Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

280 syf.
9/10 puan verdi
Eski toplumlarda da görüldüğü üzere, kimi zaman, kimi halklar, yaşantılarını idame ettirirken çocuklarına verdikleri eğitimi bir okul ortamından ziyade, kendi yaşantıları içerisindeki deneyimlerle ve pratik uygulamalarla vermektedirler. Yaparak-Yaşayarak Öğrenme modelinin aktif olarak kullanıldığı ve pratikte okuldan uzak ama teoride okulla benzer özelliklerin barındığı bir eğitim anlayışı içerisine girilmektedir. Bazen imkanların yeterli olmayışı bazen de okula ve eğitimcilere olan bakış açıları, toplumları ve bireyleri bu tarz eğitim anlayışlarına yönlendirebilmektedir. Küçük Ağaç’ın Eğitimi adlı kitapta, böylesi bir ortamda yapılan ve yapılabilecek bir eğitimin bireyler üzerinde ne gibi faydaları olabileceği üzerinden olaylara dayalı bir hikâye anlatımı yapılmıştır. Yaparak-yaşayarak öğrenmenin ne gibi etkileri olabilir? Bu tarz bir eğitimin akılda kalıcılığı olabilir mi? Öğrenme/öğretme aşamasındaki uygulanabilirliği ne düzeydedir? Tüm bu sorular yerli halkın, Çerokiler’in, bir bireyi olan Küçük Ağaç üzerinden okuyucuya aktarılmış ve cevaplar olayların akışı içerisinde okuyucuya sunulmuştur. Küçük Ağaç, önce babasını daha sonrasında ise annesini kaybetmiş olan 4 yaşındaki bir Çeroki’dir. Yerli halk tarafından nereye gönderileceğine karar verileceği sırada, Büyükbaba Wales ve Büyükanne Bonnie Bee tarafından yetiştirilmek üzere doğayla iç içe olacağı bir kulübeye götürülür. Bu andan itibaren, Küçük Ağaç’ın eğitimi başlamıştır. Yaşantısını sürdürmek için bitkilere ve doğaya dair öğrenecek çok şeyi vardır. Okuma-yazma konusunda bir becerisi ve bilgisi olmayan Büyükbaba, teorik eğitimden ziyade, pratik eğitim konusunda Küçük Ağaç’a rehberlik etmektedir. Günümüz şartları içerisinde kabul edilemeyecek olarak görülse de bahsi geçen zaman ve mevcut şartlar içerisinde normal olarak karşılanacak mesleki bir eğitim olan ‘’viski’’ yapımı konusunda Küçük Ağaç eğitim görmektedir. Ayrıca öğrenmekte olduğu iş de onun için bir gurur kaynağı olmaktadır. ‘’Büyükbaba ile fıçı kokan viski pazarlayan büyükbaşlara karşı ele ele bir savaş vereceğimizi hemencecik gördüm. Büyükbaba’nın işi öğrenmem için beni seçmesinden de gurur duydum ayrıca.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 85) Teknik bilgilerin olduğu ve bu bilgilerin Küçük Ağaç için faydalı olacağı durumlarda da Büyükbaba, kendi tecrübelerini ve bildiklerini paylaşmakta tereddüt etmez. Doğa ile birlikte yaşayacak olan Küçük Çeroki, öğretmeni olan Büyükbaba’dan pratik bilgiler öğrenmeye devam edecektir. ‘’Büyükbaba, çam saplarının toprağı asitlemek için gerekli olduğunu söyledi ama fazla olmamak koşuluyla…’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 63) Tam donanımlı olmamakla beraber, Büyükanne Bonni Bee ise okuma-yazma konusunda hatırı sayılır bir bilgiye sahiptir. Daha çok teorik diyebileceğimiz ve okuma-yazma da dahil olmak üzere çeşitli aktivitelerle Küçük Ağaç için bir eğitim olanağı sağlamaktadır. Aldırdığı kitaplar aracılığıyla yaptığı okumalarda, küçük kahramanımız için okuma-yazma bilinci oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. ‘’Haftada iki kez, cumartesi ve pazartesi akşamları, Büyükanne lambayı yakar ve bize kitap okurdu.