Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

599 syf.
10/10 puan verdi
·
21 günde okudu
Üç Zor Mesele...
Yerkürenin insanlığı misafir etmeye başlamasının üzerinden nice asırlar geçti. Milyarlarca insan doğum kapısından girip, süresini tamamladı ve ölüm kapısından çıkarak savdı sırasını. Kim bilir daha kaç insan kaldı dünyaya misafir olmak için sırasını bekleyen.Ne var ki dünya, insanın aklını yaratılışın hemen akabinde çeldi. Böylece tarihler değişti, isimler değişti, araçlar değişti ama ilk günden beri, bir şey, hiç değişmeden hep aynı kalmaya devam etti: Muktedir olmak ve ahlaklı olmak arasındaki çatışma. Her asırda insanların karşısına farklı kılıklara bürünerek çıkan bu çatışma, çağımızda kostüm olarak yabancılaşma, medeniyet ve teknolojiyi seçmiştir. Bu teslisten doğan zorbalık, zulüm, sömürü, insanlar arasındaki sınıf farklılıkları mazlum coğrafyaların değişmeyen kaderi olmuştur . Teknolojiden, medeniyetten ve yabancılaşma düşüncesinden doğan meselelerin karanlık kolları artık anne rahmindeki bebeklerin bile boynuna uzanmaktadır.Bu nedenle, insanlığın başına bela olan ve kimileri için gelişmişliğin, kimileri için ise yozlaşmanın göstergesi sayılan bu üç zor mesele, Batılı düşünce adamlarının olduğu gibi , Müslüman düşünce adamlarının da zihinlerini meşgul etmiştir. Bu üç zor meseleyi gündemine alan düşünürlerden biri de ilk gençlik yıllarında sosyalist ideolijiyi benimseyen fakat sonraki dönemlerde aradığını İslam'da bulan İsmet Özel olmuştur. İç dünyasındaki bu aydınlanmayı, 1974 yılında yazdığı manifesto niteliğindeki âmentü şiiriyle ilan etmiştir. Bu tarihten sonra da müslümanları ilgilendiren hiçbir meseleye bigâne kalmamış, Bor'un pazarının geçtiğini asla kabul etmemiş ve eşeğini Niğde'ye sürmeye kesinlikle razı olmamıştır.Her dâim işin bir ucundan tutma mesuliyeti ve tuzunu pişirilen çorbadan esirgememe endişesi, 1978 yılında İsmet Özel'e teknoloji, medeniyet ve yabancılaşma konuları hakkında yazdığı üç uzun yazının yanına, aynı konulara dokunan günlük fıkralarının da eklenmesiyle oluşan Üç Mesele kitabını yazdırmıştır. Daha sonra ise Üç Mesele ve 1984 yılında yazdığı "Zor Zamanda Konuşmak" kitapları yeni ve uzun bir giriş ile beraber “Üç Zor Mesele” adıyla neşredilmiştir. İsmet Özel'e göre insanın yabancılaşması terimi muhtevası bakımından açıklığa kavuşturulmalıdır. Eğer yabancılaşma tabiriyle, Müslümanların çağın isteklerine yabancı kalışı kastediliyorsa, bu özlenen bir haldir. Çünkü müslüman, çağın şartlarına ayak uydurmaz, yaşadığı çağa şekil verir ve çağın meselelerine Kitab'ın ve Sünnet'in gösterdiği istikamette çözümler üretir. Bu nedenle zaman zaman Müslümanlara yöneltilen çağdışı kalma suçlaması, aslında onların çağın çirkefi dışında kaldıklarını ifade eden büyük bir iltifat sayılmalıdır. Ne var ki Batı dünyası yabancılaşma terimini daha çok felsefî anlamıyla ele alarak insanın kendi özüne yabancılaştığını ifade etmek için kullanır. Modem Batı, maddeci ve tanrıtanımaz anlayışı ve insanı her şeyin ölçüsü sayan hümanizm akımı neticesinde, insanın sömürülmesi, zulme uğraması, şahsiyetinin zedelenmesi, ruhsal bütünlüğünün parçalanması gibi olayların karşısına çıkarken yabancılaşma kavramını kullanmak zorunda kalmıştır. Çünkü evrenin yaratılışında Tanrı'ya yer vermeyen görüşler, insanın davranışlarını da Tanrı'nın emirlerine uyarak veya ona karşı gelerek ayarlamadığını öne sürmek zorundadır.Tanrı düşüncesi, insanın ahlâkî davranışlarının tamamen dışındadır. Hümanizm akımına göre ise insan, bütün