Hareketli bir olay örgüsü ile romana giriş yapan Osman Aysu bu defa ateşli bir aşkın peşinden sürüklediği okuru; aşk, entrika ve hırsın işlendiği bilindik terimlerden oluşan bir konuyla karşılıyor. Konunun özü babasının hastalığı ve tüm mal varlığının ipotek altına girmesiyle kendi geleceğini kurtarmak ve güvenli bir yaşam elde etmek için büyük bir kumpasın içine sürüklediği avukatla inişli çıkışlı olan aşkı ve yaşantılarına bir kabus gibi çöken 'Süreya elması '. Eski nişanlısının kendisine hediye ettiği çok değerli olan bu elması güvence altına almak için her türlü entrikayı göze almaktan çekinmeyen zengin kız kitap boyunca avukatı alet ettiği kirli işlerinde
"-Ama neden? " sorularıyla hem başkarekter avukatı hemde biz okurları merak içerisinde bırakıyor. Eski nişanlısının babasına ait özel anlarının fotoğraflarını uygunsuz vaziyette çektiren ve kendisinden alınmasını asla istemediği elmas için şantaj ve tehditlerle karmaşık bir hale gelen kitapta olaylarda ağır bedellerin ödendiğini görüyoruz. Kitaba bir de avukat açısından baktığımızda ise; bünyelerinde çalışan birçok avukat olmasına rağmen neden bunlardan birine değilde kendisine geldiği hem avukat hem de okur açısından bir soru işareti oluşturuyor. Avukatın her şeye rağmen kıza karşı hissetmeye başladığı duygular sayesinde tüm hayatının gidişatı da rayından çıkmaya başlar. Ağır bedeller ödeyeceği bu işi baştan bilmeden kabul etse de daha sonra kendi geleceğinin tehlikeli bir şekilde ölüme doğru sürüklendiğini görmesine rağmen bu işin peşini asla bırakamaz. Artık hayatından endişe eden avukat, kıza karşı her ne kadar bir şeyler hissetmeye başlasa da artık kendisini öldürmeye çalışan insanların olduğunu ve üstelik edindiği bu düşmanların kim olduğu hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmaması bazı gerçekleri değiştirmiyordu. Kafası yarılan, hastanelik olan üstüne evinde saldırıya uğrayan bunlar yetmezmiş gibi mafya dünyasından insanlarla tanışması artı bir de bugüne kadar ihtiyaç dahi duymadığı tabancasını artık yanından ayıramaz hale gelmesi ,karşılaştığı tehditler, kızın yaşantısına bir kabus gibi çökmesinden sonra onunla geçirdiği her gün ve gecenin sonunda mutlaka başına yeni bir dert açılsa da onu çok sevdiği için her şeye katlanmayı göze alıyor. Kızın kendisini amaçları uğruna kullandığı sıradan biri olduğunu bilsede gözünü döndüren aşkın aklını başından almasıyla beynini kemiren bütün sorulara rağmen ne sorumluluğunu aldığı işinden ne de kıza olan sevdasından asla vazgeçmiyor. Özetle; tüm yaşam düzeni değişen avukatın tek günahı kızı çok sevmiş olmasından ibaret olduğu bir Osman Aysu klasiği her ne kadar bu kitapla beni hayal kırıklığına uğratsa da sürpriz bir final ile bitirdiği kitap birazda olsa kendini toparladığını düşünerek emeğine ve yüreğine sağlık diyorum... 
Osman Aysu 
Tutkunun Esiri
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.