya gelse edemez.
S.143
Sanman taleb-i devlet ü câh etmeğe geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik
Yenişehirli Avnî
Dünyaya gelişimiz ne mevki ve makam, ne de mal ve mülk peşinde koşmak için... Biz buraya bir sevgili için âh etmeye geldik, o kadar...
[Şair "Bir sevgili" derken Bir olan Sevgili, yani Allah için “Ah” etmeye geldiğini de ima ediyor. Sufiler dilinde “Ah” kelimesi “Allah” isminin ilk ve son harfleriyle yazılmak dolayısıyla bizatihi "Allah" demektir. Tıpkı “Emrullah" yerine Emrah" demek gibi.]
S.152
·
316 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.