Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Toplum İnsanın Kendine Yabancılaşmasıdır
<<Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevi'nden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Saygılar.>> İşte bu cümlelerle başlıyordu Camus'un yabancısı. Başlamak ne kelime adeta bir balyoz indiriyordu kafamıza. Yabancı 110 sayfalık hacmine rağmen varoluş felsefesini çok iyi anlatıyor. Günlük hayatın içinde toplum ile kendisi arasında sıkışmış ve iç dünyasında yapayalnız kalmış Mersault'un çektiği dünya sancısını okurken bize de yaşatıyor. Mersault varoluş sancısını içinde, derinden, öyle vurucu hissederek hayatta kalmış ki annesinin ölümünü bile nereye koyacağını bilemiyor. Belki kendisi annesinden çok daha önce ölmüş. Annesinin ölüm haberi ona sıradanmış gibi geliyor. Kimbilir belki de yadsıyor bu ölümü ya da annesinin ölüm haberini alır almaz kendisinin de bir ölü olduğunu anlıyor. Ertesi gün kendini birazcık canlı hissetmek için sevgilisiyle sevişiyor, sinemaya gidiyor. Belki de derinden bir kötücül ses ona şöyle diyordur; "sağlıklı bütün insanlar, sevdiklerinin ölümünü az çok arzu etmiştir." Mersault içinde hiçbir şeye tutunamıyor. Sevgilisi evlenmek istediğinde cevabı "farketmez." Oluyor. Çünkü gerçekten onun için pek de bir şey farketmiyor. O kendisini tanımıyor. Ne istediğini bilmiyor. Toplumdan kaçıp kendi kuytuluklarında yabanıl bir hayvana dönüşüyor iç dünyasında. Belki de bu yüzden gözüne güneş vurduğu için çıldırıp birini öldürebiliyor. İçindeki yabanıl hayvana teslim oluyor. Gel gör ki; toplum onu işlediği cinayetten değil annesinin ölümüne üzülmediğinden yargılıyor. "Bu dünyada imtiyazlılardan başka kimse yoktu. Ötekileri de günün birinde mahkûm edeceklerdi. Eğer, adam öldürmekle suçlanıp da annesinin cenazesinde ağlamadığı için idam edilirse, ne çıkardı bundan?" Mersault ölümünü zaten yaşarken ilan etmiştir. "Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir." Diyerek de hayatını yaşamak için zahmete bile girmediğini bize iletmektedir. Mahkeme; Mersault'un en temel kurallarını bilmezden geldiği bir toplumda işinin olmadığını, üstelik, en basit tepkilerinden dahi habersiz olduğu insan kalbine sığınmaya da yüzünün tutmayacağını ilan ederek Mersault'u bir kez daha şaşırtmaz ve kendi içinde haklı çıkartır. Zaten Mersault topluma notunu çoktan vermiş ve kendi değer yargılarına göre yaşamıştır. Ve onu artık hiçbir şey şaşırtmıyordur. Ve işte toplumsal önyargıyı, normları, değer algılarını iliklerimize kadar işleyen savcının o sözleri; "Sayın jüri üyeleri, annesinin ölümünün ertesi günü bu adam denize girmiş, bir kadınla gayrimeşru bir ilişkiye başlamış, komik bir film seyrederek gülmüştür. Size bundan fazla bir şey söyleyecek değilim." Mersault toplum nezdinde linç edilen, değer yargılarının dışında hareket ettiği için aforoz edilen bir düşünce suçlusudur. Başkalarının cehenneminde yanan bir ötekidir. Toplumun aynaya bakıp da görmeye korktuğu iç dünyasının vücut bulmuş halidir. Herkesin düşünmeye bile çekindiği şeyleri yaşama cesareti gösterdiği için hedef alınan bir azınlıktır. Mersault kendini ararken kendini kaybeden, varoluş sancısıyla kıvranarak ölen ve hayatta kalan, toplumdan kaçarak kendi iç dünyasına yerleşen ve oradayken de yine toplum belasına yakalanan insanın anlam arayışının adıdır. Yabancı kitabı derin felsefi sorgulamalarıyla hayatımda iz bırakan bir kitaptır. Defalarca okudum. Size de mutlaka okumanızı öneririm. Camus'a saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum... Mersault'u da derinden anlıyor ve ona sarılıyorum...
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019112,3bin okunma
·
921 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.