"Sonunda biraz da kendim için yaşamak istiyorum!"
Fransız feminist yazar 
Simone de Beauvoir 1908-1986 yılları arasında yaşamıştır. Oldukça baskıcı ve muhafazakar bir ailede büyüyen yazar, üniversiteye başlaması ve eşi Sartre ile tanışmasıyla bambaşka bir hayata doğru yolculuğa başlamış. Uzun yıllar evli kalan çiftin evliliği Sartre'nin ölmesiyle son buluyor ve Simone de Beauvior, her seferinde "Beni bugünlere getiren Sartre'dir" diyerek onu anmaktan da hiçbir zaman vazgeçmemiş. Yazarla tanışma kitabım Yıkılmış Kadın oldu.
Yıkılmış Kadın'da, okura 3 kadın hikayesi sunuluyor. Üç ayrı yaşama sahip kadınların hikayesini okurken tek yapmak istediğim kollarından tutup sarsarak "Kendine gel!" diyerek bağırmak oldu. Hatta evire çevire pataklasayım bile geldi ki özellikle de kitaba adını veren son öykü olan Yıkılmış Kadın beni sinir krizlerine soktu desem yeridir. O kadar çok sinir oldum ki okurken uzun bir süre kitabı okumaya ara verdim (diğer bir nedeni de yeni bir işe başlamam oldu) çünkü gerçekten hikayedeki adama katlanamıyordum. Mental olarak çok çok yordu beni.
Bambaşka hayatlara, eşlere, fikirlere, karakterlere sahip olsalar da aslında hepsinin yarası oldukça benzer, acıları aynı noktadan çıkıyor. Acıları ve varoluşsal sancıları benzer yerlerden gelse de Simone de Beauvoir, anlattığı üç öyküsünde de farklı konuları ele alıyor. Annelik, eş, yabancılaşma, sorgulama, sevgi, sadakat, evlilik, çocuk, kişilik, dış görünüm ana noktaları oluşturuyor.
Üç farklı varoluşun, çığlığın hikayesini okurken ben zaman zaman çok zorlandım. Hem okuduklarıma dayanmakta hem de onları anlamakta. Ancak muazzam bir eser. İyi ki tam da bu yaşımda okumuşum dediğim bir kitap oldu. Feminizme ilgisi olan herkese rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir eser. "En önemli eserim hayatımdır" diyen yazarın, diğer kitaplarını da okuyarak onu gerçekten anlamak istiyorum.
··
2.417 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.