"Sen Benim Sevimli İntizarımsın..."Duygularını bu kadar derinden, berrak, güzel, farklı ifade ederken bizimde duygularımıza tercüman olan; aynı zaman dilimde yaşadığımız yazarımız Erzurumludur. Eğitimine Erzurum da başlamış ve yine Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde devam ederek Profesörlük ünvanını almıştır. Şu anda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Meclis Üyeliği görevinde bulunmaktadır. Her konu da kendini geliştiren, birçok ödülün sahibi yazarımızın fotoğraf sanatına da ayrı ilgisi bulunmaktadır. Bu ilgisini şiirlerine o kadar güzel yansıtmış ki duyguların nasıl fotoraflandığına nasıl derinleştiğine şahit oluyoruz...
"Sen benim sevimli intizarımsın
Kaderim kaderim ah-u zârımsın..."
Samimi içten bir sesleniştir onunkisi; yapmacık laf olsun diye değil taa yürekten gelen... Belki beklemenin güzelliğinden belki beklenenin geleceğinden emin.. Azıcık sancılı azıcık iniltili bir sesleniş ama en güzelinden...
"Haykırıyorum dağ yamaçlarından
Gül yaprakları arasından.."
"Bir teline bile dokunan rüzgâr
Yüreğimin dergâhından kovulur.."
Canana gelen ufacık bir şey dahi olsa etkiler canı. Çünkü ayrı gayrı yoktur artık; yürek bütün olmuşsa seni beni olmaz, canan kenarda kalmaya mahkûmdur. Canlar birleşmiş, ayrılık ortadan kalkmış canan candan öte can olmuştur... Dilimize pelesenk olmuş 'aşk' dediğimiz şeyin temel kanunu da bu değil midir?
"Bir bengisu havuzudur yüreğim
Bu Havuzun sularında
Kirlenmemişdir duygularımız..." Canın gelişini bekler en temiz en berrak haliyle Ahmet Kaya' nın da değişiyle yağmur çamur değmeden yüreğimize. Lâkin;
"Yüzüme kapama pencereleri
İsyana giriyor gözbebeklerim.."
"Sağ elime alıyorum ağrıyan yüreğimi
Sol elimde biraz hüzün..."
"Her gün unutulan isimler gibi
Uzaklaşıyorsun hudutlarımdan..."
" Hasret mendili yetseydi bana
Gönderinde bayrak dalgalandıran
Yüksek binalarla kucaklaşırdım..."
Sevmek değil miydi benimkisi? Sevene beklemenin de lafı mı olurdu? Hem Mevlana Hazretleri" Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıpta kendine yük etme." demiyor muydu? Galiba burada derin bir nefes alıp düşünmemiz gerekiyor. Öyle beylik beylik laflar etmek kolay olandı. Gerçekten sevecek, azıcık mızmızlanarak da olsa bekleyecek yüreğimiz var mıydı? Nurullah Genç de bu konuda biraz tereddütlü fikrimce :) Tereddütlü olmasaydı bu duyguları bu kadar güzel , iç içe, nakış nakış işleyip; sonunu canın kesinlikle geleceğine bağlayamazdı.
"Önce şarkısı ile geliyorsun baharın
Sonra dönmeyecek asırlar gibi
Koynuna giriyorsun karanlıkların..."
"Sende oyuncak gibi dokunacaksın
İçimdeki vuslat duygularına.."
"Kaderim kaderim ah-u zarımsın
Sen benim en sevimli intizarımsın."
Bir çok duyguyu aynı şiirde öylesine güzel harmanlamış ki bir bakıyorsun çıkmazların içindesin, bir bakıyorsun umut dolusun, bazen sevesin nazlı nazlı bekleyesin geliyor bazen bir eyvallah deyip gidesin...
Ben bütün şiirlerini oldukça severek bazılarını üç beş defa tekrar tekrar okudum... (Galiba en çok da "Adem'in Havva'ya Yüzgörümlüğü" şiirini sevdim. Bu sebeple bu sefere mahsus onunla devam etmek istedim.)Size de tavsiye ederek keyifli okumalar diliyorum...
Hoşça bakın zatınıza...