Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

328 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitap otuz sayfa. Kitabın sonunda 250-280. sayfalarda kitabın var olma nedeni olan yöntemi anlatıyor. Geri kalan bölümde yazar yeterince desteklemediği bolca iddiada bulunuyor. Louise Hay'in Hastalıkların Zihinsel Nedenleri kitabındakine benzer bir liste veriyor. Örneğin tiroid hastalığının nedeni başarısızlık duygusuymuş. Kaynak yok. O otuz sayfaya gelene dek sayısız iddiada bulunuyor, kendi deneyiminin yanı sıra klinik çalışmalardan da söz ediyor ama tek bir kaynak yok. Kitap yazmanın da ötesinde insanlara bu hizmeti parayla veriyorsun, zahmet edip de bilimsel kaynakları vermek istemez misin? Kafa BT'sinin hangi açıyla çekilmesi gerektiğiyle ilgili bir iddiası bile var ama ne gerekçesini sunuyor, ne bir çalışmaya referans veriyor ne de açıyı geometrik olarak tarif ediyor. O zaman bu kitap İbrahim Saracoğlu'nun şifalı bitkiler tavsiyelerine benziyor: "Kaynak yok, ben söyledim, inanacaksınız." Yazar çeviri Türkçesiyle yazıyor ("yapıyor olacağım", "hastalığa zaman verin", "şunu yapmanızı istiyorum" vb.). Herhalde Amerikanca konuşulan ülkelerde uzun zaman geçirmiş. Bu geçirdiği zamanda "NeuroFormat" adlandırmasıyla (neden İngilizce?) kendine özgülediği yöntemi yabancı doktorlardan ve psikologlardan öğrenmiş olmalı. Böyle olduğunun işaretleri kitapta var zaten. Dikkat çeken, bunu kendi keşfiymiş gibi kendine tescillemesi. Öğrendiği yöntemi gelip Türkiye'de uygulaması iyi bir şey ama yöntemin mucidi olduğu izlenimi vermeye çalışması iyiye işaret değil. Yazarın grafiklerle anlattığı hastalanma ve iyileşme şeması kafada yanıtlanmamış bazı sorular bırakıyor. Genel bir şablon çiziyor. Bu şablonda önce hastalanıyorsunuz, sonra iyileşme dönemine giriyorsunuz, sonra kısa bir kötüleşme krizi yaşıyor, bunu atlatırsanız iyileşme tamamlanıyor. Ama bu şablona uymayan hastalıklar da varmış. İstisnaları olan bir hipotezde ısrar etmenin ne anlamı var? İkincisi; beyin, ölümle bile sonuçlanabilecek bir kötüleşme krizini iyileşme amacıyla neden tetiklesin? Bu da anlamsız. Ben ne anlamı olabileceği konusunda şöyle bir tahminde bulundum: Muslu, her şeyi açıklayan bir hipotez geliştirme hevesiyle beynin hastalanma ve iyileşme süreçlerini kendisinin tetiklediği hipotezini kurdu. Bu hipotezi çürüten kriz durumlarını da hipotezin bir parçası haline getirerek sorunu çözmeye çalıştı. Ama beynin hastalıkları tetikleme gerekçesi olarak öne sürdüğü görünürde mantıklı gerekçeleri kötüleşme krizleri için öne süremiyor. "Beyin iyileşmeyi sınıyor" diyor ama bunun hiç bir anlamı yok. Gerekçeler görünürde mantıklı dedim çünkü biraz alan bilgisi olunca mantıklı olmadığı anlaşılır. Sözgelimi mide, sindiremediği bir şey olduğu varsayımıyla asit üretimini artırmak için daha fazla hücre üretiyormuş. Mideyle ilgili bir şeyler biliyorsanız böyle bir şey olmadığını bilirsiniz. Aynı sayıda hücre istediğiniz kadar asit üretebilir. Gastriti olan kişilerde hücre sayısı artıyor değil, yalnızca asit üretimi artıyor. Yazar aslında hipotezinin yanlışlığını görüyor ama ısrarla savunuyor. Damar duvarlarını inceltmek için hücre eksilten beynin aynı damarları kalınlaştırmak istediğinde kolesterolü kullandığını öne sürüyor. Apaçık bir çelişki. Damarları tıkayacak kadar kalın bir katmanın oluşmasını ise bizi iyileştirmeye çalışan sevimli beynimizin işi "abartması" olarak