yüce ahlâkî değerleri kendi içinde barındıran, hayata anlam veren yüce bir varlıktır.O halde bu kadar üstün vasıflara sahip insanın şu an içinde bulunduğu bu aşağı ahlâkî durum nasıl açıklanabilir. İnsan nasıl bunca toplumsal felaketin ve acının sebebi olabilir? Hümanist ve tanrıtanımaz bir kafa için bunun tek bir açıklaması vardır : Bu şartlarda karşımızda bulunan insan, insan değildir, kendi insanlığının bilincinde değildir, kendine yabancılaşmıştır. Bir zamanlar sahip olduğu yüceliğe ve mutluluğa ulaşmak için yabancılaşma problemini aşmalı , tekrar kendi özünün bilincine varmalıdır. İslam düşüncesine göre ise insan Allah'ın kuludur. Birçok zaafla dünyaya gelmiştir ve kendisinden bir ahlak öğretisi çıkarabilecek güçte değildir. Böyle olunca da felsefî anlamda "insanın yabancılaşması" teriminin İslam düşüncesi içerisinde herhangi bir yeri yoktur. Yani insanın özüne yabancılaşması, Müslüman kafanın değil tanrıtanımaz hümanist kafaların meselesidir. Üç zor meselenin ikincisi olan Medeniyet, yaşama biçimimiz ve insanlarla olan bağlantılarımızla ilişkili bir kavramdır. Arapça şehir anlamına gelen medine kelimesinden türemiş bir isimdir.Şehirlerin ortaya çıkmasıyla vurgulanan gelişmişlik seviyesi olarak tanımlanır. Ancak medeniyet kelimesi daha çok Avrupa'da doğduğundan kelimeye genellikle kökeninin ifade ettiği anlamın dışında bir anlam yüklenmiştir. Modem batıda medeniyet insanların kafa ve yürekçe mükemmelleşmesi , tavır ve gelenekçe incelmesinin işareti anlamında, vahşet ve barbarlığın tersi olarak kullanılmaktadır. Batı düşüncesinde medeniyet kavramının üç temel özelliği vardır: -Medeniyet insanlığa parlak bir gelecek vadetmektedir. - İnsanların izleyeceği tek yoldur. - Medeniyeti oluşturmak ve yaymak Avrupa'ya özgüdür. Bu üç unsurun vardığı nokta kuşkusuz sömürgecilik ve emperyalizm oldu. Çünkü Medeni Avrupa, vahşi ve barbar olarak gördüğü kavimleri medenileştirme çabalarına başlamakta hiç gecikmedi. Maalesef parlak bir gelecek vaadiyle ortaya çıkarılan medeniyet, insanlığa acıdan başka bir şey getirmedi. İsmet Özel, İbn-i Haldun 'dan alıntı yaparak medeniyetin sınıflaşma ve sömürüye sebep olduğunu, insanların madde karşısındaki zaaflarını artırarak onları maddeye mahkum ettiğini böylece toplumun yapısını ve insanın kişiliğini bozduğunu söyler. Bütün bu sebeplerden dolayı İslam ve medeniyet yan yana gelmemesi gereken iki kelimedir. Şöyle ki ; Eğer yaşanılan hayat Kur'an ve sünnete uygunsa ve insanlar Allah'ın ilkelerinden başka bir kayıt tanımıyorlarsa bu düzene medeniyet demeye gerek yoktur. Aksi halde zaten ne kadar medeni olduğu iddia edilirse edilsin, o toplum İslâm toplumu değildir. Nitekim İslam tarihine baktığımızda Batılı kafanın cahiliye dönemi dediği dönemler müslümanların gelişmişlikte zirve dönemleri , batılı kafanın en medeni saydığı dönemler de müslümanların gelişmişlik düzeyi açısından en dibe vurduğu dönemlerdir. Çünkü gelişmişlikte ölçü ileri gitmek geri kalmak değil hakikate yakın olmaktır. Bu nedenle İslami mücadele bir medeniyet mücadelesi değildir. Teknoloji ise modern dünyada medeni olmanın en büyük göstergelerinden sayılır. Teknik ne kadar ileri ise medeniyet de o kadar gelişmiş demektir. Ne var ki Tanrı inancını insan hayatından çıkaranlar için bilim ve teknik insanın aklını putlaştırması ve Tanrıya meydan okuması anlamına gelmektedir. Onlara göre insan dünyada yegane söz sahibi olan ve tabiatı egemenliği altına alabilen bir varlıktır. Bu nedenle Batıda bilim ve teknik, insanın mutlak egemenliği