Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
Yaşa(yama)mak*
Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir, çoğu insan sadece vâr olur. Yaşamak ciddi bir eylemdir. Çoğu hesap insanın aklına gelemeyecek anlardan oluşur. Oynayacağı senaryonun devamını bilmeyen, sadece o anki anını bilip oynayan bir oyuncu gibidir insan bu yaşamın içinde. Bundan mütevellittir ki gelecek, bir süre sonra 'o an' olacak olan gelecek, çoğu zaman insanın beklemediği şekilde gelir; iyi yahut kötü yönde. Sanıyorum yaşamak eylemini canlı tutan husus da bu olsa gerek. Nihayetinde bazı şeyleri bilmiyor olmak, biliyor olmaktan daha keyiflidir. Vusat O Bener bu noktada bizlere o usta kaleminin hünerlerini konuşturarak bu durumla ilgili okuduktan sonra öyle kolay kolay unutmayacağımız bir öykü bırakmıştır:Havva Öykü, öyle görüldüğü üzere basit olan, sadece birkaç kişinin bir anını yahut genel hayat akışının özetinin 2-3 sayfaya sığdırılması değildir. Hiçbir zaman öyle bir amaçla kaleme alınmamıştır öykü. Sınırlı bir alana sahiptir öykü. Bir roman gibi değildir mesela. Bir roman gibi detaylarda boğmaz bizi. Romanlar gibi sınırsız bir alana sahip değildir. Öyküde ne anlatmak istediğimizi, nasıl anlatacağımızı düşünmek, yazma sürecimizden çok daha uzun sürer mesela. Bir ana konu belirlediğimizde sağdan, soldan bitmek bilmeyen betimlemelerden uzak, okurun hafızasında güçlü durması adına sürekli tekrarlamalardan uzak bir anlatım oluşturmak pek meşakkatli bir şeydir. Bu öyküde de bunun izlerini görmek pek mümkün. Kristeva, bir şeyi tiksindirici kılanın, iğrenç kılanın kirlilik veya hastalık olmadığını, bir düzeni, bir sistemi veya bir kimliği rahatsız eden şey olduğunu söyler. Ona göre iğrenç abject, “sınırlara, konumlara ve kurallara saygı göstermeyen bir şeydir” Havva da evin sahiplerini birçok kez kızdıracak, pek mantık çerçevesi dahilinde hareketlere sahip olmayan birisidir. Kirli olan Havva mıdır? Yaşamın hangi konumundadır Havva? Daha doğrusu Havva yaşıyor mudur yoksa sadece hayatta mıdır? En başta belirtmiştim; yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir, çoğu insan sadece vâr olur. Hayatta kalmak, yaşamak eş anlamlı tabirler değildir. Bu öyküde evvela vurgulanmak istenen budur. Evet, hepimiz yaşayamayız çoğu zaman. Lakin mücadele kavramı, bizi yaşama, yaşamaya çalışmaya tutunduran daldır. Yaşama hevesi, biz insanları hayatta tutan en elzem husustur. Varoluşçuluğun mimarı Albert Camus, Veba romanında Doktor Rieux aracılığıyla bizlere bunu aşılamaya çalışmıştır. O meşhur alıntıyı hatırlayalım. "Doktor Rieux talihsizliğin asıl bu olduğunu, umutsuzluğa alışmanın umutsuzluktan beter olduğunu düşünüyordu." Öyküde dikkate değer diğer bir husus da insan duygularının değişkenliğiydi. Anlatıcının Havva'ya karşı düşünce ve tavırlarının öykünün sonlarına doğru değişmesi yalnız bunun pek de bir mana ifade etmemesi, yaşamın çoğu anında olanı klasik bir biçimde gözler önüne serilmesiydi. İnsan duyguları da insanın kendisi gibi değişkenlik gösterir. Önceki vakitler kendisi için çok mana taşıyan hususlar insan için bir süre sonra pek de bir mana ifade etmiyor olabilir. Hazır bu olaydan bahsetmişken Marcel Proust'un Kayıp Zaman İzinde serisinin ilk kitabı olan Swann'ların Tarafı'ndaki o arşa çıkmış alıntıyı hatırlamasak olmaz. ""Benim içimde de, daima var olacağını zannettiğim birçok şey yok oldu, onların yerini alan yenileri ise, o sırada tahmin edemeyeceğim yeni üzüntülere ve yeni mutluluklara yol açtılar; buna karşılık, eski üzüntülerimi ve mutluluklarımı da şimdi anlamakta güçlük çekiyorum." Böyle bazen dinlenmek, dinlenirken de biraz da düşünmek isterseniz ve harekete geçmek isterseniz, okumaktan keyif alacağınız bir kitap olabilir, naçizane. Kitaplarla kalın, esen kalın..
Havva
HavvaVüs'at O. Bener · Yapı Kredi Yayınları · 2020542 okunma
·
728 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.