Beklentilerimin çok çok altında ve bana göre bu durumu asıl tetikleyen şey beklentilerimin yüksek olması değil, anlatımın beni sıkmasıydı. Ne demeye çalıştığımı şimdi daha iyi açıklayacağım. Kitaba başlarken çok heyecanlıydım, lokal kitabevime gittim ve kitabın İngilizce baskısından döviz kuruna takılmadan aldım ki bu da beklentimin ne kadar yüksek olduğunu gösterebilir. Bunun ana nedeni neredeyse tüm sosyal mecralardaki kitap eleştirmenlerinin bu kitaba bayılmış olmasıydı. Beni etkisinden çıkarmayacak kitapları severim ve bu kitap da onlardan biri olsun istedim, çünkü genel yorumlar bunun gerçekleşeceğinin garantisini verir yöndeydi. İlk elli sayfa muhteşemdi, bir çırpıda okunuyordu ve okurda inanılmaz bir merak duygusu oluşturuyordu. Devamında ise bir olay örgüsü vardı elbette ama bütün olaylar o kadar yavaş gerçekleşiyordu ki size anlatamam. Yazar sanki olaylar arasına karakterin o gün içerisinde düşündüğü her şeyi sığdırabilmeyi hedeflemiş gibi geldi bana, bu da çoğu yorumun aksine eserin sürükleyiciliğini çok azaltıyordu. Normalde kitapları çok hızlı bitiren biri olmama rağmen bu kitap elimde süründü durdu. Karakterlere gelecek olursak, karakterlerin hiçbiri "güçlü" olarak adlandırabileceğimiz konumda değildi. Hiç birinin hayatı yolunda değildi, özellikle de kitabın ikinci yarısında işler çığrından çıkıyordu. Burada kitabın iki ana bölümden oluştuğunu belirtmekte de fayda var. İki yarı da tek bir ana olayın gerçekleşmesi için gereken ortamın nasıl yaratıldığını anlatıyor ve sonrasında anlatıcımız sadede geliyor. Yani elimizde iki majör olay var diyebiliriz. Belki de kitabı karakterlerin birinin bakış açısından okuduğumuz için böyle düşünüyorum ama hikayede sürekli tuttuğunuz bir taraf olabiliyor. Üstelik yazar olaylar arasında tuttuğunuz bu tarafı hemencecik değiştirmeyi de başarıyor, okuyucuya pek bir yorum yapma fırsatı vermiyor. Buna rağmen kitabın iki yarısının sonunda da aşağı yukarı ne olacağını tahmin etmekte hiç zorlanmadım diyebilirim. Takip ettiğim bazı okurlar sonlarda ağızlarının açık kaldığını belirtmişti ki bu bana gerçekten çok uzak bir hayal gibi geliyor. Hikayemizde karakterlerin de kişilik ve mental durumları sebebiyle uyuşturucu, alkol, ensest gibi bazı okurları rahatsız edebilecek şeylerden de bahsediliyor; ben bu tarz şeyleri açık açık okumaktan asla rahatsız olmayan biriyim ama size yemin edebilirim ki kitaptan "...sonra alkol şişesine uzandı..." "...herkes ikizlerin yattığını biliyor..." "...fazla uyuşturucu kullanımı sebebiyle..." gibi söz öbekleri çıkarılsa altı yüz sayfalık kitaptan yüz sayfa eksilir. Öyle ki bu durumlar artık kitabın ana konusunu, olayların döngüsünü aşıyor ve okuyucuya pek de bir şey kazandırmayan rastgele konuşmalar silsilesine dönüyor. Yani beni bu durumların varlığı değil; sıklığı, her satırda olması rahatsız etti. Kitaplarımın altını çizmeyi severim ve bu kitapta da güzel alıntılar, diller arası tatlı göndermeler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Okurken sizi hayran bırakan alıntılar ve başka kitaplara atıflarla karşılaşabilirsiniz, bu da okurken benim çok hoşuma gitmişti. Uzun lafın kısası, her kitabın kusurları da vardır iyi tarafları da. Bir kitaba direkt olarak "iyi" veya "kötü" etiketi takmayı hiç ama hiç doğru bulmuyorum. Belki de bu kitabı okuduğum dönem benim kötü bir dönemime denk gelmiştir kim bilir, belki de o nedenle sürükleyici gelmemiş ve beni hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu kadar beğenildiği için muhakkak kitaba bir şans daha vereceğim ve belki birkaç ay sonra bir okuma daha yapacağım, o zamana düşüncelerim değişecek mi veya nasıl değişecek çok merak ediyorum. Şimdilik hepinize bol kitaplı günler diliyorum! Kendinize çok iyi bakın!

Gizli TarihDonna Tartt · Pegasus Yayınları · 20181,625 okunma

·

1.913 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

İlke Gökçe