Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

246 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
2022 (Pars) yılında okuduğum 56.betik [Tamız ayının 4.betiği]
Bizi insan yapan en önemli parçamız olan beynimizi, yediden yetmişe tüm meraklılara en anlaşılır ve eğlenceli şekilde anlatan ve anlatmaya da devam eden öyküler kıyamet kadar yazılsa da bu güzel parçamızın gizemini hiçbir zaman çözemeyiz. [n]Beyin, ortak geleceğimize dair hayal kuran tüm zihinleri “Zihin ve Beyin” ana temasıyla 1. [n]Beyin Bilimkurgu Öykü Yarışması’nda dereceye girmiş yirmi bir öyküyü okurken çok zevk aldım. Müphem Düşler (Büşra Nur ALTIN); Öykü her ne kadar kafa ütülese de başkaların rüyalarına girip o rüyaları yöneten teknolojiden dolayı ilgimi çok çekti. Normalde güya dakikalar yarışıyorum diyerek vakit ayırmamak için bahane üreten insanlarla görüşmenin yolu rüyalarda geçer. Böyle bir teknoloji olursa dengesizce davranıp araya mesafe koyan arkadaşlarımın rüyalarına girerek onlarla vakit geçirip yanlış davranışlar sergilediler diye açıklamalardan bulunurum. Ya da beni arkadaş seven sevdiceğimin rüyalarına girip onu kendime aşık ettirebilirim çünkü rüyalar insanlara mesaj veren gizemli unsurdur. Belki de o sayede kız vicdan edip yanlış davrandığın farkına varır. Baş karakter gibi bir hatadan sonra korkakça davranmam. O hatayı inkar ederim. Merak (Umut Olcay AKAY); Nutkum tutulmuş son sayfaya kadar geldim. Öncelikle ölen insanların mezarlarından çıkartmamalıyız ki ruhu huzurlu kalsın. Eğer merak ettiğin bir durum varsa ailesinden izin alınarak cesedi kadavra niyetine kullanabilirsin. Adam neden Yağmur'un ölüsüne musallat olduğuna anlam veremiyorum. Öyküden anladığım kadarıyla Yağmur'u sessizce seven biriymiş. Oğlum, kız hayattayken neden onunla konuşmadın. Kimsenin amigdalasına dokunamaz çünkü bu onun iç dünyasına yani mahremine yolculuk etmesi demektir. Merak öyle bir hastalık ki kendini dizginleyemiyorsun... Vicdan (Emrah BODUR); Öncelikle elindeki kısıtlı imkanlarla Türkçe uzay operası yazan kalemi takdir ediyorum. Kurguladığı gezegene Farabi adını vermesiyle aslında Türk kültürünü aydınlatan Muhteşem Türkler'i tanıtma yolunda bir adım daha atmıştır. Mensup olduğu ulusunun tüm karakteristik özelliklerini profesyonelce kullanmıştır. Ölü insanın yumurtası ve yaşayan insanın spermi ile labortuvar ortamında döllendirme işlemi yapılıp ortaya çıkan yarı klon canlıya İnsinorg demek yerine YARIMTIK adı verilirse bence doğru yerinde bir karar olmuştur. Vicdan adlı yarımtığa nerden geldiğini anlatılsaydı ve onun tercihi doğrultusunda istediği gezegende yaşama şansı verilirse çok güzel bir kurgu ortaya çıkar. Mukadderat (Öznur BABUR); Bu öyküde toplumun kanayan yaralarından birine değinerek bilimkurgu çerçevesinde değerlendirmiş. Toplumumuzda kız çocukları hiçbir zaman sevilmedi çünkü anneden kaynaklandığını sanıyorlar. Bilmiyorlar ki erkekten kaynaklanıyor çünkü hem X hem de Y kromozomunu taşıyoruz. Dışlanan kız çocukların başka örgütlerin elinde birer piyona dönüşmelerine bile bile göz yumuyoruz. Kız çocukların vefalığını bilseler zamanla bu dışlanmalar tozlu sayfalarda yerini alır. Babamın ikiyüzlü sevgisinden dolayı beynime operasyon yapamam çünkü aklımla gurur duyuyorum. Psikolojik olarak onu kafamda öldürdüğüm için sevgim de doğal olarak bitiyor. Mukadder gibi hiçbir şey olmamış gibi babama bakamam. Gitsin onun akıl ustası ona baksın. Şüphe (Özlemnur TAN); Zorla karşındakini dilediğin gibi biçimlendiremez çünkü beş parmağın beşi bir değildir. İnsanlık, rengarenk bahçedir çünkü farkındalığımızla gezegeni rengarenk bahçeye dönüşüyoruz. Öyküdeki