Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

325 syf.
·
Puan vermedi
·
21 günde okudu
Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi
Dünden bugüne tiyatro düşüncesi denildiğinde ilk aklıma gelen tiyatro adını verdiğimiz olgunun hangi işlevden ortaya çıktığı sorusu. Bununla birlikte bu kitap bu noktadan başlamıyor. Tiyatro düşüncesinin terimsel olarak tiyatroya dönüştüğü Antik Yunan döneminden başlamakta. Bununla birlikte ilerleyen sayfalarda tiyatronun tiyatro olmasına sebep olanlardan ilkeller diye bahsedilmekte. Olgunun yazar tarafından bu şekilde yorumlanışı, kitabın içeriğinin sadece Batı Uygarlığı içindeki tiyatro olgusunu kapsadığı anlaşılmakta. Dolayısıyla kitabın kapsamı dünden bugüne Batı'da tiyatro düşüncesi olsaymış daha doğru olurmuş. Kitabın yapısal bu yanlışını göz ardı edip içeriğe baktığımızda ise Antik Yunan'ın büyük düşünürleri Platon ve Aristoteles'in tiyatro hakkındaki görüşleri ile kitap başlıyor. Platon tiyatro'nun zararlı olduğunu düşünmekte. Çünkü tiyatronun gerçeği yansıtmayacağını, bununla birlikte sahnelenin seyirciler tarafından gerçek olarak algılanıp, gerçeğin yanlış algılanmasına sebep olacağına inanmakta. Aristoteles ise Platon'un yaptığı gibi tiyatroyu temelden sorgulamak yerine, varolan tiyatro olgusunu Poetika adlı eseriyle çözümleyip terimleştirmekte. Aristoteles'in bu çabası tiyatro yapısının sonraki kuşaklara aktarılması adına oldukça önemli doğal olarak ki tiyatronun işlevsel olarak en verimli kullanıldığı dönem, Antik Yunan dönemi diyebiliriz. Euripides bir tragedyasıyla Atina kralı Kleon'u eleştirir. Daha sonrasında Kleon tarafından dava edilir. Bununla birlikte mahkeme Euripides'i haklı bulur. Kral Kleon, Euripides'e tazminat ödemekle mahkum edilir. Özgürlüğün boyutu ve tiyatronun gerçekten sanat olarak işlev gördüğü eşsiz zamanlar iki bin yıldan fazla zaman önce yaşanmış. Modern diye adlandırdığımız günümüz için bu olay oldukça şaşırtıcı. Halbuki kim ileride Antik Yunan dönemindekiler mi yoksa biz mi..? Antik Roma dönemine gelindiğinde ise Plautus Terentius, Terentius ve Cicero gibi düşünürlerin tiyatro hakkındaki görüşlerine yer veriliyor ve Horatius'un Ars Poetika isimli eserindeki çalışmaları detaylandırılmakla birlikte bu dönemde Antik Yunan'daki tiyatro kuramının üzerine çok bir şey koyulmuyor. Ortaçağ'da ise bilindiği üzere dünyevi gelişme reddedilip tamamen tanrıya dönülmesinden tiyatroda nasibini alıyor ve tiyatro adına hiçbir gelişme sağlanamıyor. Rönesans döneminde ise kilisenin tiyatroya yönelik suçlamaları reddedilip, Antik Yunan ve Roma döneminde geliştirilen tiyatro kuramına cok az yeni görüş getiriliyor. Bu dönem Ortaçağ döneminden sonra tiyatronun yeniden canlandırılma çabasını barındırmakta. Klasik döneme gelindiğinde ise Antik dönemdeki tiyatro düşüncesi tamamıyla incelenip kimi yapısal farklılıklar getirilmekle birlikte, içerik olarak da inandırıcılık, arınma, zevk verme gibi işlevler, yasalarla uygun davranma, akla, ahlaka uygunluk gibi işlevler ile değiştirilmekte. Aristoteles'in üç birlik kuralı gibi kurallar