Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek
Bugün dünyanın en yaygın yapay dili olan, Polonyalı göz doktoru Ludwik Łejzer Zamenhof tarafından 1887'de icat edilen Esperantoyla nasıl tanıştığımı şurada anlatmıştım: gizemcetin.com/esperanto-maceram İki bölümlük bu kitabın ilk kısmında; Umberto Eco'nun, István Ertl ve François Lo Jacomo’yla yaptığı söyleşi yer alıyor. Söyleşi "çeviri sorunu"yla başlıyor. Bir dilin diğer dile eksiksiz olarak çevrilmesi mümkün müdür? Eğer mümkünse neden bir yapay dile ihtiyaç duyulsun? Eğer değilse yapay dil nasıl bir işe yarayabilir? Bu soru ortaya konulduktan sonra konu anadillere ve dil öğrenme motivasyonuna geliyor. Birden fazla anadili olan çocuklar, başka bir yabancı dili öğrenmeye daha mı yatkın olurlar? Yoksa "anadil" dediğimiz şey bir mit midir? Öğrenilen dil, sokağın dili midir? Dil öğrenmenin duygusal sebepleri olduğuna değindikten sonra başta ortaya konulan paradoksal duruma şu şekilde bir çözüm getiriyor, Ertl ve Lo Jacomo: Doğal diller doğdukları kültürün izini taşırlar. Mesela İngilizce İngilizlerin, Rusça Rusların, Türkçe de Türklerin dünyaya bakış açısını ve kültürünü yansıtır. Ancak Esperanto herhangi bir millete ya da kültüre ait değildir. Bütün dünyaya ait, tarafsız bir dildir. (Esperantoyla ilgili blog yazımda buna ben de değinmiştim.) Umberto Eco burada Esperantistlerin de bir topluluk oluşturabileceğini söylüyor. Esperanto bir ülkeye ait değildir, evet ama bir topluluğa aittir, "onu konuşanlar topluluğu"na. Dolayısıyla da Esperanto zaman içinde kendi dünyaya bakış açısını ve kültürünü inşa etmeye başlayabilir. Devamında Umberto Eco değişen bir görüşünü açıklıyor. Önceden yapay bir dilin dünya genelinde kabul görmeyeceğini, çünkü tarihte bunun hiçbir zaman olmadığını düşünüyormuş. Ancak tarihte daha önce Ay'a çıkmadığımız halde geçtiğimiz yüzyılda bunu başardığımız gibi, belki de yapay dilin kabul görmesinin daha kolay olduğu tarihsel bir andayız, diyor Eco. Daha sonra konu Esperantonun evrimine geliyor. Dünyanın yarısı Esperanto konuşmaya başlarsa Brezilya'da konuşulan Esperanto ile Türkiye'de konuşulan Esperanto, zaman içerisinde farklılaşmayacak mıdır? "Merkez"den bu evrim ne kadar sınırlandırılabilecektir? Esperantonun okullarda öğretilmesi de başka bir mesele olarak ortaya çıkıyor. Hükümetler doğal dillerin eğitimini doğru düzgün planlayamazken Esperanto eğitimini nasıl planlayacaktır? Hükümetler kendi dilleri yaymaya öncelik verip uluslararası bir dile destek vermekten kaçınır mı? Yoksa tam aksine, başka doğal dillerin popülerleşmesi yerine uluslararası bir dili mi tercih ederler? Umberto Eco, ikinci seçeneğin olabilirliğini gayet yüksek görüyor. Ayrıca Umberto Eco, Esperantodan bağımsız olarak, okullarda yabancı diller öğretilmesinin faydalı olduğunu söylüyor: Herkes dil öğrenmeye yatkın olmayabilir ama tam olarak öğrenmeseler bile yabancı dillere aşina olmaları genel kültür açısından çokdilli bir kuşak ortaya çıkarıp halkların birbirini daha iyi anlamasını sağlayabilecektir. İnsanlar niçin Esperanto öğrenmek ister? Neden bu dil dünyanın en yaygın yapay dili olmuştur? Eco'ya göre Esperantonun ardında -fazla bilinmese bile- bir felsefe, bir barış ideolojisi vardır. Diğer yapay dillerin üzerine kurulduğu güçlü bir düşünceler bütünü yokken bu dilin buna sahip olması, bu düşünceden etkilenen insanlarda bu dili kullanma itkisi doğurmuştur. Esperantonun esnek söz dizimini (Mesela "seni seviyorum" demek için "mi amas vin", "mi vin amas", "vin amas mi" şeklinde istediğiniz gibi sıralayabilirsiniz ama ilki standarttır diyebiliriz.) doğal dilden çeviri yaparken doğal dilin söz diziminin çeviriyi etkileyip etkilemeyeceğini, bunun farklı anadilleri olan Esperantistler arasında anlaşmazlık yaratıp yaratmayacağını tartışıyorlar ve söyleşi böylece sonlanıyor. İkinci kısımda ise Umberto Eco'nun Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı adlı kitabının yapay dillerle (kitabın deyimiyle uluslararası yardımcı dillerle) ilgili bölümü yer alıyor. 20. yüzyılın başında gelişen iletişim araçlarının etkisiyle dünya genelinde bir bilimsel dil standardı oturtulması gerekir. Bunun için yapay bir dilden faydalanılması düşünülmüştür. Ne var ki 1903 yılında 38 yapay dil projesi ortaya çıkmıştır araştırmacıların karşısına. Volapük, Langue Nouvelle, bükümsüz Latince, bunlardan sadece bazılarıdır. Esperanto da 1800'lerin sonunda üretilmiş projelerden biridir. Polonyalı bir göz doktoru olan ve Yahudi bir ailede doğan Leyzer Ludwik Zamenhof, o dönemin Avrupa'sındaki milliyetçi akımların ve Yahudilerin dışlanmasının da etkisiyle, evrensel bir kardeşlik düşüncesi ve yapay dilini düşünür. İcat ettiği dil önce Slav dünyasında sonra da Avrupa'da yaygınlaşır, bilim derneklerinin, filozofların, dilbilimcilerin ilgisini çeker ve birçok uluslararası toplantı yapılır. Tolstoy da Esperantoyu destekleyenlerden biridir. Önceleri Rus Çarı, daha sonra da Naziler Esperantoyu yasaklamış ve savunanları cezalandırmıştır. Daha sonra Esperantonun temel dil bilgisinden kısaca bahseder kitap. Anlam karmaşıklığını önleyecek dilsel kurallarını anlatır. Daha sonra uluslararası yardımcı dile itiraz edenleri ve argümanlarını kısaca özetler. Kısa olmasına rağmen dolu dolu bir kitaptı. Yabancı diller ve dil öğrenmek farklı bakış açıları vererek ufkumu açan bir kitap oldu. Bu konularla ilgilenen herkese öneriyorum.
Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek
Esperanto ve Çokdilli Bir GelecekUmberto Eco · Alfa Yayınları · 202121 okunma
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.