Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

84 syf.
2/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Herkese merhaba. Çocuk kitapları, çocuklara gerek görsellik gerek içerik yapısıyla okumayı sevdirmeli ve yetişkinlik dönemlerinde okuma alışkanlığı kazanmış bir birey olmalarına zemin hazırlamalıdır. Ne yazık ki kitap bu ölçütlere uygun olmamakla birlikte iç karartıcı. Yazı tipi, hiç boşluksuz sayfa düzeni, kullanılan kağıdın kalitesi, beni okumayın der gibi. Kullanılan resimler çocukların yeni hikayeler uydurabileceği kadar ilgi çekici değil, renksiz ve yetersiz sayıda. Günlük hayatta karşımıza çıkabilecek sorunlara çok sık yer verilmiş. Etrafındaki olumsuz havadan kaçıp bir kitaba sığınmak isteyen çocuk, benzer şeylerle kitapta da karşılaşmamalı. Çocuklar kitap kahramanlarını taklit edebilirler bu nedenle baş karakter baskı ve şiddete, doğaya zarar vermeye özendirmemeli sorunları şiddete başvurarak çözmemeli. Üzülerek söylemeliyim ki olması gerektiğini düşündüğüm özelliklerin tam aksi biçimde yazılmış. Kitap boyunca hissettiğim en yoğun duygu huzursuzluktu. Herhangi bir çocuk gözünden okuduğumda ise buna üzüntü ve korku eklendi. Kullanılan ifadeler daha özenle seçilmeli herhangi bir küfür, kötü söz ve hurafe içermemeliydi. Soyut düşünme becerisi yeni yeni oluşan 7 yaşında bir çocuğa ölümden haddinden fazla bahsedilmemeliydi. Malesef öğrencilerime tavsiye edebileceğim bir kitap değil. Son olarak okuyup okumama konusunda tereddüt edenler için hoşuma gitmeyen kısımlardan birkaç örnek bırakıyorum. "Bütün kötü adamlar böyle olurlar, filmin sonunda mutlaka ölürler." syf 9 "Gece el etek çekildikten sonra balta, bıçak, çekiç ve çakıyı alet dolabından alıp bir torbaya koydum. Kafamdan aşağı beyaz bir çarşaf geçirdim. Bir hayaletten farksız olmuştum. Bahçeye çıktım. Dut ağacının karşısında durdum. Tabansızın tekiymiş, hemencecik korktu. Garip sesler çıkararak çevresinde dans etmeye başladım. Torbadaki kesici aletleri teker teker çıkarıyor, gövdesine doğru fırlatıyordum. Karanlıkta iyice seçemiyordum ama ağır yaralar almış olmalıydı. (...) Heheheeeyt! Dut ağacı bana bak! Önümüzdeki yıl meyve vermezsen seni katur kutur keserim. Anladın mı? (...) Dut ağacının gövdesi dikleşmiş, yaprakları irileşmişti. Önümüzdeki yıl değil, birkaç güne kadar dut vereceğe benziyordu." syf 67-68 "Babam kafasını kessen ağzından yalan çıkmaz derdi." syf 28 “Tufan olacak.” “O ne?” “Çok şiddetli bir fırtına.” “Öldürür mü?” “Hızına bağlı. Bir film seyretmiştim. Tufan çıkmıştı. Köyün yarısı ölmüştü.” “Ama o filmmiş. Gerçek yaşamda olmaz öyle şeyler.” “Aptal. Her zaman her şey olabilir. Okula gitseydin bilirdin.” “Annem filmlerin düş olduğunu söylemişti. Yalan mı?” “Korkmaman için söylemiştir. Okula gidene kadar öğrendiklerinin çoğu doğru değildir. Bir tek öğretmen doğruyu söyler.” Bir tek öğretmen doğruyu söylermiş. Ya annem? “Evimiz de uçar mı?” “Ne sandın?” “Korkutuyorsun beni. Anneme soracağım.” “Sor.” Annem balkona çıkmış, çamaşırları topluyor. Beni dinlemez şimdi. “Sen hiç duydun mu peki?” “Neyi?” “Gökten kurbağa yağdığını.” “Yağar mı?” “Hem de nasıl. Minik, zayıf çocukları bile fırtınalar yutabilir. Sonra yağmurla geri gönderir.” “Beni de yutar mı?” “En iyi seni yutar. Ufacıksın çünkü.” “Korkuyorum. Bir şeyler yapalım.” “Hiçbir şey yapamayız. Bekleyeceğiz. Sen hep kendini düşünüyorsun. Oysa en kötü durumda olan babam.” “Babam mı?” “Tabii. Biz içerideyiz. O dışarda, Fırtına ağaçları devirir, çatıları uçurur. Babamın başına kötü şeyler gelebilir. Bak, bak! Yıldırım düştü. Ya babamın başına düştüyse...” “Annemi çağıralım. Babamı aramaya çıkalım.” “Babam için ancak dua edebiliriz. Dışarı çıkarsak biz de ölürüz.” “Yaaa. Haydi anneme gidelim.” “Sen istersen git. Ben dua edeceğim. Olan oldu bir kere. Böyle havalar için deprem havası derler. Bari deprem olmasa.” Yaslandığımız divan sallanıyor. “Bak, gördün mü? Sallanıyoruz!” Annem lambaya bakardı. Ben de bakiyorum, Sallanmıyor. “Hafif oldu. Bu habercidir. Büyük deprem biraz sonra olabilir.” “Dışarı çıksak...” “Dışarıda kimse yok ki! Herkes içeri kaçışta. Devrilen ağaçların altında kalırsak ölürüz" Ölürsek ne olur? Büyüyemezsin. Her şey yerle bir olunca hepimiz ölürüz. Kentimiz de ölür. Güneş bir daha gelmez kentimize. syf 35 “Yağmur nasıl oluşur, baba?” Sorum babamın hoşuna gitmedi herhalde, dilini şıklatıp duruyor. “Benim bir pazar günüm var, ama onda bile gazete okumaya fırsatım yok. Aç kitabını bak. Her şey vardır kitaplarda.” Annem balkondan içeri girerken, babamın söylediklerini duyuyor. “Ne biçim babasın? Bunca laf edene kadar çocuğun sorusunu yanıtlasana!” “Çok meraklıysan sen yanıtla! Her şeyi hazır bulsun, hiç çaba harcamasın mı?” “Ne var bunda? Çocuk da haklı. Haftada bir kez görüyor babasını. Bır soru sormasını çok mu gördün?” “O sustu, şimdi sen başladın. Hiç rahat yok mu bu evde?” Babam birden hışımla kalktı koltuğundan. “Ne kıvırıp duruyorsun gözlüğümün kılıfını? İşin gücün dalga geçmek. Tatil sabahı keyfimizi kaçırdın işte! Sevin artık!” Gözlüğünün kılıfını avuçlarımın arasından çekip aldı. Şaklatarak üç kez kafama vurdu. Çok acımamıştı ama kalbim kırılmıştı. Başımı masanın üstüne yasladım, hıçkırarak ağladım." syf 24 "Annem saçlarımdan çekip yüzüme ağır bir tokat indirdi." syf 44
Uçurtmam Bulut Şimdi
Uçurtmam Bulut ŞimdiSevim Ak · Can Çocuk Yayınları · 2012897 okunma
·
743 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.