Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

143 syf.
·
Puan vermedi
Bir büyük savaştan çıkmış bir toplum düşünün.Büyük yoklukların acıların, açlığın, sefaletin kol gezdiği bir toplum.Bir ikinci savaşta kapıda üstelik.Halk kırılıyor.İnsanlar karnını doyurabilecek ekmek dahi bulamıyor.İşte böyle bir ortamda Mustafa Güzelgöz diye bir kahraman çıkıyor, cehalete savaş açmış, genç yaşlı, çoluk çocuk herkes okusun istiyor.Karınlarımız ancak ve ancak kitap okumayla doyar diyor.Nasıl doyar bu karın kitaplarla şöyle açıklıyor: ●︎"Bir toplumun en büyük yerleşiminden en küçük yerleşimine kadar her yerinde ne kadar kitaplık varsa, halk kitap okuyorsa, o toplum her işine yetip artacak parayı bulabilir.Akıl uyanmayınca kafa çalışır mı ? Kafa çalışmayınca para kazanılır mı ? Aklı uyandıracak olan da kitap, kitaplık." Kitap Dimitrious adında Rum bir gencin eski ata topraklarını ziyarete Ürgüp'e gelmesi ile başlıyor.Mantı yemek için iyi bir yer ararken burada kendisini Aziz Baba adlı birisine yönlendiriyorlar.Tabi baba lakabını duyunca yaşlı birisini bekliyor lakin kendi yaşlarında birisiyle karşılaşınca şaşırıyor.Laf lafı açarken birbirleri ile kaynaşıyorlar.Aziz Güzelgöz eve haber salıyor, akşama mantı pişirmelerini, misafirlerinin olduğunu bildiriyor.Aziz babasından bahsediyor.Onu şu sözlerle takdim ediyor: ●︎"Babama Eşekli kütüphaneci derler.Ürgüp'ün içindeki kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşıdığı için ona bu adı taktılar. Bütün köylere tek tek gidip yetiskinlere çocuklara kitap verdi. Millet kitap okusun, kadınlar da kitap okusun diye yıllarca çırpındı babam." Buradan sonra ise söz Aziz'in babası Mustafa Güzelgöz'e geçiyor ve hikayesini kendi ağzından aktarıyor.Mustafa Bey'in kitap sevgisi ta küçüklükten gelen bir sevda.Küçükken okul çıkışlarında kör komşusuna okuduğu kitaplarda hem kendi kitap sevgisi filizleniyor hem de büyük hayır duaları alıyor."Adam olacak çocuk" derler ülkemizde.İşte Mustafa Bey tam da bu tanıma uyan bir çocukmuş.Kendisi kitap sevgisini kitabın bir bölümünde şu şekilde aktarıyor: ●︎Kitap sevgisi gibi bir sevgi vardır sanırım.Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yâr sevgisi gibi bir sevgi. Mustafa Bey kitap biraz ilerledikçe Ürgüpte iş olanaklarının kısıtlı olduğunu görüyor ve bir süre gidiyor ambar memuru olarak da çalışıyor fakat anası onun ısrarla Ürgüp'te yaşamasını istiyor.Burada hem kendilerine kız da bulacaklarını söylüyor, ama o çoktan gözüne birisini kestirmiştir bile.Hanife adında güzeller güzeli köylüsüne çoktan vurulmuştur.Olacaksa madem ille o olsun diyor.Ama kızın ailesinin durumu iyi, kendi durumları kötü diye kızlarını vermek istemiyorlar.Mustafa da Hanife'yi kendisi ile kaçmaya ikna ediyor.Mustafa Hanife'yi o kadar çok sever ki kitabın bir bölümünde geçen bir alıntı bu aşkın naifliği açısından son derece etkileyici bir alıntıdır: ●"İyi ki alışmadım sigaraya, tütüne.Hanife hiç hazzetmiyor sigara kokusundan.O yalnız benim kokumdan hazzediyor.Madem öyle ne diye karıştırayım kokuma başka koku." Ürgüp'te Tahsin Ağa Kitaplığı'nda iş buluyor kendisine.Bu arada yeni alfabeden önceki bütün kitapları da bulup çıkartıyor, hepsini adam ediyor.O etkin bir kitapçı.Oturduğu yerden millet ayağıma gelsin okusun diye beklemiyor.Kitabı onların ayağına götürüyor: ●︎"Bir tür etkin kitapçıydı o.Etkin kitapçı deyince ne anlıyordu? Madem yurttaşlar kitaplığa gelmiyor, o yurttaşlığa gitmeline yapıp edip kitapların okunmasını sağlamalıydı." Ama tüm bu yaptıklarına karşı aydınlık düşmanları gene bu durumu sindiremiyorlar.Elin Amerika'sı Mustafa amcanın hakkını veriyor, kendi ülkesinde kıymeti bilinmiyor, hakkında soruşturma açıyorlar, kalbini kırıyorlar onun.Nasıl kırılmasın ki, gecesini gündüzüne katmış, sırf toplum okusun bilinçlensin diye, ama yok,çıkarı zedelenen, halk okursa soyamayacağını düşünen birtakım menfaatçi gruplar hakkında yalan yanlış iddialarda bulunup kendisini emekli ettiriyorlar, görevden çektiriyorlar. ●︎"Gönül dediğin bir sırça saraydır.Bir kez kırıldı mı yapılmaz artık." Dimitrios'a tüm bu anlatılanlar peri masalı gibi geliyor, ama her güzel şey gibi bunun da sonu geliyor ve dönüş vakti gelip çatıyor.Hüzünlü anlara tanık oluyoruz.Aziz ile Dimitrios kan kardeş oluyor.Larisa ile Ürgüp'ün kardeş olması için girişimlerde bulunuyorlar, tabi gene bu dostluğu sindiremeyenler çıkıyor, bir Türk ile bir Yunan dost mu olur diyorlar ama onlar buna hiç kulak asmıyorlar, ilk ziyareti önce otuz kişilik Rum kafilesi yapıyor, yeniliyor, içiliyor, Refik Başaran'ın kasedinden türküler söyleniyor, eski acılar yad ediliyor ve mübadelenin ne kadar acı verici bir olay olduğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. Ben anlatımı burada sonlandırmak istiyorum, Mustafa Amcamın ruhu şad olsun diyorum ve kendisi için hazırlanan bu güzel kesiti paylaşmak ve savaşın çirkin yüzü hakkında birkaç bir şey söylemek istiyorum: youtu.be/cmTgAeJssn0 İnsanoğlu olarak dünyayı güzelleştiren ne varsa öldürüyoruz, insanoğlu olarak karşımızdaki insanı öldürürken aslında onunla birlikte kendimizi de öldürüyoruz.Yüreğindeki yaşama sevincini yüreğindekiyle birlikte koparırken kendi yüreğimizdekini de birlikte koparıyoruz.En kötü barış en iyi kavgadan iyidir her zaman diyerek kelimelerimi Atatürk'ün "yurtta sulh cihanda sulh" sözleri ile noktalıyorum.Keyifli okumalar.
Eşekli Kütüphaneci
Eşekli KütüphaneciFakir Baykurt · Adam Yayınları · 20039,9bin okunma
··
2.498 görüntüleme
Ayfer okurunun profil resmi
Ne güzel kitaptın sen....
UFUK okurunun profil resmi
Harika bir kitaptı Ayfer, duygulanmamak elde değil.Mustafa Amcalara her zamankinden çok ihtiyaç duyuyoruz.Ruhu şad olsun.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.