Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Değerli üyelerimizden Ahmet Akçakoyun'un inceleme yazısı için kendisine teşekkür ediyoruz :) Aramızda Sait Faik okuyan, hatta belki külliyatını tamamlayan arkadaşlar vardır. Bu arkadaşların da iyi bildiği gibi Abasıyanık’ın, bırakın kitaptan kitaba, öyküden öyküye dahi değişen bir üslubu vardır. Kelime oyunları onun öykülerinde pek bulunmaz ama mesela bu öyküde de geçen bir kelimenin üstünden bir örnek vereyim “hain” demez de mesela “hayın” der. Bu bir kelime oyunu mudur sanmam ama bu türden değiştirmeleri yapar. Bu konuda açıkçası çok bilgim yok, belki de kelime zaman içinde değişime de uğramış olabilir. Her neyse konumuzdan uzaklaşmayalım. Ama bildiğim bir husus var ki, o da Sait Faik’in ziyadesiyle sevdiği, anlatımındaki bu değişikliktir ama bu değişiklik onun duru anlatımına asla zarar vermez, hikayenin akıcılığını bozmaz çünkü bu öyle kökten bir değişim değildir. Edebiyat derslerinden de hatırlayacağınız üzere, Sait Faik’in hikayelerinin genel konularını doğa, insan ve bunlara duyulan sevgi alır. Aslında hikayelerin hemen hepsinin temelinde sevgi yatmaktadır. Şimdi hikayemizi incelemeye başlayalım. İsmi Su Basması olan bu öykünün konusunu, bilmeyenler için, Sakarya Nehri oluşturuyor. Bence nehrin betimlemesi çok iyi. Usta klasik betimlemelerden uzak durmuş. Öyle sıradışı ki, okuyucunun nehri gözünde canlandırmasına gerek kalmıyor. Buna ihtiyacı yok çünkü. Ayrıca Sakarya Nehri’nin mevsimlere göre nasıl değiştiğini de, Sait Faik; belki isteyerek, belki zorunlu kalarak, belki de farkında bile olmadan bize öğretmiş bulunuyor. Zaten Sait Faik’i çok okuyan ve seven biri olarak, şunu canı gönülden söyleyebilirim: genel kültür bakımından, okuyucu çok kazançlı çıkıyor onun öykülerinde. Örneğin, konudan alakasız, Burgazadayı ondan dinleyen biri, gidip görmüş kadar olur. Öykümüze dönelim. Sakarya, güz mevsiminde iki türlü davranıyor. Hırçınlaşıyor mesela, baskınları bir afet haline geliyor. İnsanlar bu baskınlarda hayatlarını kaybedebiliyor. Bu can kayıplarına yöre ahalisi kefaret gözü ile bakıyormuş. Zaten o denli hırçınlaşıyormuş ki, köylü korkusundan nehre yaklaşamıyormuş bile. Ama geceleri, nehrin şırıltısı-veya ustanın deyimi ile “haşırtısı, hışırtısı”- bir masal gibi gelirmiş insana, uyuturmuş insanı. Bu noktadan sonra Sakarya’ya “Sakari” diye hitap edeceğim çünkü oranın insanı nehre böyle diyormuş. Yukarıda hatırlarsanız size genel kültür kazanımından bahsetmiştim. En tipik örneklerinden biri belki de budur. İnsanlar o yıl Sakariye deli, azgın veya hayın dememişse bilinirmiş ki o yıl nehir insanlara zarar vermemiştir. Bazen Sakari, bir yılan gibi insanlara sokulur ve çitleri, kümesleri yıkar, evlerin bodrumlarını basarmış. Ama bu olaylara afet demiyorlar. Bu durum daha ziyade aşırı yağan yağmurlardan sonra meydana geliyor. Bunu azgınca değil, ürkekçe yapıyor. Sanki fukara insanın en büyük düşmanı diyor Sait Faik. Ardından devam ediyor, seçer de gelir diye. Bu noktada ilgincime giden ve çok dikkatimi çeken bir husus var; Sakari bu baskından çekilirken yağmur suyuna dokunmaz, kendi suyundan da bir damla bile bırakmazmış da öyle gidermiş çekilirken. İlkbaharda ise durum bambaşka. Zengini, fakiri ayırt etmeden hücum edermiş. Kökten alır götürür diyor Abasıyanık. Hikaye böylece uzayıp gidiyor. Daha ne anlatabilir ki diyor insan, tüm bu olanların üstüne. Her öyküsü anlatmaya değer ama bence bu öyküsü çok başkaydı. Okuduklarım içinde belki de en iyisiydi diyebilirim. Yazımı kaleme alırken bu noktada durdum. Nasıl devam edeceğime pek karar veremedim, belki size de olmuştur bazen. Sait Faik öyküyü genel olarak günümüz kelimeleri ile dokumuş ama yer yer, yerinde kullanılarak okuyucunun gözüne batmayan noktalarda yerli yerine kondurulmuş. Osmanlıca kelimeleri de muhteviyatında barındırmakta. Öykünün bu denli kendisine güvenmesinin en büyük payı ustasının Adapazarı doğumlu olmasında hiç kuşkusuz.
Ahmet Akçakoyun
Ahmet Akçakoyun
,
Havuz Başı
Havuz Başı
,
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
Havuz Başı
Havuz BaşıSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20131,836 okunma
·
200 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.