Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

86 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kitaplara Yaş Sınırı Gelmeli
Yazarının tavsiyesiyle aldığım ve iki günde bir solukta okuduğum bir kitaptı, sevgili hocam diyebileceğim Mario Levi’nin 1990’da yayınlanan ilk hikaye kitabı “Bir Şehre Gidememek” Hocaya kitaplarınızı aldım deyip bunu ve 920 sayfalık “İstanbul Bir Masaldı” kitabını gösterince bana “Bir Şehre Gidememek” ve “Lunapark Kapandı” kitabını önerdi. Bakalım sekiz haftalık dersinden geçtiğimi düşündüğüm Mario hocam benim okurluk sınavından geçebilecek mi? Şaka bir yana her İstanbul sevdalısı yazar ve şair gibi romantik ve yumuşak bir dili var. Gerçi onlarınki öyle olabilir ama bizim yaşadığımız İstanbul’u anlatmak için eklektik bir dil lazım. Hem romantik hem haşin hem kibar hem biraz hoyrat, kaotik, gürültülü, kulakları sağır edercesine sessiz, hem çocuk hem çok yaşlı hem cesur hem pervasız ve mutlaka çılgın bir dil lazım bizim İstanbulumuz’u anlatmaya. Zor mu? Bence değil, yaşarken hepsini sunan güzel İstanbul yazarken de ilham veriyor bonkörce… Önce bu kitaptan başlamak istedim. Kitap birbirine gizli bağlarla bağlı üç hikâyeden oluşuyor. Levi’nin dili, duygusu, anlatımı çok güzel. Daha ilk sayfadan okuru içine alıyor ve merak duygusuyla sürüklüyor. İlk okumaya başladığım ve ne yazık ki neredeyse hiç anlamadığım için 50. sayfasından ileri gidemediğim “En Güzel Aşk Hikayemiz” gibi değil yani. “Bir Şehre Gidememek”ten beğendiğim yerleri merak edenlere; - Aşk ya da ayrılık mektubu yazmak zorunda kalan birçok kişinin kendini yazar sanma tuzağına düştüğü görülmüştür. - Bir sevda söz konusu olunca insan hiçbir yere yalnız gidemiyor, hüsranları ve ayrılıkları hep beraberinde götürüyor. - Gün geliyor, yaşadığımız, yaşamayı hayal ettiğimiz bir şeye karşın hep aynı yerde kaldığımızı görüyoruz. - Ortak duygulardan gelinmediği sürece hiçbir şeyin gerçek anlamda paylaşılabileceğine inanmıyorum. - Ama bir eski sevgili bir eski yenilgidir büyük bir olasılıkla. - Sevgi de bir yolcuydu çünkü; her ilişkide, her geçen gün biraz daha çok çok tükenebilecek bir yolcu. Ve biz birbirimize hiçbir zaman hazır olamayabilirdik. Alıntıladığım yerlere bakıyorum da, ne kadar da şu anki ruh halimi yansıtıyor. Gönlümde ne varsa seçtiklerimde de o var. İşte “algıda seçicilik” dedikleri bu olsa gerek. Bir kitabı okuduğunuzdaki ruh haliniz belirliyor sizin için iyi mi yoksa kötü mü bir kitap olduğunu. Aşıkken Sabahattin Ali okusanız belki de beğenmeyeceksiniz ve sizin pencerenizden bakıldığında Sabahattin Ali iyi bir yazar olmayacak, öyle mi? Tatile gittiniz, keyfiniz de yerinde, Bukowski okuyorsanız içiniz kararmaması mümkün değil. O akşamüstü partisinde size 8 katı fiyata kazıkladıkları kokteyli bile içmek istemezsiniz, Bukowski’nin içtiği içkiyi okumak bile midemizi kaldırdığından… Keyfiniz yerindeyken Orhan Pamuk okuduğunuzda beğenmeyeceksiniz belki de (Bir dakika ben Orhan Pamuk kitaplarını hiçbir ruh halimde beğenmiyorum ki zaten. Bu örnek doğru olmadı, geri alıyorum) Velhasıl Picasso’nun 1 dakika +30 yıl demesi gibi bir kitabı okuyan bir okur da 293 (haliyle bu sayfa sayısı) + 28 yıl (bu yaş) + kalbim kırık (bu da kalp durumu) belirtir bir referans bilgiyle yorum yapmalı. Ya da bazı filmlere koydukları gibi bazı kitaplara da yaş sınırı koymalılar; sevgi sınırı, ayrılık nekahat dönemi sınırı, umut döneminde okunabilir, yeni boşanmış olanlara tavsiye edilmez gibi… Aziz Nesin yazarken değil ama çoğu kitabını okuyanlar için bir zekâ sınırı vermişti Allah’tan. İşte ben de Mario Levi okurken, onun özlediği Gracinda, Raşel’ine kavuşamayan Eşref bey gibi özlem dolu bir ruh halinde okuduğumdan büyük bir keyifle ve empati kurarak okudum ve çok beğendim kitabını. Hoş ben beğenmesem ne, ilk öykü kitabında Haldun Taner Öykü Ödülü almış kitabı beğenmemek ne haddime ama diyorum ya, duygu istiap haddim bu kitabı okumaya elverişliydi. Beğendiğim bu kitap ve anlamadığım için ilerleyemediğim “En güzel Aşk Hikayemiz” arasında bir mukayese yapmam gerekirse, arka kapağındaki cümleyle “En güzel Aşk Hikayemiz”’in averajla kazandı diyebilirim. Hayat gibi kitaplar da sürpriz sonlarla dolu. Şairin sözü üstüne söz olmaz diyor ya Ünsal Ünlü, ben de yazarın sözü üzerine söz söylemeyeyim ve cevabı, sayfalarca, günlerce, metrelerce tutacak o soruyla bitireyim o zaman; “En güzel aşk, yaşanamayan, en dokunulmamış, hayallerle beslenen aşk mıdır yoksa?” İstanbul, 12.5.2021
Bir Şehre Gidememek
Bir Şehre GidememekMario Levi · Doğan Kitap · 2013402 okunma
·
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.