Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

536 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
Şiirler serisinin en kalın, en anlamlı kitaplarından birini geride bıraktık. Öncelikle ben seriyi bozmamak adına ADAM Yayınları özelinde okusam da kaliteli baskı, güncel baskı olsun diyenler için YKY de olduğunu belirteyim. Tabi kitap sevenler elinde tutmak isteyenler için bir şey diyemem. Bizim için tek fark biraz daha beyaz sayfalar, biraz daha net yazılar oluyor o kadar. PDF okuyanlardan bahsediyorum. Ayrıca daha da eski basımlar olsun diyenleri nostalji yaptıracağımız ‘De Yayınları’ da artık hizmetimizdedir. Bilmeyenler için bu Memet Fuat’ın sahibi olduğu yayınevidir. Onlara da teşekkür ederiz. İkinci Meşrutiyet (1908) ile İkinci Dünya Savaşı sonu (1945) arasına tarihlendiği için kitabımız çok mühim bir yer tutuyor. Bu ara dönemi, neredeyse 40 yılı bir efsane oluşturarak anlatan yazar, aynı zamanda düz yazı yerine şiirsel bir anlatımı benimseyerek bu yazım tekniklerini kitabında iç içe kullanıyor. Yazılması ise 1939-1947 yılları arasını kapsayan bu eser 1966 yıllarında yani yasağından sonra basılmış. Tabii bizim elimizde en eski 1970 tarihli baskısı var. Daha eskisi yok. Eserin en kıymete haiz tarafı ise bu başyapıtın -başka kelime hakaret olurdu- Türk toplumunun yani insanımızın geçirdiği siyasal ve toplumsal dönüşümü 17000 dizede 5 kitapta (basımlarda bunlar birleştirilmiştir, ayrı olarak da mevcuttur, sitemizde de bulunmaktadır) yaklaşık 300 kişinin ağzından anlatır yazar. Daha milliyetçi şiirlerin olduğu Kuvayı Milliye’den şiirlerin bir kısmı da burada yer almaktadır. Haydarpaşa’da başlayan yolculuğumuzda bizlere posta trenindeki yolcular anlatılır. Köylüler, işçiler, memurlar, jandarmalar, hükümlüler, sakatlar ile serseri işsiz takımı bu kısımda karşımıza çıkar. Bunların bazılarıyla yanışırken hayatlarına dair bilgiler de es geçilmemektedir. İkinci kitapta ise karşımızda yine Haydarpaşa vardır ama bu defa biraz lüks de vardır. Express bir tren çıkar karşımıza. Siyasetçiler, gazeteciler, iş adamları, kentliler gibi tabiri caizse ensesi kalın adamlar bu bölümde karşımıza çıkarlar. Yataklı vagonlarda giderler. Bunların arasına yazar Kurtuluş Savaşına katılmış halktan kimseleri de almıştır. Nazım Hikmet düşüncesine karşı birisi olarak hemen sen neredeydin sorusu aklıma geldi tabi buralarda. Daha önce defalarca bu yaptığı affedilmez hata ve dostlarını yalnız bırakmalarından bahsetmiş ama asla saygısızlık etmemiştim. Bu, aynen böyle devam edecek. Üçüncü Kitap hükümlü bir sosyalist olan Hilmi’nin hastane ve hapishanede geçen hayatı ile burada bulunan doktorlar ve hastalar ile köylülerin sıkça anlatıldığı kısımlardır. Kitabın en uzun bölümü yanlış anımsamıyorsam. Burada hapishanede artık bir ticaret hayatı olduğunu öğreniyoruz ki bu mesele demek ki yıllardan beri varmış diyoruz. Aynı zamanda çok fazla uzun sohbet bölümü var burada. Halil ve Ayşe arası mektuplar tamam da dükkan esnafının hikayeleri ve epey detaylandırılması bana gereksiz geldi. Bu final için kullanılabilirdi, neyse bu konuya sonra değineceğim. Dördüncü kitap biraz daha Dünya Savaşına ağırlık verilen bölümleri içermektedir. Bir yanda işgalciler, bir yanda direnişçiler mücadelesi anlatılırken aynı zamanda dünyada başka hiçbir millette bu kadar olmayan iki yüzlülük de anlatılır. Zamanında Namık Kemal’in de dediği “Ne utanmaz köpekleriz, kimi görsek etekleriz” satırlarını aklımıza getiren kısımlardır bunlar. Yurtseveler ile İşbirlikçilerin olduğu kısımlardır bunlar. Aynı zamanda ağalar ve köylüler de bu bölümdedir. Beşinci bölüm biraz daha duygusal olan, biraz daha içime işleyen bölümdür. Burada ağırlık olarak İstanbul özelinde bir anlatımla karşılaşsak da İstanbul’da yaşanan acılar ve sıkıntılar aslında memlekette yaşananların da bir özetidir. Üçüncü kitaptan sonra karşımıza çıkan Halil karakterinin bu bölüme kadar mevcut olması da bu kişinin yazarın kendisi olduğunu düşündürdü bana. Yoksa yazarın oluşturduğu karakterin nüfus detayında kendi hayatındaki 1 yaş farkını dahi işlemesini yalnızca tesadüf olarak düşünemezdim. Kendisiyle beraber Kartallı Kazım ve Nuri Öztürk karakterinden birkaç yerde geçse de diğer karakterler tek bahis sonrası bir daha görülmüyordu. Galiba tiyatrosunda Kartallı Kazım rolünde emektar ve sevdiğim sanatçılarımızdan Levent Ülgen vardı geçtiğimiz sene. Yanlış kalmış da olabilir bende. Kitabın en kötü en olumsuz düşünebileceğim kısmına odaklanırsak, yıllardır benim serzenişim olan ve her ne kadar çok kolay okunabilir olsa da bile 500 sayfalık bir kitabın finalinin olmaması. Bu beni gerçekten çılgına çeviren bir etken. Yahu yapın şu kitaplara bir final. Daha Temmuz ayında Osman Aysu da beni finaller konusunda üzmüştü. Şimdi de bu kitapta aynısı oldu. Biraz final olsun isterdim. Tamam burada final artık okuyucuya bırakılmış ama insan bekliyor, beklemiyor musunuz sizler de? Tabi bu kadar komple bir kitabı birkaç sayfalık yazıda anlatmamızın imkanı olamaz. Finale kızdığımı da düşünürsek, yazarın 500 sayfayla yerinemediği yerde ben nasıl 2 sayfada anlatayım kitabı. Etkileyici ve beğenerek okuyacağımız bir kitap olacağını düşünüyorum tabi. Hepimize iyi okumalar dilerim..
Memleketimden İnsan Manzaraları
Memleketimden İnsan ManzaralarıNazım Hikmet Ran · Adam Yayıncılık · 20006,4bin okunma
·
303 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.