Burak gibi davransaydım Nedim Güler ile arkadaşlığım sıradanlaşacaktır. Onu olduğu gibi benimsiyorum çünkü onun arkadaşlığını kazanmak için çabalamak bana zevk veriyor. Ona göre anormal olabilirim. O da bana göre matruşka gibidir çünkü dışı güzel görünse de içi boştur yani odundur. Sevgi insanı güzelleştiren iksirdir. Bir gün o iksiri bulmasını temenni ediyorum. Onu çok seviyorum çünkü onun sıcacık ve huzur verici bir ışığı vardır. Artık Acı Yoktur (Özgür Can ÖZÜDOĞRU); Toplumun kanayan yaralarından biri olan patron zorla güzel çalışanlarına sahip olmak için her türlü zorbalığa başvuruyorlar. Gelecekte patronları koruyan yasalar ve yapay zekalar sayesinde patronlar dilediği gibi at koştururken nefsi müdafaa yapan kadınlar takdir edilme yerine cezalandırılıyor. Patronlar neden bacaklar arasında ateş olan kadınları işe alsın ki arada bir onların ateşlerini söndürmeye vesile olurlar. İffeti nefisle çalışan güzel kadınlar işlerinde rahatça çalışırlar. Bu eleştirivari öyküyü yazan erkek olduğunu görünce şaşırdım. Geçit (Cem Sinan ALTUN); Paralel evrenlerin olması aslında çünkü her insan bir defa Dünya'ya gelir. Mantıklı olarak paralel evren olsa bile o evrendeki benzerin karşı cinste olur. Yani bu evrendeki her şeyin tam tersi olur. Belki de seçemediğimiz seçenekleri onlar yaşıyor. Bu yönüyle Himeciğimin Kurdelesi animesindeki Sihirli Dünya gibidir. Orada Himeko da Erika da kadındır. Sadece Erika'nın saçı uzun ve prensestir. Belki de gördüğümüz rüyalar o paraleldeki benzerimizin yaşadıkları olabilir. Onlar da rüya olarak bizlerin hayatlarını görüyorlar. Davetsiz Misafir (Murat YILDIRlM); Eğer insana fayda sağlayacak hastalık varsa bizi bulsun çünkü bu bilimkurgu güldürüsü sayesinde hastalığa resmen aşık oldum. O Tümer sayesinde müdür yardımcısı olup Bihter gibi yargı dağıtırdım. Ayrıca hırsımı dizginlemesem cumhurbaşkanı bile olup allem edip kallem edip uzaya bile çıkardım. Bu öykü gibi İzmir'de tesadüfen bir Karamanlı ile aynı odada kaldım. Şeker hastalığından çok çekmiş biriydi. Onunla sohbet ederken kendimi huzurlu buldum o ortamda. Bir daha onu görür müyüm? Bilmiyorum. Lego (Caner KAHVECİOĞLU); Bazı objeler ve bazı olaylar başka olayları hatırlatmaya vesile olur. Bu öyküde anladığım kadarıyla simülasyonla şamanlar diyarına giden gencin, hafıza kaybını gidermek için bu tedaviyi kabul ediyor. Bu simülasyon sayesinde bazı anılar hatırladığını görüyoruz. Ben de yakın zamanda yaşadığım olay sayesinde bir konuda Nedim Güler'in günahına girdiğimi sezdim. Hemen ona durumu anlatan bir mesaj attı. Tanrı'nın izniyle o konuda beni bağışlamış çünkü o benim için değerli bir insandır. İmkanım oluşursa o ayağına gideceğim çünkü insan kaybetme taraftarıyım. Kavanozda Kelimeler (Emel ALTAY); Dünyadaki diktatör ülkelerdeki yönetimleri eleştiren bilimkurgu öyküsüdür. Düşünce özgürlüğünü kimse kısıtlayamaz çünkü herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Bu öyküyü okuyan liderler kesinlikle ülkelerine konuşma yasağını getirirler. Nedense o liderler bana Bakara Süresi "(Onlar) sağırdırlar (hakkı işitmezler), dilsizdirler (hakkı söylemezler), kördürler (hakikati görmezler). Bu yüzden onlar (hakka) dönemezler." yani 18.ayet-i kerimeyi hatırlatıyor. Kalemler, toplumun kanayan yaralara basarak bilimkurgu yazıyorsa halkın çığlığı olurlar. Çığlıklara kulak verelim. Meymenetçi (Mehmet Akif DUMAN); O sözü kısmen anladım. Anladığım kadarıyla olaylara karşı iyi niyetli davranma hastalığı. Bu hastalık, Azerbaycan'da yirmi yedi yıl sürmekte ve sürmeye devam edecek. Aliyev ailesi, ülkenin annesi ağlatıyor ve kimse dahi gıkkını