Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
3/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Hangisi gerçek? Hangisi kurgu?
Nasıl başlasam bilmiyorum. Öncelikle Mevlana’nın hem hayatını hem de eserlerini hep merak etmişimdir ama açıkçası hep de gözümü korkutmuştur. Bu kitap okuma grubumuzun kasım ayı okumalarında seçilen bir kitaptı. Aynı zamanda benim sunum yapacağım bir kitap. Sanırım bu Mevlana’ya ilk adım atmak için bir işaretti diye düşünüp ben de hevesle ilk adımımı attım. Ama maalesef benim için hayal kırıklığı oldu… Gönül isterdi ki buraya bir sürü övgü cümleleriyle donatayım, kitabı aşırı beğenmiş olayım. Ama genel olarak değerlendirirsem olumsuz yanları benim için hep daha ağır basıyor. Kitap Mevlana’nın (ya da mevlana olmaya çalışan yazarın) ağzından onun hayat öyküsünü ve Şemsi Tebrizi ile olan dostluğunu, aşkını, yoldaşlığını anlatıyor. Yer yer çok akıcı ilerleyen kitap bizlere Mevlana’nın doğumundan itibaren ölümüne kadar olan zamanı anlatıyor. Kitapta hep birlikte Mevlana’nın Hamlıktan, pişmesine geçen zamana şahit oluyoruz. Ya da olmaya çalışıyoruz. Kitapta havada kalan çok yer var, Şems’in ölümü, oğlu Alaaddin’in ölümü, kızı Kimyanın ölümü vs… Bunun yanı sıra Gevher hatunla ve kitabın ilerleyen bölümlerinde Şemsle olan mektuplarının da kurgu mu gerçek mi olduğunu bilmiyorum ama bunların hepsi benim için soru işareti olarak havada kaldılar. Bu yazarın ikinci kitabı olduğu için belki diğer kitaplarda bu boşluklar da doluyordur, bilmiyorum. Kitabın bazı yerleri sanki sadece uzatmalara oynamak için yazılmış gibi. Bir ileri iki geri… Mesela buralar yerine havada kalan bu konulara da kısaca değinebildirdi bana göre. Kitapta beni en çok rahatsız eden iki şey oldu bunlardan birincisi; Yazarın kendini mevlana zannetmesi. (Çok mu sert oldu?) Okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Kitapta sürekli bir mevlana gibi düşünme, konuşma, öğüt verme havası vardı ki okurken inanılmaz sıkıldım. Sürekli bir mevlana gibi olma çabası kesinlikle kitaptaki tüm iyi şeylerin önüne geçiyor ve insanı boğuyor. Rahatsız olduğum ikinci nokta ise kitabı okurken aklımdan sürekli şu soru geçti: Hangisi kurgu? Hangisi gerçek? Şimdi yazar Mevlana’nın ağzından yazıyor, bense Mevlana’ya dair çok bir şey hatta hiçbir şey bilmiyorum. Bilmek için okuyorum. E ama yazar mevlana gibi konuşuyor, kendini mevlana sanıyor. Kitapta sürekli onun gibi konuşma çabası var. (Okurken kızdım incelemeyi yazarken de kızıyorum.) Ve sonuç olarak ben öğrendiklerimin ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu bilmiyorum. Bilemiyorum… Bir kere daha emin oluyorum ki ben dinde kurgu okumayı hiç sevmiyorum. Hepimizin kitaplardan beklentileri, öğrendikleri ve aldığı şeyler farklıdır. Her kitap her insana hitap etmez ve bu kitapta benim beğenmediğim yerler beğendiğim yerlerden daha baskın çıkıyor. Bu kitap yerine dümdüz bir mevlana biyografisi veya onun kendi eserlerinden birini okumayı tercih ederdim. Kısacası başka bir kitap veya başka bir yazardan okumayı tercih ederdim. Neyse en azından ilk adımı attım korkulacak bir şey olmadığını gördüm ve devamı gelir diye düşünüyorum. Ve böylelikle Mevlana’nın hayatını biraz araştırmaya başlıyorum. İnsanların onun hakkındaki yorumlarını, düşüncelerini araştırıyorum (geneli olumlu olsa dahi). Bazı konulara değinmek istiyorum. Başka ülkelerden olan yazarları koşulsuz şartsız sevip kabul ediyorken, kendi ülkemize bir değer katmış olan bir yazara, alime, din adamına nasıl bu kadar kötümser ve hiç araştırmadan, doğru düzgün bilmeden bu eleştirici yaklaşım neden? İnsan merak etmiyor değil. Başkalarının yücelttiğinin peşinden gözü kapalı gidip, kendi ülkenin değerlerini aşağıya çekmek hangi aklın ürünü bilmiyorum. Mevlana’yı mevlana yapan Şemstir. Ama her şeyden önce bildikleri sayesinde hikayesi bu günlere gelmiştir. Onu bu günlere getiren aklı ve bilgisidir. Onların aralarındaki ilişkiye iyi gözle (dostluktan doğan aşk) bakan da var, kötü gözle (erkek erkeğe ilişki yaşıyorlardı diye) bakıp çok ağır bir şekilde eleştiren de var. Bir insanı bir şeyle itham etmek için ispatın olmalı bana göre. Ve beni ilgilendiren onların yaşadığı ilişkiye isim koymaktan çok geride bıraktığı değerler. Eleştirilemez, herkes onları sevecek demiyorum. Sorgusuz sualsiz bir şeye körü körüne inanmak veya bağlanmak hiçbir zaman benlik olmadı, olmayacak da. Hatasız ve kusursuz değiller bana görede. Onlarında hataları ve yanlışları var. E ama zaten hata ve kusur da insana özgü değil mi? Geriye dönüp baktığımızda bizi biz yapan hatalarımız değil mi? Arkalarında bıraktıkları onca güzel şeyin yanında sadece kötü şeyler görebiliyorsak bu da bizim biraz içimizi gösterir. Ne demiş Peygamberimiz; “İnsan insanın aynasıdır. Kişi kendisi nasılsa, karşısındaki insanı da öyle görür.” Uzun bir inceleme oldu ama biraz daha uzatayım. Ve sizi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
nin bu güzel şiiriyle baş başa bırakayım. Lâ tahzen! (Üzülme!) İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme! Rahman: (C.C), “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı? O halde ne diye üzülürsün ey can? Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan; Gece gibi kapkaranlık nefsini yak! “Derdim var” diyorsun; Dert insanı Hakk’a götüren Burak’tır; Yusuf’u hatırla. Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider. Soru nerede ise cevap oraya verilir. Gemi nerede ise su oradadır. Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.   Lâ tahzen! (Üzülme!) Ayağın kırıldı diye üzülme! Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye üzülme! Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!   Şu uçan kuşlara bak! Ne ekerler, ne biçerler… Onların rızkına kefil olan Allah; seni mi ihmal edecek sanırsın! Yeter ki sen istemeyi bil… Kapı Açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne Zaman dersen bilemem ama, Açılmaz diye umutsuz olma, Yeter ki O Kapıda Durmayı Bil…!   Sevginin diğer bir adı da sabırdır: Açlığa sabredersin adı “oruç” olur. Acıya sabredersin adı “metanet” olur. İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur. Dileğe sabredersin adı “dua” olur. Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur. Özleme sabredersin adı “hasret” olur. Sevgiye sabredersin adı “AŞK” olur… Lâ tahzen! (Üzülme!) Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. . “Aşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz. Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz… Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan; Yanmaz, yanamaz… Umutsuz olduğum bir zamanda okurken hem gözyaşlarıma engel olamadığım hem de bana umut olan bir şiirdi. Size de umut olması dileğiyle…
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Şems-i Tebrizi
Şems-i Tebrizi
Aşkın Gözyaşları 2 - Hz. Mevlana
Aşkın Gözyaşları 2 - Hz. MevlanaSinan Yağmur · Kapı Yayınları · 201610,9bin okunma
··
633 görüntüleme
Hipokampus okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık. Kitabı okumak isteyenlere doğru ve gerçek bilgiler verdiğiniz için de ayrıca tebrik ve teşekkür ederim. Bu kitabın gerçek kimliği ile ilgili benden sonra sizin incelemenizi görmek beni ayrıca mutlu etti. 🙏😊☘️ Not: Beğenenlere sözüm yok. Herkes kendi duygularının hakimidir. Saygı duyuyorum sevenlere ama zerrece katılmıyorum.
Figen okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Evet benim de beğenenlere sözüm yok dediğim gibi hepimizin kitaplardan beklentileri farklı ama yorumumda tamamen objektif olmaya çalıştım. Ve bana göre Mevlana hakkında öğrenmek için bir şeyler okumak isteyen insanlar başka bir kitaptan başlasalar daha çok verim alırlar diye düşünüyorum.
F. Suna KOÇYİĞİT okurunun profil resmi
Gruptan kaç kişi okudu acaba? Sadece 4 inceleme eklenmiş, biri de ben olunca sunumun ihalesi, ikinci arkadaş olarak üzerime kaldı. 🤦🏻‍♀️ Bu kitaplara oy verip bizlere okutanlar nerede Allâh aşkına? 🤷🏻‍♀️
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.