. Kitap bir arayışın hikayesi, her limana uğrayan kaptanının limanları tasviri. Tarihçiler 19. yy sonunda doğanları bahtsız bir nesil olarak görürler. Zira gençliği savaşlarda orta yaşı ekonomik buhranda geçmiş bir nesildir. Yazarımız Süreyya Aydemir de bu nesle mensup, kendisi 1897 doğumlu. Bir imparatorluğun yıkılış evrelerine gelen bu dönemde Aydemir ilk olarak Osmanlıcılık fikrine sığınıyor. Meşrutiyetin ilanı ile kızıl elmaya ulaşacaklarını düşünürken, balkan harbi devletin kalbine hançer indiriyor ve Aydemir Osmanlıcılık fikrinden caymaya başlıyor. Akabinde Aydemirin kapısı tıklattığı ideoloji ise Türkçülük ve Turancılık oluyor. Osmanlının Dünya Savaşından yenilgi ile ayrılmasıyla Aydemir Azerbaycan'da öğretmenlik yaparak Turanı dirilteceğini düşünse de bütün Türkleri birleştirme fikrinin kitaplarda zannedilen kadar kolay olmadığını Turan topraklarında tatbik ederek bu fikirden de vazgeçiyor. Bilahare karakterimizin komünizmle doğu devletlerinin uyanışına destek olacağını düşünerek bu konuda canla başla çalışmaya başladığını görüyoruz. Lakin bir gün hapishanede koğuşun önde gelen komünistlerinden birisi eşitlik üzerine nutuk verirken koğuşa yeni yataklar getiriliyor. Hatip ise hemen konuşmasını bırakıp yeni yataklardan birine zorla el koyuyor ve karakterimiz komünizmin de kitaptaki gibi tatbik edilemeyeceğini idrak edip bu düşünceden de cayıyor. Son olarak bazı açılardan cumhuriyeti eleştirse de ülkemizde yeni kurulan cumhuriyet kadrolarına katılıp çileli, irfan sahibi Anadolu insanına hizmet etmeyi kendine görev ediniyor. Velhasıl muhtelif fikirlerin eleştirilerini öğrenmek, ülkemizin nasıl kurulduğunu kavramak ve dönemin dünyasını koklamak için okunabilir. Güzel bir eser tavsiye ediyorum efendim.