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 21) Yine aynı şekilde aldırdığı sözlüklerle de kahramanımız için kelime hazinesi oluşturmak istemektedir. Günlük beş kelime ezberleme ve bu kelimeleri de cümle içerisinde kullanmakla yükümlü olan Küçük Ağaç, mevcut şartlar içerisinde kavram haritasını genişletmektedir. ‘’Her zaman sözlüğe bakardık, çünkü haftada beş sözcük öğrenmem gerekiyordu. Bu da benim için hayli zordu. Hafta boyunca öğrendiğim sözcükleri konuşmalarımda kullanarak cümle yapmaya çalışıyordum çünkü. O hafta için öğrenmem gereken sözcüklerin A ile (ya da B’deysem B ile) başlaması gerekiyordu.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 22-23) ‘’Sözlükten haftada beş sözcük öğreniyordum. Büyükanne bana onların anlamlarını açıklar, sonra bu sözcükleri cümle içinde kullanmamı isterdi. Cümlelerimi dükkâna giderken kullanırdım.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 113) Günlük yaşantıya uyarlanan eğitimde, kullanışlı olmayacak bilgiler pek yer bulmamaktadır. Öğretilen ve tecrübe edilen bilgiler/durumlar olayların akışı içerisinde müdahalelerde bulunmadan yapılmaktadır. ‘’Yemek yerken Büyükbaba bana baktı ve dedi ki ‘Görüyorsun, Küçük Ağaç, öğrenmenin yapmaktan başka yolu yok. Senin buzağıyı almanı engelleseydim, her zaman bir buzağın olması gerektiğini düşünecektin. Sana satın almanı söyleseydim, öldüğü için beni suçlayacaktın. Yaşam içinde öğrenmek zorundasın.’ ‘’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 111) Sorumluluk bilinci aşılamak, Büyükbaba’nın eğitimi için olmazsa olmazlarından biri olarak göze çarpmaktadır. Hâlihazırda yaparak-yaşayarak öğrenme düşüncesinin hâkim olduğu kitapta, Sorumluluklar verilerek, bir bireyin yönlendirilmesi ve bunun neticesinde de bireyin yaşına göre belirgin bir olgunluğa sahip olmaya başladığı görülür. ‘’Ayda bir kez Büyükbaba ile ben yerleşim yerine kadar yürürdük. Ben, yolda dökülmesin, diye ucu bitki kökleriyle tıkanmış bir yakıt tenekesi taşırdım. Tenekeyi doldurmak epey pahalıydı; böyle olduğu hâlde Büyükbaba kulübeye dönüş yolunda tenekeyi bana taşıtarak bana duyduğu büyük güveni gösterirdi.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 21) Verilen eğitim, kimi zaman bir nasihat niteliği taşımakta ve verilmek istenen mesaj, olayların içerisinde veya sonrasında kahramanımıza sunulmaktadır. Bu durum çoğu kez Küçük Ağaç’ın sorularıyla ortaya çıkmaktadır. ‘’Yerleşim yerinden dönerken, kulübe yoluna girdiğimizde, her zaman Büyükbaba’ya sorulacak bir şey düşünmeye başlardım.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 48) Öğrenmenin en iyi yolu, bunu bir başkasına öğretmektir. Bir maddenin işlenmiş olarak verilmesinden ziyade, maddenin nasıl işleneceğinin öğretilmesi daha önemlidir. Okulsuz Toplum adlı eserde de eleştirilen konulardan biri olan ‘’Öğrencinin, öğretmene hayatı boyunca bağlı kalacağı’’ eleştirisi, bu kitapta da küçük ama önemli bir detay olarak görülmektedir. Fakat aradaki fark şudur ki, öğretmen rolündeki Büyükbaba, kitapta, hediye olarak verilen bir iskemlenin nasıl yapıldığını, iskemleyi hediye ettiği kişiye anlatması ve onu bu bağlamda kendisine bağımlı olmaktan kurtarması, öğretmeninin esas rolünün ne olması gerektiğini göstermesi bakımından dikkate değer bir noktadır. ‘’Büyükbaba dedi ki verdiğin bir şeyi nasıl yaptığını ona anlatmak, yalnızca ‘bir şey’ vermekten daha iyiymiş. Dedi ki ‘Bir adama kendi başına yapmasını öğretirsen, o zaman adam iyi olur. Oysa yalnızca bir şey verip hiçbir şey öğretmezsen, o zaman adama geri kalan yaşamı boyunca, sürekli veriyor olursun.’ Büyükbaba dedi ki, ‘O adama yanlış hizmet yapmış olursun, çünkü sana bağımlı olursa, o zaman onun kişiliğini alır ve çalarsın.’ ‘’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 193) Okul ve öğretmen kavramı ise kahramanlar tarafından birer muamma olarak görülmektedir. Yerli oldukları için Hristiyan ritüellerinden soyutlanmaya çalışılan Çerokiler, modern yaşamdan izole bir hayat sürerler. Bu kurum ve kuruluşlar ile burada çalışan bireyler, onların gözünde geleneklerden uzak, ihtiyaç olmayan sözler ve kanunlar oluşturan insanlardır. Bu nedenle kurumlardan ve kuruluşlardan uzaktırlar. Neyin gerekli olup neyin gereksiz olduğunu bildiklerini iddia ederler. Onlara göre doğa, insana ihtiyaç duyduğu her şeyi vermektedir ve insanların doğa ile barışık bir şekilde yaşaması, doğayı anlaması gerekmektedir. Öğretmene olan bakış açısı şu şekildedir: ‘’Öğretmen olduğu için onu küçümsememek gerekir çünkü onların çoğunun çılgın olduğunu duymuştum.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 28) Söylemlerin desteklendiği kısım ise ilerleyen safhalarda kendini gösterecektir. Eğitimin bir şart olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar yaparak-yaşayarak öğrenme modeli desteklense de eşit şartlar altında bir bireyin akranlarıyla beraber eğitim görmesi fikri kabul edilmiştir. ‘’Adam boğazını temizledi ve insanların benim eğitimim ve benzer şeylerle ilgilendiklerini söyledi. Eğitimin önemli olduğunu söyledi. Büyükbaba dedi ki, ‘Bu önemli!’ ‘’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 211) Daha önce de değinildiği üzere, eğitime ve akran eğitimine olan bakış açısı bir hayli olumlu olarak görünse de öğretmenlerin göstermiş oldukları tutum, kahramanları okul kurumundan uzaklaştırmıştır. Wilburn adlı öğrencinin gelecekte öğretmenini öldürme isteğinin çocuksu ve düşmanca bir tavır olarak görülmesi son derece yanlıştır. Çünkü gelenekçi yaklaşım modeli kullanılan okulda, çocuklara gösterilmiş olan şiddet, bu tutumun temel nedenidir. Küçük Ağaç’ın doğal yollardan edindiği bilgiler yüzünden okul müdürü diye tabir edebileceğimiz kişi tarafından dayak yemesi ve bunun disiplin adı altında yapılması, öğretmenlere ve okul kurumuna karşı duyulan uzaklığın en büyük örneğidir. ‘’Efendi masanın arkasına uzandı ve uzun bir sopa çıkarttı. Dedi ki ‘Kötülükten doğmuşsun, bu yüzden tövbe etmeyeceğini biliyorum ama ulu Tanrım, kötülüğünü Hıristiyanlara yaymaman gerektiğini öğreneceksin. Tövbe edemezsin ancak ağlayacaksın.’ ‘’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 234-235) Buna ek olarak, yanlış bir eğitim anlayışına sahip olan ya da eğitim konusunda bazı durumlarda hatalarda bulunan tek kişi okul öğretmenleri değildir. Büyükbaba’nın da zaman zaman yanlış yönlendirmelerde bulunduğu görülmüştür. Kendi yaşantısı üzerinden örnekler veren Büyükbaba, ilk etapta politikacılarla ilgili kötü söylem ve düşünceleriyle Küçük Ağaç’ı yanlış bir şekilde yönlendirmektedir. Haklılık payı göz önünde bulundurulmaksızın seçim şansı veya deneyim imkânı vermeden, bir kesimi kötülemektedir. Bu düşünce biçimi Küçük Ağaç’a olumsuz bir şekilde yansımaktadır. ‘’Büyükbaba, ‘Ne var ki…’ dedi, ‘Bir bıçak alıp da o politikacının midesini açmakla uğraşsan, tek bir gerçek kırıntısı bulmakta zorluk çekersin. Orospu çocuğunun viski vergisini kaldırtmak konusunda tek bir şey söylemediğine dikkat edeceksin… Mısırın fiyatı konusunda ya da bunun gibi başka hiçbir şey hakkında tek bir şey söylemediğine…’ Ki bu doğruydu.