Song Of The Swamp !Günlerin Köpüğü, şiirsel, fantastik veya tersten okunuşuyla trajik, yergisel, karamsar ve hepsinin ötesinde ironik bir yapıt...
Bunca sıfatı içinde barındıran eserde bir bölümden diğerine geçerken az önceki duygudan ustalıkla koparılan okur, imgelerin peşine düşmenin hazzını yaşayabileceği gibi teslim olmayı da seçebilir.
Okura tercih sunmayı amaçlamamıştır şüphesiz Vian fakat anlatımın çeşnisi bu hissi uyandırıyor.
Dilerseniz dokunaklı bir aşk öyküsü diyebilirsiniz ya da sağlam bir sistem eleştirisi, olmadı jazz müziği aromalı bir anlatı şöleni, muazzam bir kokteyl, zekice hazırlanmış sözcük oyunları...
Tüm bunları ifade etmek adına kısaca konuya değinmek gerekir şüphesiz
Colin, Chick ve Nicolas: üç farklı erkek, aynı mekanda üç farklı yaşam ve karşılarında üç kadın: Cholé, Alise ve Isis, üç aşk üç dünya...
Colin varlıklı bir beyefendidir, çalışmayı sevmez, müzikseverdir ve aşka aşıktır.
Chick, Colin'in arkadaşıdır, maddi anlamda Colin'den destek alır ve Sartre'nin fanatiğidir.
Nikolas, Colin'in evdeki yardımcısıdır. Bu üç erkek arasında güzel nahif bir dostluk vardır.
Kadınlar ise eserde aşkın ve tutkunun karşılığıdır.
Colin ve Cholé'nin arasında insana yaraşır, vefalı bir aşk filizlenir. Evlilikle taçlanan bu aşka, balayındayken otel odasının penceresinden vuran soğuk havanın tesiriyle Cholé'nin hastalanması gölge düşürür. Cholé'nin akciğerinde hastalık yapan bir nilüfer çiçeği vardır.Tedavisi ise başka çiçeklerin nilüferi korkutarak yok etmesi ile mümkündür. Bu uğurda Colin tüm servetini çiçeklere harcayacaktır.
Chick ve Alise cephesindeki aşkı ise dönemin çarpıcı ismi Sartre'nin rüzgarı savuracaktır.
Vian diyor ki: " Yaşamda aslolan her konuya öncelikle bir hüküm getirmek gerektiğidir. Gerçekten de kitleler haksız, bireyler de hep haklı çıkmıştır. "
Bu önermesinden hareketle okuma yaptığımızda, insanların herhangi bir nedenle ilhak olduğu kitlelerin, bireylerin mutsuzluğu üzerine kurulduğunu anlatmak ister Vian. Nitekim Chick kötü planlanmış ekonomisine rağmen Sartre'ye( Jean Sol Partre olarak geçiyor kitapta) olan bağlılığı onun ve Alise'nin mutsuzluğuna ve hatta Partre'nin beklenmedik sonuna sebep olacaktır.
Vian burada, savaş sonrası kuşağın mesnetsiz bir şekilde sürüklenişini ve popülariteye gösterilen bilinçsiz sempatisini, dostu olan Sartre üzerinden işleyerek, mizahı içinde yükselen ciddi bir tavır sergilemiştir.
Bu duruş bile eserin yazıldığı dönem için fazla cesur ve iddialıdır. Kaldı ki roman kalıplarının dışına çıkılması gerçeküstücülük ile harmanlanmış dil bükülmeleri de eseri farklı bir yerde konumlandırır.
Bu eserin bir başka çarpıcı yönü, Vian'ın jazz tutkusunu, edebi tutkusuyla bütünleştirmesi ve eserin ruhuna akseden armonikasıdır. Bataklığın Şarkısı (Song Of The Swamp)'nın odağında, bu dünya ve bataklık arasındaki istiare dikkat çeker.
Yine aynı metafor üzerinden Colin'in sevdiği kadın Cholé, akciğerindeki nilüfer hastalığı sebebiyle acı çekerken nilüfer ve bataklık imgesiyle dünyanın bedbahtlığına vurgu yapılır.
Aynı konu üzerinden bir diğer eleştiri kapitalist düzene ve din olgusuna yöneliktir.
Colin bütün servetini harcamak zorunda kalır. Parasız insanın kimsesizliğine ve önemsizliğine dikkat çekilirken kilisenin de sistemin önemli bir parçası olduğu belirtilir.
Ayrıca hayatın acımasızlığı inanç düzleminde sorgulanır.
Eserdeki fantastik ögelerin başında gelen konuşan fare, dünyanın kötümser gerçekliğine yenik düşer.
Mekanlar da insanlar gibi yaşamın güzelliği ve ölümün hüznü arasında değişime uğrar. Ölüm, zehirler, eritir, yıkar...
Bütün bu yaralayıcı konular mizah kılıfında sunulur okura. Vian'ın alaysılıkla içtenliği bu denli başarıyla karması ve dokunduğu yaraların asla kabuk bağlanmayacak türden oluşu onu her daim güncel kılacaktır. Yaşam köpük misali büyüleyicidir ve hızla geçip gitmektedir geriye bir hiç kalmıştır.
Günlerin Köpüğü okurun aklına nilüfer çiçeği ve Duke Ellington müziği ile yer edecektir. İflah olmaz bir duyumsama...