Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

303 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Özgürlük Manifestosu: İfade Özgürlüğü Çağrısı
İlk Çağ’dan beri teoloji ve politika birbirlerini etkilemişler ve hatta bazı dönemlerde ayrılmaz bir bütün olarak görülmüşlerdir. Bu etkileşimler neticesinde teologlar politikada söz sahibi olabilirken, politikacılar da dini kendilerine göre şekillendirmiş ve bu etkileşimden her iki kesim de kazanç sağlamıştır. Her ne kadar modern dönemle birlikte laiklik ilkesine yapılan vurgu din ve devlet işleri arasındaki etkileşimin dozunu azaltmış olsa da, ikisi arasında kesin bir ayrım hiçbir zaman mümkün olmamış ancak törpülenebilmiştir. Spinoza’nın da içinde bulunduğu on yedinci yüzyılda Otuz Yıl Savaşları dikkat çeker. Otuz Yıl Savaşları Roma İmparatorluğu içerisinde, Protestanlar ve Katolikler arasında bir din savaşıdır. Bu savaş bir neden olmaktan çok teoloji ve politika arasındaki gerilimin bir sonucuna işaret eder. Hem Otuz Yıl Savaşlarının getirdiği buhran hem de Spinoza’nın Yahudi cemaatinden aforoz edilmesi, Hollanda’ya göç etmesi ve oradaki cumhuriyetçi siyasetçi arkadaşının öldürülmesi Spinoza’nın Teolojik-Politik İncelemeyi kaleme almasının nedenlerindendir. İncelemeye geçmeden önce Spinoza hakkında birkaç genel bilgi vereceğim ve Spinoza ve mevzubahis eseri hakkında bazı filozofların görüşlerine değineceğim. Spinoza özgür irade, erekselcilik ve idealizm karşıtı; maddeci, içkinlikçi ve rasyonalist bir filozoftur. Tanrı hakkındaki görüşlerinde ise panteizme yakındır: onun felsefesinde Doğa ve Tanrı bir ve aynı gibidir. Kutsal kitap eleştirisi (Eski Ahit ve Yeni Ahit) ve ifade özgürlüğü manifestosu niteliğindeki kitabını kaleme alma nedenlerine dair üç amaca işaret eder: 1) Teologların önyargıları felsefeye (özgür düşünceye) engel teşkil ettiği için onların önyargılarından kurtulmak. 2) Halkın hakkımdaki düşüncelerinden kurtulmak, çünkü onlar beni tanrıtanımazlıkla yaftalıyor. 3) Otoritelere ve vaizlere inat felsefe yapma ve ifade özgürlüğünü savunmak. Teolojik-Politik İnceleme hakkında Hobbes şöyle der: “Dinsel otorite karşısında bağımsızlığını ilan etmiş olan modern devletin resmini çizsem de, böyle politik bir metin kaleme almaya cesaret edemezdim.” Spinoza hakkında Hegel “ya Spinozacılık ya da felsefesizlik”, Engels “diyalektiğin mükemmel bir temsilcisi”, Plehanov da “Marx’ın dolaysız öncüsü” der. Spinoza’ya göre hurafeyi doğuran ve besleyen korku duygusudur. İnsanlar korkularına bir çözüm olması için bilinçli ya da bilinçsiz olarak hurafeye inanırlar. İnsanları bir hurafeye bağlamak kolaydır ancak onları hep aynı hurafeye bağlı tutmak zordur. Bu nedenle tarihsel süreçte yeni birtakım hurafeler doğmuştur. İktidar, insanları hurafeye bağlı tutmak ve böylece onlara sofuluk ve itaat aşılamak için törenler düzenler. Spinoza’ya göre Kutsal Kitap’ın istediği insan tipi de bilgin değil itaatkar insandır. Kutsal Kitap’taki mucizeler de bu bakımdan birer hurafedirler. İnsanın kavrama yeteneğini aşan ya da aştığı sanılan şeylere mucize denir ancak Spinoza’ya göre tabiata aykırı hiçbir şey yoktur: her şey tabiata içkindir. Spinoza’ya göre peygamberler mükemmel bir zihne sahip olmaktan ziyade, canlı bir hayalgücüyle donatılmışlardır. Bu nedenle tanrıyı nasıl hayal etmeye alıştılarsa onu öyle görmüşler ve tanrının kararlarını sonsuz gerçekler olarak algılamamışlardır. Tüm bunlar sonucunda Spinoza şöyle der: Spekülatif konularda peygamberlere inanmak zorunda değiliz, onlar bizden daha bilgin değiller. Spinoza teolojik incelemelerinden sonra politik incelemelere geçerken teoloji ve felsefe arasındaki ayrıma işaret eder. Ona göre teoloji ve felsefe arasında hiçbir bağ, hiçbir yakınlık yoktur: ne teoloji felsefeye hizmet eder ne de felsefe teolojiye. Teolojinin konusu inançken, felsefenin konusu akıldır. Burada hemen belirtmek gerekir ki Spinoza’nın felsefe derken kastettiği düşüncelerini özgürce ifade edebilmektir. Teoloji ve felsefe ya da inanç ve akıl arasındaki ayrımla birlikte laikliğin temellerini kuran Spinoza, özgürlüğü, aklın yönlendirdiği biçimde gönlünce yaşamak olarak tanımlar. İnsanlar teolojik önyargılarından kurtulup insan uydurmalarını tanrısal ders sanmadığı andan itibaren özgürlüğe yaklaşmış demektir. Spinoza’ya göre kutsal tartışmalara ve sorunlara dair hak tümüyle üstün gücü kullananlara aittir ve insanların tanrıya itaat etmesi isteniyorsa, dinen dışa yönelik uygulamaları ile devletin huzuru bağdaşmalıdır. Özgür devlet, insanlarının istediğini düşünmesine ve düşündüğünü söylemesine müsaade eden devlettir. Spinoza devletin insanlara gösterdiği bu müsaadeden dolayı insanların aptalca şeyler söyleyeceğinin ve bazı söylemlerin toplumun huzurunu kaçıracağının farkında ancak bilimin, sanatın, felsefenin, tüm düşünsel faaliyetlerin gelişmesi ve kendini rahatça açığa çıkarabilmesi için bunun bir zorunluluk olduğuna dikkat çekiyor. İnsanların baskı altında hissettiği ve kendilerini özgürce ifade edemediği bir toplumda nelerin gelişmeyeceğini ve nelere balta vurulacağını, onlar gelişmediği sürece de toplumsal refahın ve sevincin de mümkün olmayacağını ülkemizden biliyoruz. Bizzat yaşadığımız sorunlara ve sorunların çözümüne dair Spinoza’dan ifade özgürlüğü çağrısı.
Teolojik - Politik İnceleme
Teolojik - Politik İncelemeBaruch Spinoza · Dost Kitabevi · 2008410 okunma
·
327 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.