düşüncesinin uzantısı olmuştur. Üstelik insanın tabiata egemen olması niyeti, insanın insana, sınıfın sınıfa, milletin millete egemen olmaya çalışmasını da beraberinde getirmektedir. Oysa İslâmî anlayışa göre bilim, eşyanın hakikatine yönelmiş bir araştırma çabasıdır. İnsanın egemenliğinin bir parçası değil acziyetinin farkında olan insana Allah'ın lütfettiği bir zenginliktir, gurura değil şükre vesiledir. Müslümanın görevi tabiata sahip olmak değil, ona sahip çıkmaktır. Bu yüzden İsmet Özel “Batının ilmini ve tekniğini alalım, ahlâkını değil” biçiminde özetlenen görüşe karşı çıkar. Çünkü bugünkü Batı tekniği, bir nevi tâğuttur ve bu haliyle İslâmî yaşantının içinde olması mümkün değildir. Zaten Batı, inancı, felsefesi, bilimi ve tekniğiyle bir bütündür ve reddedilecekse tümden reddedilmeli, kabul edilecekse yine tümden kabul edilmelidir. Eğer Batı'nın teknolojisi reddedilecekse, bu güçlü teknoloji karşısında, savunmasız, güçsüz, maddi teçhizatı batınınkinden geri bir İslam Devleti nasıl ayakta kalabilir? sorusuna İsmet Özel şu şekilde cevap vermektedir: "Her şeyden önce şunu kafamızda iyi tutalım ki bir İslam Devleti’nin söz konusu edilebilmesi için Müslümanların birçok önemli imtihanı başarıyla vermiş olmaları gerekir. Bu imtihanlarda başarılı olmak da teknolojik üstünlüğü gerektirmeyecektir. Müslümanların tek tek ve topluca kendi kalitelerini yani İslam’a has kalitelerini geliştirmiş olmaları gerekecektir. Bütün bu çabaların sonunda varılacak İslam Devleti veya herhangi bir İslami toplum yapısı, kolaylıkla kendi hayat tarzına uygun maddi kuvveti üretecektir. Bu kuvvet, Batınınkine benzer bir teknik gelişim sonucunda elde edilmeyecektir. Ama hiç şüphesiz Batının silahlarını tesirsiz kılacak özelliklere sahip olacaktır. Daha açıkçası Müslümanca bir hayat tarzının uzantısı olan teknolojik bir teçhizat sahibi olunacaktır" Yani İsmet Özel güçlü bir topluma ulaşıp sonradan onu Müslümanlaştırmaya değil, Müslüman bir topluma ulaşıp sonradan onu güçlendirmeye çalışılması taraftarıdır. Her zaman birbiriyle bağlantılı olan ve aralarında sebep sonuç ilişkisi bulunan bu üç mesele, dünya üzerinde yaşayan herkesin meselesidir ancak Müslüman olmayanlar için bunlara çözüm üretmek İsmet Özel'e göre hırsız polis oyunundan başka bir şey değildir. Çünkü yabancılaşma gayr-ı müslim kafaların ortaya çıkardığı bir meseledir, medeniyet gayr-ı müslim hakimiyet söz konusu olduğunda sömürü ve acıdan başka bir şey getirmemiştir, teknoloji ise daima gayr-ı müslimlerin tahripkâr amaçlarına hizmet etmiştir. Dolayısıyla bu üç zor meselenin çözümü Müslümanlara mahsustur. Zira geçmişte olduğu gibi şimdi de yeni bir yaşama biçimi ortaya koyma imkânı ancak Allah'ın kitabı ve Peygamberin sünnetine ittiba ile mümkündür ve bu imkân sadece Müslümanlara aittir. İslam dünyasının omuzlarına yüklenmiş olan bu sorumluluğu Müslümanlara hatırlatmak amacıyla yazılan bu kıymetli kitabın her sayfası tefekkürle, altı çizilerek ve tekrar tekrar okunmalıdır.
Üç Zor Mesele
Üç Zor Meseleİsmet Özel · Tiyo Yayınevi · 20202,673 okunma
··
1 artı 1'leme
·
5,7bin görüntüleme
L. G. okurunun profil resmi
İslam dünyasının omuzlarına yüklenmiş olan bu sorumluluğu Müslümanlara hatırlatmak için yazılan bu kitabın Her sayfası tefekkürle ve altı çizilerek ve tekrar tekrar okunmalı Gerçekten Hülya hocam kitabı okurken her satırının altını çizdim Ve tekrar tekrar okudum Güzel inceleme için teşekkürler Kalemine yüreğine sağlık 👍👍👍
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.