Ortaokul yıllarımdı sanıyorum. Renkli ve kokulu mektup kağıtları, zarfları ile kartpostallar satardık dükkanda. Sadece yeni yıla ve doğa resimlerine dair değildi bu kartpostallar. Oyuncular, şarkıcılar, futbolcular, o zamanki televizyon yarışmalarında sevilen insanlar… Bir de alımlı kadınların siyah beyaz fotoğrafları üzerine basılan şiirlerin olduğu kartpostallar vardı. İşte ben o şiirlerden birini kendi kendime ezberlemiş hatta kartı alıp evde dosyama koymuştum. Yıllar yılı da nedensiz yere içimden başlar dururum:
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı
İşte o zamandan bu zamana ilk kez bir kitabını edindim Necatigil’in. Kendi seçtiği şiirlerinden oluşan bir derleme.
İlk sayfalardaki şiirler ile son sayfalardakiler arasında çok büyük farklar var. Anlatım biçimi oldukça değişmiş yıllar içinde.
Önce Şiir Vardı programında Hilmi Yavuz ve Talat Said Halman, Necatigil’in asıl şiirlerinin 70 ve 80’li yıllardan sonra yazmaya başladığını söylüyorlar. Önceki dönemlerde yazdıklarını şiirden bile saymıyorlar pek. İşte bu kitap tam da o “şiir sayılmayan” yıllarda yazılan eserlerden oluşuyor. (1930-1970 arası). Yani şairin çoğu zaman bir hikaye anlatır gibi yazdığı, bizim de anlamlandırmakta zorlanmadığımız şiirler. Sanıyorum ki 70’ten sonra tamamen soyuta kaçan, daha yoruma açık, boşlukları herkesin kendi içine göre doldurabileceği şiirler yazmış.
Edebi türler içinde bence en zoru şiir. İyi şairin gözü insan gözü, dili insan dili değilmiş gibi geliyor bana hep.