korunuyor. Dönem itibariyle Fransız Saray Kültürü başı çekiyor. Onsekizinci Yüzyılda ise klasik dönem anlayışına yeni bir boyut getiriliyor; tiyatroda aklın yanında duygulandırmanın önemi kabul ediliyor. Ayrıca farklı yeni türler gelişiyor. Tiyatro'da günlük konuları ele alınıp, konuşma dili oyunlarda kullanılmaya başlıyor. Klâsik dönemin ağır havası dağılmaya başlıyor. Romantik dönemde ise tiyatronun konusu, işlevi, biçimi yenileniyor. Özgürlük düşüncesi tiyatroda yankılanıyor. Klasik kurallardan ayrılıp bağımsız tiyatro düşüncesi gelişiyor. Biçimsel kısıtlamaları aşma ve düş gücüne özgürlük getirilip modern tiyatronun yolu açılıyor. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde ise Gerçekçi Akım ön plana çıkıyor. Romantik dönemdeki tiyatronun somut gerçeklerden uzaklaşmasına karşılık bu dönemde bilimsel, endüstriyel ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda somut olanların önemine vurgu yapılıyor. Sanatın topluma karşı görev ve sorumluluklarına karşı olan işlevine yeni bir boyut getiriliyor. Oyunun yanılsama yaratma gücü önem kazanıyor. Gerçekçi Akımın güçlenmesi ile birlikte karşı gerçekçi eğilimler tiyatroya biçimsel anlamda farklılıklar getirir. Sanatın üstün, gizemli, örtük gerçekleri imleme yolu ile dolaylı anlatımla dile getirilmesi gerektiğini belirtir. Yansıtma yönteminden farklı ifade yöntemleri geliştirilip dilde ve sahne görüntüsünde şiirsel anlatımdan faydalanılıp büyülü bir atmosfer yaratılmaya çalışılıyor. Deneysel çalışmalarla yeni yöntemler aranıyor. Yirminci yüzyıla gelindiğinde ise fütürizm, sürrealizm, ekspresyonizm gibi birçok akım ortaya çıkıyor. Bertolt Brecht'in Epik Tiyatrosu bu akımların en önemlilerinden oluyor tiyatro kuramının gelişimi açısından. Epik tiyatronun yapısal değişikliklerinden ziyade toplum yapısını ve toplumsal ilişkilerin örgüsünü açıklamayı amaçlıyor. Seyircinin bu konularda düşünmesini ve bilinçlenmesi sağlamaya çalışıyor. Absürd Tiyatro ise yirminci yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkan bir diğer tiyatro akımı. Geleneksel uyumların düzenini bozarak oyun yapısında, konuşma örgüsünde, görüntüde yeni düzenlemeler yapıyor. Kitap çağdaş tiyatro düşüncesinde yeralan birkaç isimle bitiyor. Kitap bitirildiğinde genel olarak farkına varılan tiyatronun felsefe, düşünce tarihi ile eş zamanlı ilerlediği, ayrıca çağın dinamiklerine göre tiyatro biçiminin ve içeriğinin de değiştiği yönünde bir kanı oluşuyor. Örneğin Ortaçağ döneminin bakış açısı tiyatroyu yasaklıyor ve tiyatro duraklama dönemine diriyor. Klâsik çağda ise tiyatroda ahlak, yasalar konusu önem kazanıyor. Ondokuz ve yirminci yüzyıllarda ise sanayileşme ve bilimin getirdiği anlayış tiyatroya da yön veriyor. Her bölüm ile ilgili araştırma bulguları paylaşıldıktan sonra son kısımda o çağa dair özet geçiliyor. Tiyatro ve drama konusu ile ilgilenenler için oldukça faydalı bir eser.
Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi
Dünden Bugüne Tiyatro DüşüncesiSevda Şener · Dost Kitabevi · 2015142 okunma
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.