Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

440 syf.
10/10 puan verdi
FLORANSA BÜYCÜSÜ
Bir hikaye ne kadar şeyi değiştirebilir? Güçlü bir hikayeniz varsa şayet, güçlü bir yaşantınız, merak edilecek bir hayatınız ve sözlerinize sabırsızlıkla kulak kabartacak insanların hayatınızda olacağına delalet etmez mi? Salman Rushdie bize bunu kanıtlıyor kitaplarında. Floransa Büyücüsü de böyle bir kitaptır. Doğu ve batı kültürünü masalsı bir anlatım ve büyülü gerçeklikle biz insanlara bu kadar ustaca sunan yazar Salman Rushide tam bir usta. Bu kitapta Hindistan’ın büyük şahı Ekber Şah ve onun ailesinin kayıp prensesi Kara Göz’ün hayatları üzerinde gelişiyor. Ekber Şah’a kayıp prenses Kara Göz’ün oğlu olduğunu ve dolayısıyla Ekber Şah’ın amcası olduğunu söyleyen Floransa’lı yabancı tüm saray halkını meraka sarar. Romanda tam bu noktada derinlik kazanarak genişlemeye başlar. Çünkü yabancı Mogor dell’Amore diğer ve asıl adı Niccolo Vespucci Kara Göz hanımın hikayesini anlatmaya başlar. Hikaye anlatıcısı bizi tarihin derinliklerine götürürken, Şah İsmail’den Yavuz Sultan Selim’e, oradan da Flosansa’ya götürür. Floransa da doğmuş üç küçük arkadaşın hikayesi ile bambaşka bir hal alan roman adeta tadından yenilmez hale gelirken elinizden bırakamıyorsunuz. Bu üç çocuktan birisinin Osmanlı’ya esir düşüşü, bunun üzerinden anlatılan devşirme sisteminin gerçek ve acı yüzü içimizi yaralıyor. Zamanla Osmanlı’nın en büyük komutanlarından bir olacak olan bu devşirme çocuk Argalia Türk Argelia olarak nam salarak Çaldıran Savaşında yolu Kara göz hanımla kesişir. Kara Göz’ün hikayesi Bin Bir Gece Masalları tadında ilerler. Roman sürecinde yer yer hikaye anlatıcısı ve Ekber Şah’a döneriz, zaman zaman farklı hikayelere bizi götürerek yazar Salman Rushide biz okurları hiç sıkmadan ve okurun merak duygusunu romanın son satırına kadar diri tutarak götürür. Çünkü aynı zaman da dell’Amore hikayesini uzatarak Ekber Şah’la geçirdiği süreyi de uzatıyordur. Bir nevi Şehrazat’ı oynuyordur. Tabii ki roman sadece bununla sınırlı değil; Ekber Şah’ın iç dünyasında olanlar, hayal ve gerçek arasında yarattığı sevgililer, din ve inanç üzerine düşünceleri romana felsefi bir boyut da katarak okurunu düşünmeye de sevk ediyor. Özellikle inanç üzerine söylediği şu satırlar beni çok etkiledi: “Mesela, bir dine hakikate götürdüğü için değil de sırf ecdadın inancı olduğu için sıkı sıkı bağlanmanın niçin gerekli olduğunu sorgulamak istiyordu. İnanç, inanç değil de basit bir aile alışkanlığı mıydı yani? Belki de gerçek bir din yoktu, belki de sadece sonsuzca kuşaktan kuşağa devretme vardı. Üstelik insan bir hatayı da bir erdem kadar kolayca miras alabilirdi. Yoksa inanç, atalarımızın büyük bir hatasından başka bir şey değil miydi?” Bu iç çatışmalar yaşanırken bir kere daha Salan Rushide’nin inanç ve dine olan bakışını görüyor, ona hak vermeden edemiyoruz. Nitekim bilenler bilir, Şeytan Ayetleri kitabı yüzünden ölüm fermanı alan, dünyanın en çok ölümle tehdit edilen, en çok suikast girişiminde bulunan yazarıdır. Ne yazık ki aylar önce ABD’de düzenlenen bir panel sırasında saldırıya uğrayarak bir gözünü ve sol tarafının felce uğramasıyla 75 yaşında hâlâ hayattadır. Şeytan Ayetleri kitabı ne yazık ki Türkçe’ye çevrilmemiştir. Doksanlarda Aziz Nesin kitabı çevirme girişiminde bulunsa da o da ölüm tehditlerine maruz kalarak vazgeçmek zorunda bırakılmıştır. Umarım bir gün Şeytan Ayetleri kitabı Türkçe’ye çevrilir ve okuruz. Çünkü bir kitabın yargısını sadece okuru yapar bana göre. Sevmeyen, saçma bulan ya da çeşitli nedenlerle kitabı aşağılayan yırtıp atar hatta yakar bu onun yargısıdır. Seven de başucuna koyar, ondan faydalanır ve bir sanat eseri olarak kabul ederek gereken değeri gösterir. Floransa Büyücüsü her yanıyla tarih ve masal kokan, güçlü bir dil, güçlü bir anlatım ve zengin bilgi içeriğiyle harika bir roman. 15. yy ve 16. yy da tarihe ve dönemlerine damga vuran isimlere ve olaylara sık sık rastlıyoruz romanda. Ama bütünüyle bu bir tarihi romandır da diyemeyiz, çünkü doğunun masallarıyla şekillenen roman, batının en karmaşık ve bağnaz dönemleriyle harmanlanmıştır. Romanın en güçlü yanı da tarihi olaylar, kişilerden ziyade hikaye ve masalın kendisidir. Zira Kara Göz hanımın hikayesi bizi diyardan diyara, dönemden döneme, gerçek ve gerçek üstü olaylar arasında dolaştırır. Salman Rushide diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da yer yer vurgulu cümlelerle düşüncelerini bir şekilde okura etkili bir şekilde sunmayı başarıyor. Beni etkileyen şu yarım cümlecik kitaplara ve yaşantılara bedel değil midir? Romanın bir yerinde o cümle şu şekilde geçiyor: “…evin fısıldayan vicdanlarıydı çocuklar.” Romanların o ünlü başlangıç cümleleri derken, bir de bitiş cümleleri vardır. Uzun zamandır bu kadar güzel bir cümle ile bitirdiğim bir roman olmamıştı. “Sevgilim, benim olmayacak güne kadar benimsin.” Fazla ayrıntı vermemeye çalıştım. Ancak sonun ne olduğu önemli değildir bazı kitaplarda, deriz ki: yazar anlatsın ben okuyayım, sürüp gitsin bu karşılıklı sevda. Öyledir bu romanda. Okuyun, okutun.
Floransa Büyücüsü
Floransa BüyücüsüSalman Rushdie · Can Yayınları · 2019532 okunma
··
853 görüntüleme
Yusuf Kaymaz okurunun profil resmi
Muazzam bir inceleme olmuş ❤️
GökHan okurunun profil resmi
Eyvallah gardaşım 😘
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.