DİPÇE :
Ballard: “Bilimkurgu uzaya, yıldızlararası seyahate, dünya dışı yaşamlara, galaktik savaşlara ve bilimkurgu dergilerinin çoğunluğunda tekrarlanan bu fikirlere sırtını dönmelidir." diyerek bilimkurgu ve distopya anlayışını belli kalıplardan koparmayı hedefleyen ve başaran yazarların başında gelmektedir.
Ballard bu eserinde, çağdaş kültürün sancılarını, toplumsal ve politik çatışmalarını klasik bilimkurgudan sıyrılarak daha estetik şekilde dramatize etmiştir.
40 katlı 1000 daireli devasa bir yapıda farklı sosyal sınıflardan ve meslek gruplarından insanların yaşamı konu ediliyor bu eserde.
Öne çıkan karakterler; Laing, Wilder, Melville, Royal'in yaşamlarına odaklanan yazar, birbirinden farklı özellikleri ve beklentileri olan insanın, koşullar karşısında değişimine ayna tutar.
0-10, 10-35, 35-40. katların sakinlerini, sosyo ekonomik düzeyleri belirliyor. Katlar arasındaki iletişim de bu etiketlere göre biçimleniyor.
Gökdelenin 10. katı tam bir yaşam merkezi. Havuzu, okulu, bankası, marketleri...Gökdelen sakinleri dış dünyadan yalıtılmış bir vaziyetteler. Görünüşte lüksün ve rahatlığın hakim olduğu bu dünyaya, insanın ilkel dürtüleri sıçramakta gecikmez.
Gruplar, çıkarlar, bencillikler...Doğadan kopan insan, yapay dünyada verdiği savaşta mekanikleşen ruhu ve körelmiş sezgileri ile çıkmaza sürüklenir.
Özel biçimlenmiş bir yerde kuralların ve mekanizmanın gücüne karşın insan doğasındaki vahşetin ortaya çıkışına, gerginlik ve kutuplaşmanın kaçınılmaz sonuçlarına, tiranlığı ve erki besleyen yapıya karşı modern insanın duyarsızlaşması sorgulanır.
Hayatın akışı içinde modern insan, varacağı yeri görmekten uzaktır. Kaos içinde yitinceye dek.
Ballard'ın gökdeleni, modern dünyanın bir mikrokozmosudur.
Bugün bu eseri okuduğumuzda toplumsal sıkışmışlığımızı, hiyerarşik bölünmüşlüğümüzü ve insanın kendi eliyle yarattığı yalnızlaşmanın travmasını görürüz.
Ballard'ın distopik bir sınıfsal ötekileştirme kıssası, farklı bir okuma seçeneği sunuyor.
Esen kalın.