Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Hitler Oyuncağımı Çaldı
Merhabalar sevgili okur arkadaşlarım ️ Bu kitabı ilk elime aldığımda sanıyordumki bize Nazi Almanyasını sert bir dille eleştirerek anlatacak. Ancak yanıldığımı söylemem gerek. Hitler'in başa geleceği dönemde Yahudilerin çektiği zorluklar, dağılan aile düzenleri, anlamlandırılmaya çalışılan Yahudi düşmanlığı, yerinden yurdundan koparılmak, yeni bir yeri yurt edinebilmenin zorlukları ve en zoru çocuklara bu durumu açıklayabilmek gibi insanı dehşete düşürebilecek 'gerçekleri' sadece 9 yaşındaki Anna'nın gözünden okadar masumane ve bir o kadar da çarpıcı bir şekilde anlatmış ki. İnsan okurken hem duygulanıyor hem de endişeleniyor. Bir çocuğa sadece yahudi olduğu için sevilmediğini ve sırf bu yüzden artık evini, arkadaşlarını, okulunu ve oyuncaklarını bırakıp hiç bilmediği yerlerde yaşamaya çalışması gerektiğini nasıl anlatırsınız? Anna'nın babası Yahudi muhalif bir yazar. Almanya'da oldukça da ünlü. Bu yüzden seçimlerden önce gidişat hakkında öngörüde bulunarak İsviçre'ye gidiyor.( kısa bir süre sonra pasaportlarına el konulmasından endişeli.) bu durumu çocuklara anlatmaksa anneye düşüyor. Bu noktada annesinin Anna ve abisine tatlı yalanlar uydurmasını bekliyor insan. Ama öyle olmuyor. Anna'nın annesi olabildiğince sade, anlaşılabilecek şekilde gerçeği söylüyor. "Babanız, Hitler ve Nazilerin seçimi kazanabileceğini düşünüyor. Eğer bu gerçekleşirse, onlar iktidardayken babanız Almanya'da kalmak istemez, hiçbirimiz istemeyiz." "Yahudi olduğumuz için mi?" "Sadece Yahudi olduğumuz için değil. Babanız artık düşündüğü şeyi özgürce söylemesine izin verilmeyeceğini ve kendisinin de bundan böyle yazamayacağını düşünüyor. Çünkü Naziler kendileriyle aynı görüşte olmayan insanları sevmiyor." Bu nokta da gerçekleri açıkça söylemekten öte bir şey var. Özgür düşünceye yapılan vurgu. Diktatör egemenliklerin ideolojileri. Eğer benimle aynı düşünmüyorsan yaşamanın bir anlamı yok, noktasında Nazilerin bakış açıları. Peki o halde bir soru daha, eğer ki Hitler ve Nazilerle aynı düşünüyor, aynı pencereden bakıyorsan o halde Yahudi olmanın da bir önemi kalmıyor mu? Hitler Yahudileri değil de karşısında olabilecek olanları mı yok etmek istedi? Neden Yahudiler? Bunun için Hitler'in hayatını ve siyasi serüvenini okumak ve sindirebilmek gerek. Biz gelelim küçük Anna'ya. Bir insan için heleki yetişkinse, içinde bulunduğu bu durum, Göç etmek zorunda kalmak, Herşeyi geride bırakarak yaşama hakkını korumaya çalışmak oldukça korkunç. Ancak bir çocuğun bakış açısı ne kadar masum ve ne kadar yaşam dolu. Anna bu durumda yeni yerler görebileceğini, yeni insanlarla tanışabileceğini yani yeni maceralar yaşayabileceğini düşünüp heyecanlanıyor. Ona o kadar da korkunç olanın ne olduğunu anlamak zor geliyor. Babasından sonra Anna ve ailesi de İsviçre'ye gidiyorlar. İlk başlarda heyecanlanan Anna'nın gün geçtikçe endişeleri oluşmaya başlıyor. Yeni sorular sorma ihtiyacı duyuyor. Ancak büyüklerin aralarında konuştuklarını anlamakta çok zorlanıyor ve bir şeyler sormaya da çekiniyor. Bir süre sonra yaşadıklarını birer