sunuyor. Bu ne bilimsel ne de tutarlı bir hipotez. Yöntemin işe yararlığı hipotezin doğruluğundan ayrı bir konu. Yöntem anlatıldığı şekliyle işe yarayabilir ama yalnızca travmalarda. Oysa gerçekte stres (gerginlik) her zaman travmadan doğmaz. Zamana yayılı gerginlikleri ne yapacağız? Yazar bu soruyu yanıtlamaya yalnızca bir cümle ayırmış. Zamana yayılı gerginliklerin doruğa ulaştığı, kişiyi iyice sıkıştırdığı anlara odaklanmayı söylüyor. Gergin bir işiniz varsa veya kötü bir evliliğiniz varsa veya çocuğunuz istediğiniz gibi olmadıysa ve bu durum sizi geriyorsa hangi ana odaklanacaksınız? Olanaklı görünmüyor. Hemen herkes çocuklukta travma yaşamıştır ama çocuklukta yaşanan travmalara odaklanmanın önündeki engel ayrıntıların hemen her zaman unutulmuş olmasıdır. Yani hasta büyük olasılıkla o anı yeniden yaşamasına yetecek kadar net hatırlamıyor olacak. Yöntemin işe yararlığıyla ilgili iki ipucu var. Birincisi, kitapta kendisinin de bir kaç kez söylediği üzere yalnızca travmayı yeniden yaşamak, yani derdini bir başkasıyla paylaşmak bile dörtte üç olasılıkla iyileşmeyi sağlıyor. Nitekim yöntemi anlattığı sayfalardaki yönergeler (bütün ayrıntılarıyla anımsamaya çalışmak, duyguları denetlemeden dışa vurmak vb.) bunun bildiğimiz psiko-terapi olmasını sağlıyor. Yöntemin terapiden tek farkı olarak belli noktalara parmak ucuyla dokunmak kalıyor. İkinci ipucu ise geriye kalan dörtte bir içindeki kişilere yapılan telkinlerde. Yazar, iyileşemeyen müşterilerini travmaları iyi hatırlayamamakla, duygularını bastırmakla suçlayabilir. Nitekim oturum sırasında ağlamayan müşterisini "kendini kasmakla" suçluyor. Herkes kötü anıları anımsarken ağlamak zorunda değildir. İyileşemeyen müşteri modern tıbbın yardımını alacak olsa bu kez yazarın müşteriyi yönteme güvenmediği için iyileşmemekle suçlaması kolaydır. İyileşme umudu olmayan kişinin Muslu'ya müşteri olma olasılığı yok gibidir. Bununla birlikte müşterinin yönteme peşin olarak güvenmesini beklemek gerçekçi değildir. Bu telkinlerden ve akıl oyunlarından kurtulup da yöntemin gerçekten işe yaramadığını fark eden müşteri sayısı çok az olacaktır. Dörtte birin onda biri gibi... Bunların da seslerini duyurması ve insanları uyarmaları zordur. İnternet sitesi mi açsınlar örneğin? Artık hiç kimse sitelere, bloglara bakmıyor. Sosyal medyada ise özel amaçlı hesaplarla bir şeyleri yayma işi zordur. Kişisel hesaplarla yapmak gerekir. Sosyal medyanın ne pis bir bataklık olduğu anlatmakla bitmez. Sonuçta yöntemin ne ölçüde başarılı olduğuyla ilgili önemli bir yanlılık oluşacaktır. Yöntemin işe yaramadığını peşin olarak söylemiyorum. Ancak işe yaramıyor ise bunu bilmemizin önündeki doğal engelleri sıralıyorum. Müşterilerden verdiği başarı örneklerini yeterince zengin ve ikna edici bulmadım. Öbür kitaplarda da aynı örnekler vardı. Acaba kötü örnekler mi seçti? İkna edici olmak için daha fazla örnek vermesi gerekirdi. Sen neden denemedin derseniz, yaşadığım kötü deneyimler travma biçiminde değildi. Buna rağmen travma olabileceğini düşündüğüm kötü anlara yoğunlaşarak deneme yaptım. Sonuç: Yazar doğru söylüyor ise, yöntem işe yarıyor ise bu kadar kötü bir sunumu hak etmiyoruz. Ben Muslu'ya müşteri olacak olsaydım önce burada örneklerini verdiğim çelişkileri açıklamasını isterdim.
Sağlığına Format At
Sağlığına Format AtM. Barış Muslu · Doğan Novus · 2014546 okunma
92 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.