Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

328 syf.
10/10 puan verdi
“Izdırap, iz bırakmadan geçmez”
Yaşamın anlamı, insan mutluluğunda saklıdır ve mutluluk kişisel bir olgudur. Çünkü her birey, etrafındaki olayları, nesneleri, kişileri gerçeğe uygun olduğu için değil de, kendileri için tasarladıkları anlama göre algılar, yorumlar. Birey tarafından yorumlanmış gerçek saf değildir ve kesin doğru olmadığı için de yanılgılarla doludur. Her birimizin hayatında, belli dönemlerde içine sıkıştığımız boşluk anları olmuştur. Yaşamı anlamlandırmaya çalıştığımız, tüm eylemlerimizi mantıklı bir nedene bağlamak istediğimiz, her yeni yaşam umuduyla tutunduklarımızın çoğu zaman hiçlik bulantısına dönüştüğü girdap anları… Şeytan Tangosu böyle bir hiçliğin kitabı. Macar romancı ve senarist Laszlo Krasznahorkai’nin “1985” yılında yayınladığı romanı “Şeytan Tangosu,” nasıl ifade edeceğimi bilemediğim, yorumlaması zor, sarcısı bir eser. Klasik sinemanın son temsilcilerinden başarılı yönetmen “Bela Tarr”ın “1994”te sinemaya da uyarladığı romana konusu itibarı ile kısmen vakıf olsam da okuma deneyimi bambaşka bir duyguydu. Eser, şehre uzak mesafedeki kasaba sakinlerinin kendi çürümüşlüğüne hapsolduğu Site’de geçer. Toplumsal yozlaşmışlık, ahlaki çöküş ve yerle bir olan sistemin içinde, birey olmaktan uzak insanların umuda bel bağlamış umutsuzlukla, devinimsizlik içinde varlıklarını sürdürdükleri hayatlarını konu alır. Mevsimin sanki sonbaharda sıkıştığı, aralıksız yağan yağmurun kasvetli sağanağı altındaki kasaba sakinlerinin, kaçınılmaz olana karşı sürdürdükleri beyhude mücadeleleri umutsuz bir bekleyişe dönüşür. İhtiyaç duyulan kurtarıcı, bize Tanrı imgesini hatırlatan “İrimias” karakteriyle dönse de; dayanışma ruhunu yitirmiş kasabalılar için değişen pek de bir şey olmayacaktır. Kitapta bir pasaj var ki; hem kitabın, hem de hayatın özeti gibidir: “Binanın köşesinden döndü, işemek için çıplak bir akasya ağacının dibinde durdu, orada gökyüzüne bakınca kendisini dehşet verici bir şekilde küçük ve çaresiz hissetti, ve sidik içinden bitmek tükenmek bilmez bir kuvvetle şarıldadıktan sonra üstüne gene hüzün çöktü. Üzerindeki göğü yılmaz bir şekilde gözleriyle taradı ve sonsuza kadar tepelerinde gerilmiş gökkubbenin, “burada her şeyin yazılı bir sonu var” düsturuna göre, kendileri için bir yerlerde -ne kadar uzak olursa da olsun- gene de sonunun geleceğini düşündü. Tıpkı bir ağıla doğar gibi doğduk bu dört bir yanı çevrili dünyaya ve tıpkı kendi pisliğinde ağnayan domuzlar gibi en sonunda besleyici memeler etrafındaki itiş kakışın, yem teknesine çıkan çamurun içindeki bitmez tükenmez yakın dövüşün ya da gün batımında uyuyacak yer ile tepişmenin nedenini biz de bilmiyoruz,” “diye düşündü hala uğuldayan beyniyle.” İsmini de en az içeri kadar başarılı bulduğum kitapta yazar, yaşamı adeta bir tango oyununa benzetir. Karakterlerin belirsizlik ve karmaşa içinde savrulan hayatları, tangonun altı ile altı geri hareketiyle üstünlük kurmaya çalışan oyuncularının uzuvları gibidir. Tüm bu kaotik eylem içerisinde ilerleme kaydettiğini sanan benlikleriyle verdikleri mücadele bir savaşa dönüşür. İnsanın yaşamla olan, kaybedeni baştan belli savaşına…. “…Çünkü talihsizlik ve yokoluş arasında yol uzundu, ama burada, sonunda, artık yenilgiye uğramanın bile olanağı yoktu.” Krasznahorkai’nin ilk romanı olmasına rağmen hiç de öyle hissettirmeyen, üstün bir zekanın ürünü olan eseri, metaforik anlatımı, eşşiz betimlemeleri ve çembersel formdaki kurgusuyla bir roman olsa da anlatı tarzında ilerliyor. İki bölüm ve her bölümün kendi içinde altı kısımdan oluşan yapısı, birinci bölümde birden altıya doğru ilerlerken, ikinci bölümde altıdan bire doğru geri hareketle devam eder. On ikinci, yani son bölüm, Doktor karakterinin “zihnime darbe vuran anlatımıyla” bizi başlangıca, birinci bölüme getirir ve çember kapanır. Bu yapı özelliği ve sıkça rastladığımız örümcek ağı metaforuyla yazarın bize vermek istediği net bir mesaj vardır: Savunmasız ve istemsizce getirildiğimiz yaşamda, şeylerin ve insan ilişkilerinin, karşısında ilerlemeyi olanaksız kıldığı bu düzende bize hareket alanının tanınmaması. Görünmez bir ağla sarmalanan hayatlarımız, kokuşmuşluk ve çürümüşlükten kaçışı mümkün kılacak güçte ve yeterlilikte değildir. Nereye gidersek gidelim, ne kadar çabalarsak çabalayalım, sistemin tutsağı olmaya devam edeceğizdir. Roman bitiyor, hikaye başa dönüyor. Evet, bir döngü bu, çıkış yok… Kasvetli, karamsar,sarsıcı…Laszlo’nun hiç paragraf başı yapmadığı ve her cümlenin neredeyse paragraf uzunluğunda olduğu kitabı okumak da anlamak da zor, fakat bir o kadar da keyifli. Okurken sık sık boğazımın düğümlendiği, bitirdiğimde zihnimde dolaşan bir sürü soruyla uyuşmuş halde düşünmeye daldığım etkileyici bir okuma süreci oldu. Herkese önermiyorum ama sembolik anlatım, biraz distopya ve bolca melankoli içeren, realizmi doruklara çıkaran başlangıcıyla, öykü akışı içerisinde alegoriye dönüşen türleri okumayı sevenler için, okudukları arasında en iyisi olacağını söyleyebilirim.
Şeytan Tangosu
Şeytan TangosuLaszlo Krasznahorkai · Can Yayınları · 201389 okunma
··
687 görüntüleme
Emre okurunun profil resmi
Yeni başladım, tuhaf alışıldık olmayan bir yazımı var, değerlendirmenizi çok iyi buldum, tebrikler.
Tuğba okurunun profil resmi
Üslubu farklıydı yazarın evet, bir kez daha okuyacağım ben de. Teşekkür ederim. İyi okumalar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.