Kitap incelemesine geçmeden yazarın kısa bir biyografisine bakalım...
Arundhati Roy 1961 yılında Hindistan Bengal'da doğdu. Kerala'da büyüyen
Arundhati Roy Delhi Mimarlık Okulunda eğitim aldı. İlk ve tek romanı olan "Küçük şeylerin Tanrısı" 1997 Booker ödülünü aldı.
Arundhati Roy roman yazmadan önce sert ve oldukça eleştirilen bakışla film senaryoları ile dikkatleri çekti. Hindistan ve dünya çapında muhalif hareketlerin içinde yer aldı. Yazarın "Sonsuz Adaletin cebri" "çekirgeleri dinlemek" kitapları Türkçe'ye çevrildi.
Arundhati Roy 2002 yılında Lannan Kültürel Özgürlük Ödülü, 2004'de Sydney barış Ödülü, 2005'de İstanbul'da toplanan Irak Dünya Mahkemesi Vicdan jürisinde başkanlık yapmıştır.
Bu kısa biyografi'den sonra kitap hakkında ki, incelemeye geçelim.
Yazarı okurken yazım dili ve anlatımı bizden bir yazarı okur gibi olduğumu ifade edebilirim.
Dünyanın nufus bakımından ikinci büyük ülkesindeki olup bitenleri okurken yerinden yurdundan edilen yerliler, göçe zorlamalar, tecavüzler ve faşistce katledilen onbinlerce insanın tracik yaşamları hakkında içiniz burkulacak,
Açlığın yokluk ve yoksunluğun bir yanda hüküm sürerken silahlanmaya milyar dolarlar harcayıp halkının refahını yok sayan kukla hükümet icratını da okuyorsunuz. Hindistan, Pakistan arasında ki, gerginliklere de, yer vermekte yazar. 2000'li Yıllarda Hindistan ve Pakistan arasında bir Nükleer Savaşın eşiğine gelindiğine de belirtmekte.
Çağın tek degişmeyen gerçeği geri kalmış Ülkelerde insan hakları ve Demokrasinin de geri kaldığıdır.
Ülkenin yer altı yerüstü kaynakları emperyalistlerce yağma edilirken, kukla Hükümetlerin bu yağmaya tüm devlet aygıtıyla destek verdigi ve sözde çevreci aktivistlerin uluslararası sömürgecilerle fonlandığı, ülkede ki siyasi muhalefetin bile Halkın yanın da değil , sömürücü güçlerden yana olduğu gerceği de kitapta belirtilmektedir.
Siyaset politika türünü sevenlere kitabı
Okumalarını tavsiye ederim.
Kitaptan alıntı...
Kerala'nın bir köyünde, oldukça kapalı bir toplumun çok dışında doğdum. Bu soruları sormak zorundaydım. Sormasaydım onun içinde olurdum. Toprağa değdiğin andan itibaren siyasi olmak durumundasın. Öyle olmamak gibi bir tercih yoktu. Sorgulamama diye bir tercih olamazdı. Çünkü hiçbir zaman kabul edilmiyordunuz, her zaman toplumun dışındaydınız. Herkes tarafından sorgulanıyordunuz.
Durum şimdi de öyle.
Hindistan'daki en büyük tartışma şu; dışlanmış insanlar ve grupların başlarına neler geldiğini biliyorum. Geleneksel bir Hintli kadın olmamak için çok uzun süre savaştım. Dolayısıyla, onların tarafındaymışım rolü yapmak istemiyorum. Zira birçok konuda hala başka bir taraftayım, beni muhafazakar yapmaya çalışıyorlar; oysa değilim. Siyasal bakımdan en radikal olan insanlar, pekala toplumsal düzlemde en muhafazakar olabiliyorlar. Dolayısıyla, tahayyüllerinde bana yer vermeyen insanların tarafında olduğumu söylüyorum. Kazandıklarında bir ağaçtan ilk sallandıracakları insan pekala ben olabilirim.