çıkartmıyor. Komşuya bakıp ders çıkartsak yeniden bu coğrafyada laiklik rüzgarları esmeye devam edecek. Kızım sana diyorum gelinim sen anla hesabıdır benim dolaylı olarak laf sokmam. Tanrı bizi meymenet hastalığından korusun. Bilimkurgu güldürüsü okurken yüzüm güldü. Biyolojik Çürüme Çağı (Sabahattin CÖMERTPAY); Öncelikle bilim ve teknoloji de ne kadar ilerlersek ölülerimizi toprağa gömme adetinden vazgeçmemeliyiz çünkü ölünün ruhu huzur bulduğu gibi toprakta verimleşecek. Bu verimleşme sayesinde ürünlerde bereket olacak. İnsanlığa faydası dokunan her bilim adamı öldürerek yok etmek yerine başların üstünde taşımalıdır. Klon, Afrikalı yada Musevi olmasının bir önemi yoktur bence. Ayrıca Marslı insanların geldiği yeri olan Dünya'yı unutmamalıdır. Dünya'yı her ne kadar kirletmiş olsak da orası bizim evimizdir. Down Up (Lütfi ÖZARSLAN); Öykülerimize ne zaman yabancı ad başlığı vermeyi bırakacağımızı dört gözle bekliyorum. Öyküde insanın doyumsuzluğu yönünde yapay zeka bizi yönetme dönemine geçişinde yaşanacak bir deneyi anlatıyor. Güya down sendromlu birini yapay zeka teknolojisiyle genetik bozukluğunu gidermeye çalışırken aslında daha da bozduğunun farkına varmıyordu. Tanrı'nın sonsuz yaratma gücünü benimseyip down sendromluları olduğu gibi dışlanmadan seveceksiniz. Onlar farklı değildir çünkü bizlerin içindeki odunlar farklıdırlar. Sevgiden yoksun oldukları için sevmeyi sevilmeyi bilmiyorlar. Öyküye dönersek adam yaptığı deneyin yanlış olduğunu fark edince kendi kendini öldürüyor çünkü hayatı tamamen yapay zekaya bağlı kaldığının farkına varmış. Tanık Olmak (Emre YORGANCIGİL); Öncelikle Darwin'in evrim teorisine inanmadığımı haykırıyorum gururla. Ben de onun gibi okumayı ve araştırmayı çok seviyorum. Öyküde yazdığı gibi insanlığın kiyameti yaşamadan uzay çağı yaşayacağını öngörüyor. 2077-2078 yıllarında kıyamet kopacak ama insanlar birbiri öldürmekten astronomiyle adamakıllı uğraşamıyorlar. Tanrı izin verirse uzaylılarla tanışma imkanımız olacak. Bence bu sınavın bir parçası da uzaylıları görmeden onların var olduğuna inanmaktır. Ayrıca tahribat edici bir tür olduğumuz su götürmez bir gerçektir. Mavi Başlangıç (Hakan KİLYUSUFOĞLU); Toplum tarafından dışlanan ve psikolojisi bozulmuş insanların belirli bir örgüt için piyon olma sürecini anlatan bir bilimkurgu öyküsüdür. Bu öyküdeki gizli örgütün amacına değinseydi bizlere ders verici bir öykü olabilirdi. Toplumun kanayan yaralarına merhem olmak için ders verici öyküler yazılmalı kalemlerimiz. Bu öyküdeki teknoloji anca terör örgütlerinin işlerine hatta liderler uyanıklık edip bu teknolojiyi kullanarak seçmen kitlesini genişletebilirler çünkü koltuk sevdalıların karabasanlarına son veren bir teknolojidir. Bana birazcık sıkıcı geldiği için kısmen beğendiğim öykü oldu. Günlük (Pınar TUNÇ); Okuduğum en saçma öykülerden biridir. Kişilik bozukluklarını bir günlük tarzı kurguyla insanlara anlatabilirdi. Bu şekilde kafa ütüleyerek kişilik bozukluklarını anlatmadı ve o hissiyatı bize geçiremedi. Belki de insanlar yapay yollarla oluşturulduğu böyle ve başka kişilik bozuklukları ortaya çıkması gayet normal bir şekildir. Doğal yollarla üretilmek varken rahatlık adı altında hazıra konma bir psikolojiye büründük. Tanrı iyiki de doğal yollarla çoğalmayı bizlere aşılattı ki bizden sonraki nesillerde duygusal bağ olsun diye. İdea (Coşkun YAVUZEL); Yabancı adlarla öykü yazma hastalığından ikinci okudum. Sanki bizim ulusumuz gerizekalıymış gibi yabancı karakterlerle öyküler yazarak kendimizi yaratıcı görüyoruz. Oysa ulusumuzda beyin göçü veriyor dışarıya. Mete Atatüre gibi genç bilim adamlarımız vardır. Önceki öyküye göre ayakları sağlam bir şekilde yere basarak bilimsel bir çerçevede zamanda yolculuk yapılabilir. Atalarımız hiçbir zamanda mağarada yaşamış. Homo sapiens olarak yaratılarak insanlığı evirdik. Homo sapiensten önce insanlar vardı. Onlarda akıl kullanma yetisi olmadığı için barbarca davranmış olabilirler. Elbette doğrusunu Tanrı bilir. 