Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

287 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 saatte okudu
Ahmet Şerif İzgören’e dair son okuma kitabına geldim. Uzun hem de epey uzun, sene bile olabilir- zaman sonra ilk defa bir kitabı okudum. Yani elektronik olarak değil de kitap olarak kitap okudum. Planlarım arasında da bu kitabın önceliği her zaman bir sahil kenarında, sandalyemi almış, gölgeye oturmuş biçimde sakince okumaktı. Sizce bunu başarabildim mi? Bende kalsın. Diğer taraftan kitaba döndüğümüzde yazarın sadece kendiyle bile kıyaslarsak bu kitap sınıfta kalıyor. Başka birinin imzasını da taşıdığı için sadece yazara göre değerlendirmek mümkün değil tabi. Lakin yine de göz önünde bulunması gereken bir detay var ki bu çocukluk anıları çok monoton. Çok yavaş ilerliyor ki yazarın imzasını taşımasa bir kenara atardım o kesin. Yani yazarın imzasını gördüğümüzde büyük beklentilerimizin olması, en azından tanıyanlar özelinde, normaldir. Gene de bunu aşarak sanki ilk defa piyasaya giren heyecanlı bir yazara şans veriyor gibi yapmamız şart. Bunun nedeniyse beğenmek, hayran kalmak değil sadece ayıp olmasın diye bitirebilmek, yarım bırakmamak... Sanırım yazar da diğer kitapları kadar etkili olmadığını biliyordu. Bu fikre kapılmamın en temel sebebi olaraksa beğenmezseniz para iadesi şeklindeki şovlarını bu kitapta yapmadığını görmek. Birkaç kitabında bizi gözlemlerle, etkilerle tanıştırmış, neredeyse paranoyaklaşmamıza neden olmuşken haliyle çok dikkatli okuyacağımız belliydi. Hayran olduğum temel nokta ise yazarın ağırlığını oluşturan bahsettiği sayfalar ortalama 6-7-8-9 yaşları civarı. Yani benim hatırlamadığım yaşlar. Yaş ilerledikçe daha da bir küçüklüğünü dahi detaylı hatırlayanlara da ayrı bir hayranlık duyduğumu inkâr etmeyeceğim. Bunu nasıl başarıyorlar bilmiyorum. Ben kâğıda not almasam bazı günler ne yapacağımı unutabiliyorum. Tabi bu her zaman geçerli değildir. Samimi bir hava olduğunu da inkâr etmeyeceğim kitap ve anlatımında. Zaten benim için yetersiz kalan diğer kitapları sonrasında girdiğim beklentiden ötürü. Özellikle kardeşlik ve kardeşlik hukukunda söylediklerine katılmamak elde değil bence. Bu biraz çocuk yaştakinin düşüncesi değil, çocuk yaşında hatırladıklarını yeniden düşünen birinin fikirleri. Çünkü kimse 8 yaşında gidip de biyolojik olarak kardeş olduğum birinden ziyade yaşadığım zorlukların üstesinden beraber geldiğim insan da kardeşimdir şeklinde bir mantık yürütemez. En azından günümüz şartlarında test kitabı alamıyorum çok pahalı diye perişan olan minik kardeşlerimizin dertlerine kadar inmezsek. Onlar için de zamanı geldiğinde ayrı bir paragraf (sadece parantez hakaret olurdu) yazacağız. Az kaldı... Yazardan sonra böyle çok sevdiğimiz bir şeker, çikolata, dondurma, yemek yeriz de tadı damağımızda kalır ya, bu hisleri beslemeye devam ediyorum. Özellikle yazdığı eğitici eserleri de göz önüne aldığımızda, onun eserlerini değerli öğretmenlerimize ve onların çok değerli öğrencilerine okutmanın gerektiğine inanıyorum. Sonuç olarak büyük babamızın, İspanyollar’a zamanında zorla Grande Maestro diye tanıttığımız kıymetlimizin bir sözü vardır: “Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, siz yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.” Değerli bir yazara, değerli bir şekilde veda edelim istedim. Kendinize iyi bakın. İyi okumalar dilerim..
Sarı Siyah
Sarı SiyahAhmet Şerif İzgören · İzgören Yayınları · 2010240 okunma
·
251 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.