Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

203 syf.
·
Puan vermedi
“ Makamlar geçicidir, ben Kodomanlardan Fırıncı Fikret'in oğluyum. “
Gaffar Okkan, halk ile polis arasındaki kırılmaz olarak görülen tabuları kıran, meslektaşlarınında çok sevdiği, halkın ise özellikle ölümünden sonra her poliste onun yadigarını gördüğü ve babama dahi ağlamadım diyen bir Diyarbakırlının, Gaffar Babaya ağladım dediği, unutulmaz güzel adam… Ülkemin dağlarında, bayırlarında, yer yer açmaz denilen, kuş uçmaz kervan geçmez diye ezberletilen, gün olur sessiz bir pınarında yeşeren; bir taşın ki ezgisinde kendini dinleten insanları gibi her değeri ve bazıları var ki Gaffar Okkan gibi, benliğinin, özgünlüğünün, kimliğinin farkında olan. Ve bu farkındalıkla ölümü dahi kendinde yaşam olarak kılan: Unutulmayan… Şoför muavinliğinden Emniyet Amirliğine süregelen bir yolculuktu bu. Ve pekala bu sebepten de halkını bunca iyi tanıması. Bu kadar net bir gözlem yeteneğiyle olması. Öyle ki en büyük hayallerinden birisi olan İstanbul görevi olmazsa şayet, babamın fırınına geçer, yolumu çizerim diyordu ama tanımlayamıyordu muhakkak Gaffar Okkan. O mert yüreği kötülüğün bunca cılız ve onu ki bir kör noktada arkasından vuracak kadar yüreksiz oluşunu. Bir diğer hayalide Uğur Mumcu cinayetini çözmekti. Ömrü yetmedi.. Dönemin o vakit İçişleri Bakanı'nın "Daha çok gençsin, kafana takma istediğin yerler nasılsa bir gün olur.“ diyip onu İstanbul'a değil, Aydın'a göndermek istediğinde ve yerine Gaffar Okkan'ın Hizbullah üzerine özellikle bilgisini yokladığı, bir karakol dahi yönetmemiş, bir üst yetki almamış birini getirildiğini öğrendiğinde… Bu isim ki yine “İstanbul Gaffar Okkan'ı istemiyor” sloganını medya yoluyla ortaya koyanlardan yalnızca biri. Mertçe karşısına çıkmak yerine gizli kapaklı kılıç kuşanmayı yakıştıranlardan… Atilla Aytek'in bu husustaki sözleride manidardır: “Gaffar Ne yaptı? Senelerce terörün içinde kalmış devleti yanında görmek istemeyen insanlara elini uzattı. Peki bu kimleri rahatsız etti? 1985 yılından bu yana bölgede pkk ile mücadelede harcanan 150 milyar dolarlık masrafın nedenlerini mutlaka düşünmeliyiz. “ Bir sessizlik ki o vakitler yolsuzluk davalarının kol gezdiği ülke gündeminde bir anda değişmiş. Gözler medyaya nasıl yansıdığı bilinmeyen, bir iki memurun ücret karşılığında olarak söylendiği suikast görüntülerinden.. Ödül mü? Ceza mı? Gözdağı mı? 3310 öldürüldü, işlem tamam onayı mıydı alınan? Öldürülen benim insanım, benim polisim, benim amirim, yitirilen benim ülkemin insanıyken o vadede hâlâ daha unutturulmak istenilen nedir? Gaffar Okkan denildiğinde kalplere salınan korku neyse, bununla da özdeştir muhakkak. Gördüğü her yanlışta, kim olduğuna, yakasındaki yıldızın göz çelen ışığına aldırmadan ve aksine onu gururlandırarak, atılımın merkezindeydi. Gün olur çaylak polislerin dahi çekindiği halde öncü olur, yürek kazanır; gün olur fakir fukaranın babası. Kimi zamanda sonradan o çok istediği üniversite talebeliğinde bir sıra arkadaşı ama gözleri şahindir, gözleri kurşun. Nerede olursa olsun yanlışın, düzenbazın, sahtekarın karşısındadır Gaffar Okkan. İstanbul'dan Diyarbakır'a, İzmir'den Kars'a, Eskişehir'den Urfa'ya.. Atilla Aytekin'in Gaffar Okkanda gençliğini gördüğü, Gaffar Okkan'ın ise Atilla Aytekin babacanlığında hayat okulunun bir kez daha altını çizdiği bir bilgelikle.. Öyle ki Eskişehir'de bir şeker fabrikasında çıkan yangında yaşamaz denilen işçileri Atilla Aytek ile birlikte büyük uğraşlar sonucu getirtip çoğunluğunu hayata geri döndürdüğünde, işçilerden birinin eşinin iş istemeye geldiği söylediğinde Atilla Aytek'in: " Her iş bizim işimizdir. Bunu bileceksin ve unutmayacaksın. Çünkü Sen Devletsin." sözünü hayatının, Diyarbakır'da da köklenen düşüncesinin temelini oluşturacağının. Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği üzere: Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur, rotasıyla.. Oluşturmaya çalıştığı Polis Gücü takımlarından.. Devletin kasasından biraz daha koparmak için değil, eldeki imkanları, boş sahaları nasıl gençlik merkezi haline getirdiğinden.. ve tabii bunu birilerini rahatından da ettiğinden. Ve ölümüyle Gaffar Okkan isminin ne denli silinmek istenildiğinden… Yazar Emrah Gürkan'nın bu hususta müthiş bir tespiti vardır: “ Devletle toplumu birbirine o hassas bölgede yaklaştırabilen bir adamın tasfiye edilmesi, orada denklemin değişmesini sağlamaya yöneliktir. “ Gaffar Okkan, unutturulmak istenilen lakin o hafızaların ki esasında bu milletin hafızasını hatırlamadığı, bilmediği, tanıyamadığı bir değerdir. Hizbullahın bir terör örgütünden de çok bir algı ve düşünce operasyonu olduğunu belirten, özellikle ölümünün son zamanlarında bu meseleden uzaklaştırılmak istenilen, bizzat meslektaşları tarafından abarttığı düşünülen, öyle ki yine Gaffar Okkan'ı Hizbullah Operasyonunda ön plana çıkan kimliğinde ortadan bir anda kaybolan örgüt paralarınında nerede olduğunu sorduğunda sessiz kalınabilen aynı sahnedeydi. Polisin yeri makam aracı değil sokaklardır düsturuyla, Atilla Aytekten'de öğrendiği usuller ve çizgilerle yeri sokaklardı. Halk alışık değildi buna. Doğnunun ve Batının yazgısı pekala belliydi. Bunu çocuklar dahi bilir ve bellerdi, doğru ki buydu… Oysa polisin yeri halkın yanı, öyle ki kadın polislerin yeri kapalı alanlar değildi. Dilini bilmediği kürt analarının gözyaşlarına, sevinçlerine, ellerindeki dövmelere, o yazgıya eşlik edende yine bir kadındı, polisti… Ve yerine yurduna pekala alışan, bunu kendinde haklı bir güç gösterisine dönüşen, ağalık sistemine dönüştürenlere de sözü vardı Gaffar Okkanın. Yalnızdı. Lakin Gaffar Okkanlar bitmezdi(!) Ölümünün ardından birçok şey yazılıp çizildi ve günümüzde hâlâ o örümcek ağlarının ışık dokunmamış yanları mevcut. Peki Gaffar Okkanın son zamanlarında da değindiği, irdelediği Köstebek, kimdi? Kör noktada onu bu denli kolay pusuya düşürebilen, onun oradan geçeceğini bilen ve o çatışmada yaralı olarak kurtarılan polis memurunun elektrikler o an gitti derken, ilgili kurumlar dahil yetkililerin açıklamalarını çakıştıran faktör neydi? Espirili, yakışıklı, dost ve yiğit insandı Gaffar Okkan. Yanlışın karşısında her daim Türkiye gibi, bir millet gibi, bir kimlik gibi karşısında olan… Bize bize hatırlatan, zira onun ölümü ucuz bir ölüm değildi. Yer yer özellikle Kars anılarında da unutmayacağım Gaffar Okkan'ı. Unutulmuş ve kumara, yanlışlara teslim olmuş bir kenti nasıl toparlağını. Karsın Gaffar Okkan'a vefasını… Ülkemin toprağında, taşında, bir küçük zerresinde ki görüyorum Gaffar Okkan'ı ve nice değerimizi. Al Bayrağımda görüyorum… Al Bayrağımda Gaffar Okkan'ın bayrak sevgisini, o karadan gözlerini görüyorum, yıldızları… Zira bende bir polis çocuğuyum. Bende bir dişlinin bizzat arasında vaktiyle de öğütülmek istenen, lakin hiçbir zaman kendini teslim etmemiş ve de teslim etmeyecek olan bu vatanın evladıyım. Gözümün önünde oynayan torpillere pirim vermeyen, polislik kimliğine sırtını dayamayan yalnızca birisi. Yozlaşmış her kim olursa olsun ömrüm yettikçe, Gaffar Okkanıda gönlümün yoldaşlığında kılarak, unutmayarak… " Listen to Zülfü Livaneli - Yiğidim Aslanım by Ağustos Mevsimi on #SoundCloud on.soundcloud.com/4LCRc " Rahmetle, Selam ile… (İnşallah eklemeler yapacağım.)
3310 Öldürüldü
3310 ÖldürüldüEmrah Gürkan · Güncel Yayıncılık · 200194 okunma
··
295 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.