Gönderi

"Aleck'in bilimsel koleksiyonlarına ve değirmende kazandığı zafere rağmen, Melville Bell oğlunun okuldaki vasat durumundan hoşnut değildi. Büyükbaba Bell 1862 yılında dul kalınca Melville, genç Aleck'i bir yıllığına onun yanına, Londra'ya göndermeye karar verdi. Doğum günlerinin (3 Mart) aynı olması nedeniyle ikisi arasında zaten bir bağ vardı. Aleck 13. doğum gününde, büyükbabasının 70. doğum günü onuruna bir şiir yazmıştı. Şiir şöyle başlıyordu: "On üç yaşındayım ve bakıyorum da Senin doğum gününle benimki aynı, Dilerim geçer bana zekân da Çok şerefli ismin gibi." İşte Melville de şimdi, yaşlı dula zekâsını amaçsız ve sorumsuz adaşına miras bırakma fırsatı veriyordu. Sonradan da görüldüğü üzere, deney son derece başarılı olmuştu. Alexander Graham Bell daha sonra, "Büyükbabamla geçirdiğim o yıl, beni bilgisiz ve hiçbir şeye aldırmayan bir çocuk olmaktan çıkarıp, oldukça çalışkan bir gence dönüştürdü." diye yazdı. İki erkek kardeşiyle ve yaşıtlarıyla hareketli oyunlar oynamaya alışkın olan ergenlik çağında bir çocuk için o yıl çok yalnız geçti. Ancak, oyun arkadaşlarının olmayışı, Aleck'in bütün ilgisini "eğitim eksikliklerini kişisel çalışmayla" kapatma üzerinde yoğunlaştırmasını sağladı. Büyükbaba Bell, torununa zamanını iyi değerlendirmeyi öğretti. Aleck'e Shakespeare'in en güzel eserlerinden iç monologlar ezberletti. Ayrıca, öğrencilerine konuşma bozukluklarını nasıl düzeltebileceklerini öğretirken Aleck'in de sınıfta bulunmasına izin verdi. Kütüphanesini de serbestçe kullandırıyordu; Aleck burada sesle ilgili kitaplar okumaya başladı. Büyükbaba Bell Aleck'e harçlık veriyordu, bu yüzden genç Aleck kendini ilk kez bağımsız hissediyordu. Ancak, Edinburgh'a ailesinin yanına döndüğünde babası harçlığını kesti. Yetişkinlerin sahip olduğu bağımsızlığı tatmış olan Aleck, kendisine yeniden çocuk muamelesi yapılmasına içerlemeye başladı. Babası onun bu hoşnutsuzluğunu hissetmiş olacak ki, Aleck'le ağabeyine "konuşan bir makine yapma görevi verdi." Aleck, büyükbabasının yanından evine dönmek üzere Londra'dan ayrılmadan önce, babasıyla bir insan kafası maketini görmeye gitmişti; bu maket uygun şekilde hareket ettirildiğinde sanki konuşuyormuş gibi bir izlenim veriyordu. Alexander Graham Bell, babasının verdiği bu göreve ilişkin düşüncelerini sonraları şöyle dile getirdi: “Babamın bizim işe yarar bir şey üretebileceğimizi düşündüğünü sanmıyorum. Fakat, insan sesi, gırtlak ve ağız- yani o kadar ilgilendiği ve sesin çıkmasını sağlayan muhteşem mekanizma hakkında bir şeyler öğrenmeden, deney yapamayacağımızı ve gerçekten konuşmak bir yana, konuşmaya gayret bile edecek bir şey üretemeyeceğimizi biliyordu.” Sonunda çocuklar Melly’nin nefes borusu işlevi gören esnek bir borudan hava üflemesi ve Alekck’in lastik dudakları oynatmasıyla “ma-ma” hecelerini çıkaran bir konuşan kafa yapmayı başardı. Komşularının, bebeğin ağlamasını duyunca çok endişelendiğini söylediğini duyduklarında, başarıları tamamlanmıştı. Ancak, bu görevi tamamladıktan sonra Aleck’in bağımsızlık özlemi yeniden alevlenmişti. Babalarından izin almadan, daha doğrusu ona haber vermeden Aleck’le Melly, bir gazetede yayımlanan ve onlar için biçilmiş kaftan gibi görünen bir iş ilanına cevap yazmışlardı. İşkoçya’nın kuzey sahilinde bulunan Elgin şehrindeki Weston House Akademisi, biri müzik diğeri de güzel konuşma dalında öğretmenlik yapacak iki öğrenci arıyordu. Çocuklar referans olarak saf saf babalarının ismini vermişlerdi. Akademi müdürü, Melville Bell’le temas kurunca durum ortaya çıktı. Bu olayın sonucunda Melly Edinburgh’da babasının asistanı oldu, henüz tam 16 yaşında bile olmayan Aleck de, hem müzik hem de güzel konuşma öğretmenliği yapacak öğrenci olarak Weston House Akademisi’ne gitti. Orada öğrencilerinden bazıları kendisinden büyüktü, ama o bunu hiçbir zaman açığa vurmadı. Aleck Weston House Akademisi’nde iki yıl öğretmenlik yaptı; arada, Edinburgh Üniversitesi’nde Yunanca ve Latince kurslarına katılmak üzere bir yıl izin almıştı. Aleck 1865 sonbaharında Elgin'e döndüğünde konuşma yeteneğini geliştirme bilimi üzerindeki ilk ciddi çalışmasına başladı. Bu arada büyükbaba Bell ölmüş, Melville, Eliza ve Ted Londra'ya taşınmış ve Melville babasının işini devralmıştı (Melly de Edinburgh'daki Bell muayenehanesini devralmıştı). Aleck Elgin'deyken Melville'e, ünlü sesler üzerine yaptığı çalışmayı anlatan 40 sayfalık bir mektup gönderdi: bu çalışmasının sonun da "konuşmanın ünlü ses unsurlarının çıkarılması sırasında, insan sesine eşlik eden hafif, müziksel tonların işitildiği" sonucuna varmıştı. Oğluyla gurur duyan Melville, mektupta yazanları dilbilim uzmanı Alexander Ellis'e anlattı: Ellis, Melville'in Londra'da tanıştığı ünlü akademisyenlerden biriydi. Daha sonra Melville, Aleck'in çalışmasını şahsen Ellis'le tartışmasını sağladı. Ünlü seslere ilişkin keşfinin daha önce kimse tarafından yapılmadığını düşünen Aleck, Ellis'ten duyduklarına hem çok üzülmüş hem de sevinmişti. Ellis, 1875 yılında, çeşitli alanlarda ilginç çalışmalar yapan Alman bilim adamı Hermann von Helmholtz'un yazılarının İngilizce çevirisini yayımlayacaktı. Şimdi Aleck'e, Helmholtz'un, 1863 yılında yayımlanan sesle ilgili önemli bir kitabında ünlü sesler konusunda Aleck'le aynı sonuca vardığını söylüyordu. Aleck bu sonuca, ünlü sesler çıkarırken çeşitli pozisyonlarda yanağına ve boğazına bir kurşunkalemle kısa kısa ve hafifçe vurarak varmıştı. Buna karşılık Helmholtz, elektromıknatıslar ve bir batarya ile titreştirilen diyapazonlar kullanmıştı."
Tübitak Yayınları - I. Bölüm - "Bilimsel Çalışmaya Hazırlık"
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.