Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Merhaba sevgili okur, ‘Bakale’ isimli öykü kitabıyla tanıdım yazarı, üslubunu çok samimi buldum ve kitaplarını okumaya devam ettim. Hatta ‘Bugün bize kim geldi’ kitabını daha çok sevdim. Gel gelelim ‘Ateş canına yapışsın’ tür olarak da işlediği konu olarak da yazarın daha önce okuduğum kitaplarından çok farklı. Böyle söyleyince beğenmemişim gibi görünüyor olabilir ama beğenmedim de diyemiyorum. İlgiyle okudum, çokça alıntı yaptım, bazı sayfaları tekrar tekrar okudum. İşin aslı bu kitap, nasıl anlatacağımı bilemediğim kitaplardan. Azazil’in İblis’e dönüşümü ve Adem’le olan sınavını okuyoruz. Kibirin yaratılmışlar üzerindeki etkisine tanıklık ediyoruz. Kitabın işlenişinde çok fazla tekrara düşündüğünü hissettim, bu da okumamı biraz zorlaştırdı. Ayrıca üslup ile konunun uyuşmadığını düşünüyorum. Tanrı, Melekler, İblis ve Adem’in diyaloglarıyla örülü bir kurgusu var. Bu sebeple biraz diken üstünde okudum. ‘Aman canım yazarın hayal dünyası, kurgusu işte’ de denebilir ‘Dini bir konuyu daha hassas işlemeliydi’ de. Artık ne derseniz. Bütün bunlara rağmen ilgiyle okuduğumu söyleyebilirim. Alıntılar tekrar tekrar okumalık. Herkese tavsiye edebilir miyim bilemiyorum açıkçası. Puanım: 7/10 *Alıntılar* * İtiraz içte ise eğer, asıl saygısızlık onu dışa vurmak değil, içte tutmaya devam edip onu susmaktır. … İtiraz, soru sormaktır, başka bir şey değil ve hiçbir soru, saygısızlık olarak kabul edilmez. * Sabır, herhangi bir işe veya oluşa, sonu iyi olsun diye girişmek, göğüs germek, tahammül etmek veya rıza göstermek değildir… Sabır, ilahi tasarımda hiçbir işin veya oluşun kötüye varamayacağını bilmek, idrak etmek ve bu idrak ile gülümsemek, mutlu, huzurlu olmaktır. * Sabır, defansif bir tevekkül değil, ofansif bir akliyattır. * Sanki sabır uyuşturucudur; kullanır, uyuşur ve acının kendiliğinden geçme zamanı gelinceye kadar onun idari narkozunun tesiri altında serbest olursun. Bu, yüce Tanrı’ya ne büyük haksızlıktı! * Sabır, bir kulun kendini kandırmak için kullandığı berbat aletlerdan bir tanesi olsa gerek. * Acımasını geçinceye kadar sabret ne demek kuzum? Sabır, tembel tembel oturup beklemekse eğer, ne demeye bir fazilet olsun? Bilakis canlarım benim, bilakis şu demek sabır: ‘Hiç bekleme, sakın durma, ne olup bitiyorsa hayır için olup bittiğini idrak et ve başına gelenlere başına yağan yağmur damlaları muamelesi yapıp kaldığın yerden devam et.’ * Neymiş sabır? Yapmak gerekeni yapmak, misal; kulak vermek gerektiğinde kulak verip dinlemek, harekete geçmek gerektiğinde harekete geçmek, evet, tabii, beklemek aynı zamanda, ama öyle bir beklemek ki, yalnız ve yalnız, beklemek gerektiği için beklemek… Yani ritim… Yani ahenk! * Şükür, bir sonsuzdan bir sonsuza, her şeyin ve herkesin yalnız ve yalnız yüce Tanrı dileğiyle mevcut olduğunu bilmek, her işin, her oluşun ve olmayışın, aslen bu ilahi dileğin gereği olduğunun idrakine varmak ve bu uğurda bir sonsuzdan bir sonsuza bütün istek ve dileklerin bütün arzu ve emellerin, bütün kabul ve amellerin farkında olmak, o ilahi tasarım gerçekleşsin diye yapılan ve tabi yapılmayan işlerde, duruşlarda, oluş ve olmayışılarda, ancak hüsn-ü kabulle, kerhen değil, unutulmasın sakın, ancak ve ancak hüsn-ü kabul ile yer almak, rol almak, ödev üstlenmek bilgeliğinden ibaret bir zikir, bir Tanrı adını anmak faziletlidir. * “Sor ki bilesin.” “Bil ki sorasın.” * Değişim! Anahtar sözcük bu olsa gerekti. Değişim! Bir varlık değişiyorsa eğer, bütün kainat değişiyor anlamına gelirdi bu. İsteyen değişmediğini düşünsün, dileyen değişmemek için ayak tabanlarını toprağa mıhlasın, herhangi bir ‘şey’deki değişim, bütün diğer ‘şey’leri değiştirirdi. Bir ufacık kımıltı, kainatı yerinden oynatırdı. Kural buydu. Şu sabır meselesi. Buradaki bir şeyin oradaki bir şey yüzünden olduğunu idrak etmek! Ve idrak etmek, oradaki bir şeyin de buradaki bir şey yüzünden olduğunu. Her şeyin her şeyle, herkesin herkesle fıtri bağı, alakası olduğunu görebilmek gözü… Değişim! Sen değişirsen herkes ve her şey değişmiş demektir. Tıpkı her şey ve herkes değişirken senin de farkında bile olmadan değiştiğin gibi. * Bir dağ ne kadar ulu olursa olsun, bir kenarı yol olurdu. * Ne kadar çok bilirsen o kadar çok canın acır! Belki de bilmek, söylenegelen, zaten bilinegelen şeyleri misal; müfredatı yalayıp yutmaktan başka bir şeydi. Bilmek; gözün açılması, sonsuzluğun önündeki perdelerin kalkması ve dolayısıyla soruların çoğalması ve dolayısıyla da acıların artması gibi bir şeydi belki. Bilmek; açmazın, bir başka değişle hiçbir halt bilmediğini idrak etmenin ta kendisiydi belki. Belki bilmek; ne kadar çok bilirsen o kadar çok soracağın için, aynı zamanda bildikçe bilmediğini fark ettiren bir dolaysız, direkt, doğrudan, cepheden uygulanan bir acıydı. Acının kendisi: Bilmek… * Bu yalan dünyanın zalim dostları, Alıp yerden yere vurmayın beni. İçim isyan, dışım isyan doludur, Yüksek yüksek bakıp kırmayın beni. * Hep biraz eksik olacak artık her şey, Hep biraz eksik.
Ateş Canına Yapışsın
Ateş Canına YapışsınSezgin Kaymaz · İletişim Yayınevi · 2008286 okunma
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.