Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
" Bir hayat, daha önce yaşanmış bir başka hayata ne kadar benzeyebilirdi? " Kitabı ilginç kılan bu alıntı yazarın hikâyesini oluştururken eserinine de ilham verdiğini görüyorum.Hatta sadece görmekle kalmıyor belirli aralıklarla defalarca karşıma çıkmasıyla da daha kitabı elime alırken dahi beynimin içinde de sürekli bu alıntının dönüp durduğunu da söyleyebilirim. Kitap çok sade ve anlaşılır olmasına rağmen zorlanarak okuduğum bir eser oldu. Sanırım bunda kitap arkasında yapılan tanıtım yazısını kafamda oluşturduğum kurguyla uzaktan yakından alakası olmaması yatıyor. Ada! İçinde Susurluk dönemine göndermelerin bulunduğu hatta Turgut Özal döneminde karanlık güçlerin tekerine çomak sokulduğu kumarhaneler meselesinden tutunda Boğazda yalı sahibi olmak isteyen yazara göre Özal'ı seven Araplar diye tabir ettiği yeni isimlere saman altından su yürütülerek yüksek fiyatlarla el altından satışlar dile getiriliyor. Bunun dışında Bozcaada'yla yüzyıl öncesi özdeşleşen bir efsanenin 1997 yılında başka bir hayatla tekrar tekerrür etmesi  üzerine tasarlanan olaylar örgüsü öyle yalnız bir ada da o macera senin bu keşif benim havasında geçmiyor. Hikâye yaklaşık 3.000 yıl önce yaşanan olayların dahî matematikçi bir gencin başına gelmesi ve sonrasında yaşanacak olaylar üzerinde gelişiyor. Hikâyeyi oluşturan kurgu ise; Yunanlılara karşı koyan Troya'lı savaşçı Tenes ve kız kardeşi anneleri öldükten sonra tekrar evlenen babalarının üvey annenin kışkırtmasıyla bir sandığın içinde kendi öz evlatlarını denize salmasıyla benzerlik gösteriyor. Rüzgâr ve akıntıyla  sürüklenen kardeşler ulaştıkları adaya Tenes ismini vererek buranın Tenedos bugünkü adıyla Bozcaada olmasının temelini atıyorlar. Hikâyedeki asıl benzerlik ise iki kardeşin yine üvey annelerinin hain planlarının işlemesiyle babası tarafından  tıpkı efsanedeki gibi sandıkla olmasa da kendi tekneleriyle denize açılıyorlar. Bilin bakalım aniden çıkan fırtına ve rüzgâr bu ikisini nereye sürüklüyor. Tabii ki Bozcaada. Efsane ile benzer özellikler zaman içinde kendini gösterse de adada tanıştığı arkeolog kızla yakınlaşan dâhi genç birkaç araştırma için bir araya geliyorlar. Bunun dışında yazar adada ki insanların sıcakkanlılığı, misafirperverliği üzerinden kitaba devam ediyor. Ada halkıyla çabuk kaynaştırdığı genci bilim yönüne daha çok ağırlık verdiren yazar arkeologla yollarını ayırtıyor. Herkes kendi yoluna baksın düşüncesiyle rotayı değiştiren yazar son dördüncü bölümde bütün hikâyeyi mutlu bir sona bağlayarak hızlandırılmış bir şekilde bitiriyor. Eserin içinde geçen Troya efsanesi düdük gibi kalıyor. Aslında kurgu orjinal, orjinal olmasına da ada ve halkı daha ön planda tutulduğu için sorunlarından kaçan dâhinin sığındığı yerin gizemi gizem olmaktan çıkıyor. Bir kaç sayfayla yerinde ziyaret ettiği Bozcaada daha çok diyologlar şeklinde ele alınıyor. Yazar iki genci niye hâla birinden bıçak gibi kesti ayırdı anlam veremedim bir türlü ... Daha çok masal havasında ilerleyen kitap içerisinde siyasete deyinmeseydi yetişkinlerden ziyade on-on iki yaş grubuna hitap ediyor olacaktı. Biraz mitoloji, biraz siyaset, biraz entrika, çok az aşk, bol bol yemek yeme üzerine  Troya'ya yaptığım yolculuk bende yavan bir tat bıraktı. Tetikçiler diye bahsi geçen konu ise tam bir fiyasko ne adrenalin  ne de gerilim! Adam adaya geldi on beş gün yedi içti gözlem yaptı. Gece olunca mesaisi bitti böylece esas oğlan da elinden kaçtı finalde de tetikçi hapsi boyladı. Okurun en çok merak ettiği konu tetikçi ya öğrendik ve rahatladık. Yazmayayım yazmayayım diyorumda bunu da yazayım da olsun bitsin bari. Tam bir Türk sinama filmine yakışır bir final hazırlamış yazar; #spoiler . . . . . . . finalde tüm kötüler ölüyor...
Ada
Ada
Haluk Şahin
Haluk Şahin
Ada
AdaHaluk Şahin · Kırmızı Kedi Yayınları · 201832 okunma
·
70 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.