Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İletişimin Önemi
"Bell'in sağır bireylerle olan en verimli kişisel ilişkilerinden biri 1887 yılında başlamıştı. O yılın başlarında, Alabama'daki bir gazetenin yazı işleri müdürü ve eskiden Konfederasyon'a bağlı bir subay olan Yüzbaşı Arthur H. Keller, altı yaşındaki kızı Helen's Bell'e göstermek için Washington D.C.'ye getirdi. Helen bir buçuk yaşındayken geçirdiği ağır bir hastalık sonucu kör ve sağır olmuştu. Annesiyle babası, onu nasıl yetiştirmeleri ve eğitmeleri gerektiğini hiç bilmiyorlardı. Helen sonradan kendini tanımlarken, yıllar geçtikçe hoyrat ve afacan olduğunu, neşesini ifade etmek için kıkır kıkır güldüğünü, aksi duygularını ifade etmek için ise etrafi tekmeleyip tırmaladığını ve boğuk çığlıklar attığını anlatıyordu. Bell, Arthur Keller'a Boston'daki Perkins Körler Okulu'yla temas kurmasını önerdi. Okul müdürü Kellerlara, okuldan yeni mezun Anne Sullivan'ı tavsiye etti. Öğretmen öğrenci iletişimi, Helen'i bencil ve yabani bir çocuk olmaktan çıkararak, aklını kullanan, sevecen bir insan haline getirmişti; Helen artık yazı yazabiliyor, Braille alfabesini okuyabiliyor ve konuşabiliyordu. Helen Keller, kadınların eğitimi alanında dünyadaki en iyi kurumlardan biri olan Radcliffe College'dan 1904 yılında iftihara geçerek mezun olduk tan sonra, Amerikan Körler Vakfı gibi kurumlar aracılığıyla başkalarının yararına çalışmalara başladı. Keller kitaplar da yazdı; bunlardan biri olan The Story of My Life (Hayatımın Hikâyesi) isimli kitapta, Bell'le ilk karşılaşması hakkında "Bu görüşmenin, beni karanlıktan aydınlığa çıkaracak kapı olacağını aklıma bile getirmedim." diyordu. Keller'la Bell arasındaki ilişki yıllar boyunca ikisi için de çok büyük önem taşıdı. 1893 yılında, 12 yaşındaki Helen, Volta Bürosu'nun yeni binasının yapılacağı arsada yapılan temel atma töreninde kürekle ilk toprağı attı. 1896 yılında AAPTSD'nin yaz kongresinde yaptığı konuşmada "Bugün size hitaben konuşabilmekten ne kadar büyük sevinç duyduğumu bilseydiniz, konuşmanın sağırlar için taşıdığı değer konusunda bir fikriniz olurdu." diyordu. 1902 yılında yayımlanan özyaşamöyküsünü, "Sağırlara konuşmayı öğreten ve dinleyen kulağın Atlas Okyanusu'ndan Kayalık Dağlar'a kadar konuşmaları işitmesini sağlayan Alexander Graham Bell'e" ithaf etti. 1907 yılında Bell, deneyimli birinin yardımına ihtiyaç duyduğu bir zamanda Keller'a yardım etti. Keller New York'ta körler için düzenlenen bir toplantıda konuşma yapacaktı. Normalde herkes tarafından anlaşılmasını sağlamak için Keller'ın konuşmalarını tekrarlayan Anne Sullivan hastalanmıştı ve bu görevi yerine getirebilecek durumda değildi. Keller Bell'e gönderdiği bir telgrafta, "Öğretmen soğuk algınlığına yakalandı, konuşamıyor. Yanımda durup, herkesin duyabilmesi için konuşmamı tekrarlar mısınız?" ricasında bulundu. Bell bunun üzerine Helen'ın yanında olmak için diğer planlarını iptal etti. Bell'in ölümünden yıllar sonra Keller, yüreğinde Bell'e karşı sevgi uyandıran özelliği şöyle anlattı: "Onun beni, el yordamıyla dünyada yönünü bulmaya çalışan bir zavallı olarak değil, becerikli bir insan olarak gördüğünü biliyordum." Bir keresinde Bell Keller'a içini dökerek, "İnsanlar telefondan başka işe yarar hiçbir şey yapmadığımı düşünebilir. Bunun nedeni telefonun para getiren bir icat olması. Bu kadar çok insanın başarının ölçüsü olarak parayı görmesi ne kadar acı." demişti. Ölümünden altı yıl önce, 1916 yılında, telefonun mucidi bu buluşundan gurur duymakla birlikte, yaptığı diğer katkılardan ötürü daha fazla gurur duyduğunu yine açıkça dile getirdi: "Sağırlara yönelik çalışmalarımın ve onların eğitine gösterdiğim ilginin takdir edilmesi, beni her zaman, telefonla ilgili çalışmalarıma gösterilen takdirden bile daha fazla hoşnut etmiştir."
Tübitak Yayınları - VI. Bölüm - "Yaşamımı Adadığım İş... Sağırlara Konuşmayı Öğretmek"
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.