Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

480 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Martin Puchner, Harvard Üniversitesi'nde Drama, İngiliz Edebiyatı ve Karşılaştırmalı Edebiyat alanında profesörlük yapıyor. Edebiyat ile tarih arasındaki ilişkiyi sadece bu kitapla değil, birçok kitabıyla ortaya koymuştur. Edebiyat sadece kurgu yaratıcılığıyla insanın hayalgücünü etkileyen ya da gerçekleri allayıp pullayıp insanları etkileme sanatı değil. İnsanoğlunun uzun yaşam sürevenini daha eğlenceli ve çekilir kılan bir zaman treni de diyebiliriz. Kitapta seçilen başlıklar edebiyatın gücünü ve etkisini ispatlıyor. Medeniyetin ve yazının ilk kez ortaya çıktığı Sümerlerden günümüze kadar önemli yazılı kaynakların insanoğlunun kaderini, tarihini, düşüncesini ve hayal gücünü nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Beni en çok etkileyen konu başlıkları şunlar oldu: 1. Büyük İskender'in Homerus'un İlyada'sını her akşam yatmadan önce okuması ve o meşhur destandaki Akhilleus karakteri ile kendisini bağdaştırması. Büyük Asya seferine çıkmadan önce Truva'yı ziyaret etmesi ve tıpkı Homeros gibi bir şairin varlığına ihtiyaç duyup kendi hikayesini yazdırma isteği. 2. Dinler Tarihi okuyanlar "Yaratılış Hikayesinin" üç büyük dinde ve diğer inançların kitaplarında birbirine benzer bir şekilde anlatıldığını görmüşlerdir. Gılgamış Destanı, Eski Ahit, Tekvin, İncil, Kur'an, Vedalar... İnsanlar tarafından okunan ve inanılan tüm kitaplar aslında aynı hikayeyi anlatmaktadır. Sadece tarih ve coğrafya farklıdır. 3. Murasaki Shikibu'nun Günlüğü modern romanın ortaya çıkış hikayesidir. Japon saray hayatının anlatılması, bunun bir kadının kaleminden çıkması, Haiku örneklerinin etkileyici versiyonu. 4. Şehrazat ve Binbir Gece hikayelerinin Arap dünyasındaki etkisi ve gecikmeli olarak Avrupa'ya sirayet etmesi. Öyle ki, 18. yüzyılda tefrika halinde parça parça yayınlanması infial yaratmış, yeni hikayelerin gelmesi sabırsızlıkla beklenmiştir. Hatta Alaaddin'in lambası ve Ali baba hikayeleri Avrupalılar tarafından yazılarak sonradan Bin Bir Gece masallarına ilaveler yapılmıştır. 5. Gutenberg'in matbaasının Aydınlanma çağının başlangıcındaki etkisi. Hepimiz Avrupa'nın entelektüel gelişiminde matbaanın önemini belirtiriz. Ama Gutenberg matbaanın ekmeğini kitap basmaktan ziyade Katolik kilisesi için binlerce savaş kefaret belgesi basarak yemiştir. İstanbul'un fethinden sonra Katolik Kilisesi Haçlı ordusuna asker toplamak için savaşa katılacak olanların günahını bağışlayacağını söylemiştir. Bunun üzerine binlerce kefaret belgesi yazmak yerine Gutenberg matbaada binlerce basarak kiliselere satmıştır. 6. Don Kişot'un hayat hikayesi de ilgi çekicidir. İnebahtı Deniz Savaşı'nda tek kolunu kaybetmesi, eve dönüş yolunda Cezayirli korsanlar tarafından kaçırılması, önemli bir kişi zannedilip fidye karşılığnda serbest bırakılması, İspanya'ya döndükten sonra borçlarını ödemek için savaş anılarını yazması ve Don Kişot eseri çıktıktan sonra eserinin korsan basımlarıyla mücadele etmesi belki de edebiyat tarihindeki ilk korsan basımın hikayesidir. 7. Komünist Manifesto'nun devrimler üzerindeki etkisi. Farklı kıtalarda, farklı coğrafyalarda okuyanlar kendi özgün devrimlerini yapmıştır. Lenin, İsviçre'de sürgündeyken okumuş, Mao Çinceye çevrilene kadar haberi olmamış, okuduktan sonra da Komünist partiyi kurmuştur. Che ise Batista rejimi esnasında Küba'ya giderken okumuştur. Ve Komünist Manifesto ile siyasi hayatları şekillenmiş, kalıcı olarak değişmiştir. 8. Anna Ahmatova ve Aleksandr Soljenitsin, Stalin rejiminden en çok çeken iki yazardır belki de. Anna Ahmatova ilk eşini Stalin'in muhalif avlarında kaybetmiştir. Çocukları defalarca hapse girmiştir. Stalin'in gizli polisi tarafından sürekli gözetlenmiş, yıllarca yazılı olarak eser basamamıştır. Hatta öyle ki şiirlerini kağıda yazdıktan sonra ezberleyip nüshaları ortadan kaldırmıştır. Koskoca Sovyet rejiminin şiirin ve edebiyatın gücünden korkmasına ne demeli? Baskı ve sansür Samizdat gibi yeraltı edebiyatının oluşmasına sebep olmuştur. Ahmatova'nın Isaiah Berlin ve Modigliani ile buluşmaları da etkileyicidir. 9. Karayipli Derek Walcott'ın hikayesi de ilgi çekiciydi. Sadece bu bölümü okuduktan sonra birkaç saat boyunca Karayipler'i, St. Lucia'yı ve sömürge edebiyatını araştırdım. Yerlilerin öldürüldüğü, yerine Afrika'dan kölelerin getirildiği 150.000 nüfuslu bir yerden oranın hikayesini anlatıp Nobel Edebiyat ödülü alan birisinin çıkması olağanüstü bir şey. Ve son olarak Afika'daki sözlü edebiyat geleneği. Kabilelerdeki bilgelerin, özel olarak hikaye anlatması için yetiştirilen insanların varlığı. Kilometrelerce uzaklardan gelip, unutulmaya yüz tutmuş bu hikayeleri dinlemeye gelenler. Ve geride kalan yüzlerce yıla rağmen ayakta kalan bir gelenek. Okurken inanılmaz keyif aldım. Ve edebiyatın tek başına insanın hayal gücünü, yaratıcılığını, dünyaya olan bakış açısını nasıl etkilediğini bir kez daha anlamış oldum.
Kelimelerle Dünya Tarihi
Kelimelerle Dünya TarihiMartin Puchner · Pegasus Yayınları · 202060 okunma
206 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.