Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Yazarın daha önce herhangi bir kitabini okumadığım için kitabi alırken her ne kadar tereddüt etsemde okuduktan sonra pişman olmadım. Özellikle ölümle ilgili bir kısa hikaye yazarı sevmem konusunda beni oldukça etkiledi.Merak edenler için incelemenin sonuna ekleyeceğim. Kitap; kitaba adını veren altin horoz hikayesi ile başlıyor ve birçok kısa hikaye ile devam ediyor.
Altın Horoz
Altın Horoz
Altın horoz hikayesinin de -fakir bir köylünün kaderin ve şansın yardımıyla zenginleşmesi ve bu süreçte başından geçenler- oldukça kısa olmasına rağmen okuyup bitirdiğimde zihnimde kendi boşlukların doldurmuş bütün bir hayat hikayesi olarak yer aldığını fark ettim. Ölümden Sonra Ben kısa bir süre önce öldüm. Dün öldüm. Dün, sizin için on yıl demek. Benim için ise birkaç saat. Ölüm, zamanda ve mekanda değiştirilemeyendir. Yalnız ve yalnız ölüm, herhangi bir şeyle çelişmez, ne hiçliğin, ne de başka bir şeyin karşıtıdır. Hayatın da, hiçliğin de var olmadığı bir yerdir. Benden doğan her şey, bizatihi benim dönüşümümdür. Kurtçuklar etimi kemirirdi, kemiklerimi delik deşik etti, göz çukurlarında, ağzımın içinde dolaştı, dilimin ucunu tırtıkladı ve öldü; gövdelerinden başka kurtçuklar yarattı, kokuşan etimi yedi ve kokuşma, sonsuza dek, yaşamın vebasına, yaşamın aşağılanmasına dönüştü. Fakat ölüm yer değiştirmedi. Toprakla sarılmış halde, ilelebet beni gömdükleri yerde, buradayım. Duygularım yok. Sadece anılar. Kötü anılar. Ben de iyi olan çok az şey de gözlerimden akan son gözyaşlarımda, ruhumla birlikte gökyüzüne gitti. Size bir öğüt vermek istiyorum. Öleceğiniz zaman, ağlayın. Bir Damlacık bile olsa, bir yolunu bulun, ağlamaya zorlayın kendinizi. Bu ruhun yolu. Ruhunuzu bedeninizden dışarı atın, atamazsanız insanoğluna çektirilen acıların en acımasızını, en katlanılmanızı yaşamanız kaçınılmaz olur. Kısa bir süre önce bir ölü tanıdım, ruhu tutsaktı. Bana, yara ölüyken henüz canlıyken gömüldüğünü anlattı. Dehşet ve kandan kör olan gözlerinden kanın fışkırışını hissederek, çaresizlikle kıvranarak, öfke ile dolarak, nefretten altüst olarak, mezarında can çekişmek zorunda kalmıştı. Ölümün karanlığında, ruhuyla bir başınaydı. -Cehennemdeyim sandım, dedi bana. Cehennemdeymişim gibi, yeryüzünde bize söz ettikleri yoğun ve sonsuz ateşte yanıyormuşum gibi, can çekişiyordum. Etimin her zerresi, kendi ateşiyle yanıyordu. Kemiklerim küle dönmüştü; bedensel yaşamın bilincindeydim, yok olma sürecimi hissetsem de hala bir insanoğlu nasıl yaşıyorsa öyle yaşayarak can çekişmeye devam ediyordum. İçsel bir kuvvet bana acı veriyor, direniyor ve çoktan çökmüş olan duvarları yumrukluyordu. En nihayet sanki huzura erebilmiş gibi, nefessiz, cansız yığılıp kaldım. Fakat ruh huzuru ancak cennette ya da cehennemde mevcut, insan bedeninde yok. Araf, yalnızca ruhu bedenine tutsak düşmüş insanlar içindir. En sonunda gözlerinin suyu gözyaşına dönüştü. Beni ağlatan acıydı da acım o kadar yoğunlaşmıştı ki Artık acıyı hissetmez olmuştum. Tek bildiğim huzura erdiğim. Artık bana acı veren o ruh, benim değil. Artık huzurluyum. Bunu bana o adam söyledi. Ve bir başka şey. Geride kalanları ağlatmayın. Bu, ölülerin çekmek zorunda kaldıkları, sürüp giden bir mahkumiyet. Yaşayanlar arasında silinip gitse de ölüler arasında sürüp gider, çünkü ölüm sürüp gider.
Altın Horoz
Altın HorozJuan Rulfo · Doğan Kitap · 201955 okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.