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 108) Dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise Büyükbaba’nın zaman zaman kullanmış olduğu sözcüklerdir. Küfür ve hakaretler içeren bu sözcüklerin kullanılması, Büyükbaba’nın bir eğitimci olarak düştüğü en büyük yanlışlardan biridir. Küçük Ağaç, yaşı gereği duyduğu her yeni kavrama çabucak adapte olmakta ve anlamını bilmese dahi bu sözcüğü kullanmak istemektedir. Ancak burada suçlanması gereken kişi çocuk değil, Büyükbaba’dır. ‘’Büyükbaba bana, ‘orospu çocuğu’nun yeni bir küfür sözcüğü olduğunu ve Büyükanne’nin yanında hiç mi hiç kullanılmaması gerektiği hatırlattı.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 108) ‘’Bu da hatırı sayılır küfürlere neden olurdu ki sabanı sürebilmek için küfretmek zorundaydım.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 65) Büyükbaba’nın cinsiyetçi bir tutum sergilediği ve bu konuda Küçük Ağaç’ı kendince bilgilendirmeye çalıştığı da görülmüştür. Küçük Ağaç her ne kadar bu durumu kabullenmemiş olsa da Büyükbaba’nın söylemlerinin bir eğitimci gözüyle görünen kişi tarafından söylenilmiş olması yanlış bir örnektir. ‘’Ama Büyükbaba, kadınların karışık işleri anlayamayacağını söyledi. Dedi ki kadınlar her şeyin basit ve dümdüz olduğunu düşünürmüş. Ki öyle değildi.’’ (Küçük Ağaç'ın Eğitimi, s. 172) Sonuç olarak bakıldığı zaman, yaparak-yaşayarak öğrenme modeli, Küçük Ağaç karakterini, küçük yaşına rağmen büyük bir olgunluk seviyesine taşımaktadır. Modelin kullanılarak verdiği eğitimin akılda kalıcılığının su götürmez bir gerçek olduğu apaçık bir gerçektir. Zamana ve şartlara göre uygulanabilir bir model olmaktadır. Öğretmenin ve okul kurumunun kitabın anlatıldığı döneme göre yanlış bir yöntem tercih ettiği açıktır. Zaten, Çeroki adlı yerlilere karşı ırkçı bir tavır takınıldığı da hesaba katılırsa, kahramanların bu kurumlara karşı önyargılı olmaları ve öğretmenlerden uzak durmaları pekâlâ kabul edilebilir bir durumdur. Bir eğitimci olarak Büyükbaba her ne kadar eleştirilebilir bir kişilik olsa da içinde bulunduğu şartlar düşünülerse eğer bulunduğu faaliyetler ve kullanmış olduğu eğitim modeli, kendisinin gerçek bir öğretmen portresi çizdiğini okuyucuya kanıtlamaktadır. Büyükanne’nin yapmış olduğu öğretme şekli ezberci bir anlayışa dayansa da yine dönemin şartları ve durumu göz önünde bulundurulduğunda, ‘hiçbir şey öğrenmemesinden iyidir’ mantığını devreye sokmaktadır. Küçük Ağaç’ın Eğitimi, yaparak-yaşayarak öğrenmenin, deneyimlere dayalı eğitimin en önemli örneklerinden biridir.
Küçük Ağaç'ın Eğitimi
Küçük Ağaç'ın EğitimiForrest Carter · Say Yayınları · 20218,1bin okunma
·
1.927 görüntüleme
Neslihan okurunun profil resmi
Çok güzel bir yorum olmuş gerçekten, okurken o satırların arasında gezindim. 📕🙏🏻😌
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.