macera değil de zorluk olduğunu düşünmeye başlıyor. Bu nokta da araya ufak bir bilgi girmeliyim. Anna babası gibi ünlü olmak istiyor. Bu konuyu arkadaşı ile konuşurken, arkadaşı Anna'ya 'aynı aileden iki kişinin ünlü olması çok zor' diyor. Ayrıca Anna İsviçre yolculuğunda, bir kitapta, bir çok ünlü ismin çocukken çok fazla zorluk çektiğini okuyor. Anna şuan yaşadığı zorlukların belki de ünlü olma yolunda geçmesi gereken basamaklar olduğunu düşünüyor. Görüyorsunuzya bir çocuk her zaman olumlu bakmanın bir yolunu buluyor. Biz yetişkinlerin unuttuğu en kıymetli şey aslında. İsviçre'de, kendi kültürlerinden çok farklı bir kültürle karşılaşan Anna oldukça şaşırıyor ama çabuk adapte oluyor. Babasının yazar olduğunu söylemiştim. İsviçre'de iş imkanlarının kısıtlı olması sebebiyle ve Paris'te bir gazeteden aldığı teklifle yeni rota belirlenmiş oluyor. Anna ve ailesi için Paris, hiçte kolay olmuyor. Babası akıcı bir şekilde Fransızca konuşabiliyor. Annesi akıcı olmasa da kendini ifade edebiliyor. Ancak Anna ve Max için yeni bir dil öğrenmek büyük bir sorunmuş gibi görünüyor. Yeni bir yer yeni bir kültür. Yeniden alışmaya çalışmak. Bizler düşünürken bile yoruluyor ve pes etme noktasına gelebiliyorken, Anna asl pes etmiyor. Neredeyse engel tanımıyor. Her şeyi öğrenebilmek için adeta kendiyle yarışıyor. Bir süre sonra okula da başlayan çocuklar gün geçtikçe yeni yaşama alışıyorlar. Anna büyüdüğünü farketmeye başlıyor. Bazen çok fazla bitkin düşüyor, herşeyi bırakmak istiyor ama her zaman ayağa kalkacak motivasyonu bulabiliyor. Bu noktadaki azmi hepinize örnek olmalı ve cesareti küçük bir kızdan alabilmeyi kendimize çok görmemeliyiz. Ailede her sorun aşılabilir. Her zorluğun üstesinden gelinebilir. Ancak ekonomik zorluk aile içinde alamayacağını bir sorun. Anna ve ailesi giderek kötüleşen ekonomik durumları sebebiyle Fransa'daki hayatlarına devam edemeyecekleri biliyorlar ve bunun için anne baba ingiltereye giderken Anna ve Max büykannelerinin yanına gitmek zorunda. Anna için asıl buhran bu nokta da başlıyor. Kendini oka dar güzel ifade ettiği bir cümle var ki... Bunu sizinle paylaşmalıyım. "Eğer bir evin yoksa, başka insanlarla birlikte olmak zorunda kalıyorsun. Bir mülteci olmayı asla dert etmedim. Aslında sevdim bile. Mülteci olduğumuz son iki senenin, Berlin'de kalmaktan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Fakat bizi şimdi uzaklaştırırsanız fena halde korkacağım." " Neden korkacaksın? " " Gerçek bir mülteci gibi hissetmekten! " Ancak hayatın ne getireceğini bilemiyoruz. Sevgili Yazarımız Judith Kerr, bize bunu tekrar hatırlatıyor. Çünkü beklenmedik bir anda İngiltere gelen bir iş teklifiyle, aile dağılmıyor ve dördü birlikte yeni yaşamlarına, İngiltereye doğru yola çıkıyorlar. Vay canına! Ne kadar uzun bir yazı oldu :) Ancak kitap her kelimesine değdi arkadaşlar. Mutlaka okunması gereken muhteşem bir roman. Ayrıca yazarımızın kendi hayat hikayesinden yola çıkılarak yazılmış. İyi okumalar
Hitler Oyuncağımı Çaldı
Hitler Oyuncağımı ÇaldıJudith Kerr · Tudem Yayınları · 2013472 okunma
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.