Bazı çocuklar erken büyürler, çocuksu suratlarının altında yaşını başını almış insanların kederlerinden fazlasını barındırırlar. Onların boyunlarını büken yaptıkları işin ağırlığından çok uğradıkları haksızlıklardır. Sevdaları da büyük olur böyle çocukların öfkeleri de. Merhametli de olurlar gözü kara da...
Kitabın en başında İnce Memed çakırdikenlerinin içinde ayakları kanaya kanaya koşarken, ağzından çıkan her sözün bu düzene birer küfür olduğunu hissediyorsunuz. Ayakları kanıyor, gözleri dolmuş, yorgun, korkuyor ama yine de umutlu o küçücük yüreği. Umudu var Memed'in çok daha güzel bir dünya mümkün.
"Dursun bana dedi ki... Bizim köyde, dedi, çocukları dövmezler. Çocukları çifte salmazlar. Bizim köyün tarlalarında, dedi, çakırdikeni bitmez. Ben, oraya gidiyorum işte." Sayfa19
Yaşar Kemal öyle bir betimleme yapıyor ki, yağmurun ıslaklığını, toprağın kokusunu, taşın sertliğini, ateşin ısısını hissettiriyor okuyucuya. Yetmiyor, kanın akışını, yenilen tekmenin acısını, korkuyla atan kalbin atışını hissettiriyor. Alıp götürüyor sizi Çukurovada beş köyün sahibi olan Abdi Ağa'nın zulüm ettiği köylülerin içine bırakıyor. Onlarla beraber aç kalıyorsunuz, yorgun düşüyorsunuz, dayak yiyorsunuz. Onlarla beraber öfkeleniyor, üzülüyor az da olsa seviniyorsunuz.
"Bir kedinin, köpeğin, uçan kuşun, neyin üstüne bu kadar varırsan birincisinde korkar, ikincisinde... Üçüncüsünde canını dişine takar kaplan kesilir... Parçalar seni. İnsanların üstüne bu kadar varmamalı." Sayfa:142
İnce Memed tam da böyle bir durum yaşar. Çıkar dağlara, eşkiya olur. Sadece 18 yaşında bir delikanlı, gözlerinde parıldayan bir şimşek, deli gibi atan bir yüreği vardır. O artık sadece beş köyün değil ezilen tüm köylülerin umudu olur.
Kitabı bu kadar erteleme sebebim 4 kitaptan oluşmasıydı oysa şimdi neyse ki hâlâ 3 kitabı daha var okunacak diyorum.
Herkese önereceğim bir kitabın daha incelemesini tamamlamış bulunuyorum.
Herkese keyifli okumalar.