91 Gün (Hakan EVKAYA); Allah'ım Ya Rabbim, neden ısrarla yabancı ulusların üstünlüğü hastalığından direniyoruz. Oysa destanlarımıza baktığımızda uzaylılar bizimle temas kuruluyorlar (Oğuz Kağan'ın göksel eşi ve Asena vs). İslamla bu kavramları terk etsek de özümüzde bu kavramlara yabancı değiliz. Uzaylı Dünya ile temas kursalar bu ancak Türk ulusu olabilir çünkü Dünya'yı adalet ve hoşgörüyle yönetmiş bir ulusuz. Buna benzer olan Taner Güler'in Balon öyküsünü yeğlerim. Her ne kadar Taner Güler, önyargılı bir şekilde bana yaklaşsa da yiğidi öldürürüm ama hakkımı yiyemem. Zamanı durdurmayı hiç kimse sevmez çünkü Dünya'nın sıkıcılığı ayrı bir sıkıcılık eklemiş oluruz. Yabancı öyküde muhafazakarlardan bahsetmek bana gülünç geldi. Beyin Fiziği (Erem KUTLUYUVA); Yabancı adlarla öykü yazma hastalığından birini okudum. Karakter adları yabancı olduğu için hangi karakterin kadın hangisi erkek olduğunu anlayamadığım için öyküye kendimi veremiyordum. Olay öyküsü o kadar hızlı anlatılmış ki hangisi rüya hangisi gerçek olduğunu anlamıyorsunuz. Yani daldan dala atlayarak kurgu içinde sona doğru geliyorsun. Yani öyküden bir şey anladıysanız Arap olamıyorsunuz. Sözü sizlere bırakıyorum değerli okurdaşlarım. Statü Cezası (Turgay KEÇECİ); Tanrı'nın sonsuz yaratma gücünü inkar eden bir bilimkurgu öyküsüdür. İnsanlar uykuya dalınca ruh bedenden çıkmıyor. Rüyalardan sorumlu melekler ona güzel rüyaları göstermeye geliyor. Bilinçaltı hipnoz gibidir. Ona neyi gösterse onu gerçek sanıp o rüyaları farklı evrenler olduğu hissine kapılmasını sağlar. Verilen ceza imkansızdır çünkü ruh bedenden çıktıktan sonra ruh bu fani dünyada kalmaz. Kıyamet kopacağı güne kadar yaptığı amellerle kabir azabı yada cennet bahçesi yaşayacak. Yani bilimkurgu öyküsü de fantastik kurgu diyebiliriz. Ne bilim bu cezayı artırılmış gerçeklik gözlüklerinden o zanlıyı silererek düzeltebilinir. Tohum Y6224 (Birgül YEŞİLOĞLU GÜLER); Tanrı'yı inkar eden bir bilimkurgu öyküsüdür. Tanrı'yı unutup onun yarattığı uzaylı ırkının gezegenimizi yönetmesine hayal etmek aslında onlara dolaylı olarak tapıyorsun. Reenkarnasyona kısmen inansam da bu karakterin büründüğü insanın sonu bildiği halde neden eli kolu bağlı bir şekilde ölüme yürüyor. Tarihin gidişatına yön veremiyorsan senden ne tohum ne de cacık olur. Tanrı'nın yarattığını anca öykünürsün. Birazcık orijinal olmaya çalışınız. Kadın yazıyor diye yanlış alkışlamamı benden beklemeyiniz. Bir kişi olarak kimse benden üstün değildir. Dilediğimi beğenirim dilediğimi beğenmem. Tanrı'yı inkar eden ve ona şirk koşan öyküleri takdir edemem. Yabancı karakterli ve yabancı ad başlıklı öyküler ilk beşe girmemiş olduğunu görünce çok mutlu oldum çünkü [n]Beyin dergisi, yarışmada milli davranmış. Bu yönleriyle takdir ediyorum. Öyküler sayesinde o güzel parçamı sevdikçe sevesim geliyor çünkü o olmasa başkaların kuklası olurdum. Onu çalıştırdıkça başkalarının esiri olmam ve kendi öykümün başkarakteri olurum. O parçayı çalıştırmaktan korkmayın çünkü yan etkisi yoktur. Kısmen beğendiğim bu öykü seçkiyi okumanızı tavsiye ediyorum ki o parçanın kiymetini biliniz diye.
Gelecekten Beyin Öyküleri
Gelecekten Beyin ÖyküleriKolektif · Tuti Kitap · 2017107 okunma
·
785 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.