Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

544 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
1962 yılında Cezayir’den Fransa’ya göç eden bir ailenin yaklaşık yetmiş yıllık bir zamana yayılan, üç kuşak hikayesini anlatan muazzam bir roman Kaybetme Sanatı. Günümüz Fransa’sında ailenin üçüncü kuşağının köklerinin izine düşme sinyallerini veren kısa bir girişin ardından, 1940’lı yıllarda Cezayir’in bir Berberi köyündeki büyükbabanın hikayesiyle başlıyor roman ve Fransa’ya karşı verilen bağımsızlık savaşında yaşananlarla devam ediyor. Ardından Fransa’ya göç etmek zorunda kalan ailenin bu göç sürecininin, Fransa’daki ilk yıllarınının, burada büyüyen ve dünyaya gelen çocuklarının ve en nihayetinde torunlarının hikayesini okuyoruz. Her bir kuşağın dönemindeki toplumsal şartları, tarihi olayları, siyasi değişimleri ve bunların bireyler üzerindeki etkilerini çok iyi gözlemleyerek yine aynı başarıyla kurguya dahil etmiş genç yazar. Her kuşağın hangi olay ya da tarihsel süreçten nasıl etkilendiğini, neden, nasıl davrandığını çok güzel aktarmış. Kitabı benim için çok özel bir eser yapan üç unsur var: Birincisi, Zeniter’in her kuşağa ve olaya mesafesini çok iyi ayarlaması ve oldukça objektif tavrı. Kuşaktan kuşağa elbette radikal şekilde değişen dünya görüşlerinin hiçbirini yargılamadan ama aklamaya da çalışmadan, herkesin kendi penceresinden görüneni okura yansıtabilmiş. İkincisi, yine ilk maddeyle ilişkili olarak, ırkçılık, kimlik, göçmenlik, kültürel kodlar, ideolojiler gibi pek çok meseleyi masaya yatırıp, çok yönlü bir şekilde, insan faktörünü de göz önünde bulundurarak, kendi içlerindeki çelişkileri ve tutarsız yanlarını da atlamadan ele alabilmesi. İnsan söz konusu olduğunda, diğer pek çok konuda olduğu gibi, bu konularda da siyah ve beyaz yerine gri alanların hakim olduğunu çünkü Zeniter’in kendi sözleriyle insanın ‘basit bir kum taneciği değil; kendi algılayışı içinde sıkışıp kalmış karanlık bir yumak’ olduğu gerçeğini çok güzel işlemiş (s.285). Son olarak, yazar, aslında çok başarılı bir toplumsal ve siyasi kurgu kaleme alırken, karakterleri derinleştirmeyi, her bireyin psikolojik tahlilini detaylandırmayı atlamamış; aksine üç farklı kuşağı anlayabilme ve anlatabilme yeteneğine hayran kaldım. 20. yüzyıl ortalarında Cezayir’i resmederken, buradan kendi kültürel kodlarıyla kopup gelen bir babanın ve annenin iç dünyasını da aynı gerçekçilik, samimiyet ve titizlikle yansıtmayı ihmal etmemiş. Keza üçüncü kuşakta, dönemin şartlarında bambaşka boyutlar kazanan ırkçılığın ekonomik uzantılarına değinirken, sıkışıp kaldığı stereotipler arasında kimliğini bulmaya çalışan torunun, toplumda kadın olarak değişen konumunu es geçmemiş. Üstelik bu bireysel dünyalarda yaşananları öyle güçlü anlatmış ki, hiçbir açıdan bana aşina olmayan durumlar bile okurken inanılmaz etkiledi beni -ki bence edebiyatın en büyüleyici yanı da bu. Özellikle, ailesi, kökleri ve dışarıda kendine yeni inşa ettiği benliğiyle çatışma halindeyken, bu tabloya bir ilişki oturtmaya çalışan Hamid’i anlattığı bölümü unutmayacağım. Okuduğum en iyi romanlardan biriydi.
Kaybetme Sanatı
Kaybetme SanatıAlice Zeniter · Livera Yayınevi · 2022102 okunma
·
1.688 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.