Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

88 syf.
8/10 puan verdi
Deve Olma Nedenleri
Tahar Ben Jelloun (d. 1944) çağdaş Fas edebiyatının en önemli ve en tanınmış yazarlarından biridir. Anadili Arapça olan bu “francophone” yazar şiir, roman deneme ve gazetecilik alanlarında eser vermiştir. İlk şiir kitabı Hommes sous linceul de silence 1971 yayınlandı. 1972’de yayınlanan Cicatrices du Soleil şiirlerinin ve hikâyelerini içermektedir. 1978’de Kutsal Gece romanıyla Goncourt Ödülü’nü kazandı. Devenin söylediği kitabında Filistin halkının mücadelesini, umudunu ve umutsuzluğunu dile getirirken geri düzlemde bütün Arap halklarının serüvenini yansıtır. “Salıyı çarşambaya bağlayan gece/ gerçekleştirilen İsrail saldırısı sonrası/ hükümet Güvenlik Konseyi’ne şikâyete karar/ verdi/ Bu saldırıda bir çok Filistinli/ kanı/ döküldüğü anlaşılmaktadır/ Yüzden fazla ölü/ ve üç yüz kadar yaralı olduğu sanılmaktadır...” Tamamıyla bir devenin gözlemlerinden ve imgelerinden oluşan devenin söylediği, 1976’da Paris’te, 2000’de İstanbul’da yayımlanmıştır. Çevirmeni Eray Canberk, yayınevi İmge Kitabevi’dir. Alıntıları Türkçeye aktarıldığı gibi verdim. Mesela her şey kelime- sini kitapta bitişik yazıldığı için bitişik verdim. Ancak sadece bir gözlemci değil, çok cesur, Ortadoğu’daki ölümleri gerçekleştiren katliamcılarla konuşan, onlara karşı çıkan bir devedir: “başıboş gezginliğiniz süresince bir yıkanma/ öneriyorum size”. Şiirde bir gözlemci deve olduğundan bahsetmiştim. “ben/ deve” diye başlar şiir. Ölümler, rutine dönmüş ölümler gören deve belleğini temizlemek ister. Hatta kitabın başında iki alıntı vardır, birisi Yorgo Seferis’tendir. Son iki dizesi şöyle: “damla damla/ belleği yaralayan acı.” Bu anlamda Paul Celan’la ilişki kurdum. Almanya'da yaşamış, poliglot olmasına rağmen şiirlerini Almanca yazmış bir Yahudi idi Celan. Ailesi ve halkı öldürülmüştür. Belleğini temizlemek ister. Ancak bunu yapınca da bütün o acılarını unutacaktır. Unutmamak için Almanca yazmıştır. Çünkü ölüm Almanya’dan gelen bir ustadır. Jelloun’da bellek “utançlı bellekte suçlu bellekte” “bellek yitimi/ bir kuru kemikler yüzyılı” yuvarlanayım kumlarda bırakın beni/ belleği yitirmek için/ artık insanlardan söz etmemek için/ artık ölümden kaçmamak için” “çocuklar bellek yitimi ister” şeklinde biçimlenmiştir. Celan ile diğer bağ şudur: Celan’ın cesedi Seine Nehri’nden çıkarılmıştır. Jelloun’un şiirinde ise insanlar “gelecekten söz eden/ toprağı adlandıran/ savaşın sonunu söyleyen bir su” dizelerindeki umuda rağmen “ırmağın yanında ölmeye giden insanlar için” dizesinde suya ölmeye giderler. Yani su ilk başta umuttur fakat sonrasında ise insanların ölmeye gittiği bir yere dönüşür. Bu gibi ikilemler mevcuttur: “artık inleyen bir hayvan/ olmayacağız” “bir bulutun şavkı içinde/ hayatın kıyısına/ gelmiş kuşun/ umutsuz çağrısıdır” “görüyorum onları/ tarihin dengesi için adaletsizlik üretmekteler/ herşey kendini temize çıkarıyor/ yeter ki bir çocuk gelip altüst/ etmesin durgunluğu”. Zaten hayatın kendisi zıtlıklar barındırdığı için bu tür durumların olması olağandır. Şiirdeki Zamanlar Acılar sabah başlar, gece durur ancak bellektedir. “ama gözlerimiz/ gecedendir/ ve acıyla boyanmış şafaktandır/ yara her yerdedir” “bu sabah kül yağdı/ kentin üstüne” “ölü sabahlardır” “Hatırlayın/ sisli bir sabahtı/ gökle karışmış/ soykırımı karışıp gidiyordu sisle sisler içinde”. Şiirinde epik his vardır. His dedim çünkü bu epikliği sözcüklerle oluşturmamıştır. Ki anlatılacak bir şey de değildir bu epiklik. Hissedersiniz ya da hissetmezsiniz. Yani Etel Adnan’daki gibi görünen durumda değildir. Adnan ise belki de yüzlerce “ey” ünlemini kullanmış ve o durumu sağlamıştır. Bu ayrıma rağmen benzerlikleri vardır. Arap Kıyameti’nin kırk altıncı sayfası on dört dizedir ve dize sayısı kadar “ey” geçer. Bu kadar olmasa da Jelloun’un kediyi ve zeytini kullanma sıklığı dikkat çekicidir. Dada’nın oluşum zeminini çölde gezen bu deve de görmüştür: “Yalnızlığımızın içinde huzursuzum/ küçük güneşler öldüğünden beri/ önemsiz gök parçaları/ orda tepenin ucunda/ sessizliği unutmuş sabahlar/ düşer hece hece/ çiğ tanesi gibi/ artık anlam vermemek için hiçbir şeye”. I. Dünya Savaşı zamanında savaşı kazanacağına inanan taraflardan kimin kazandığının bir önemi yoktu. Çünkü ölüm olgusu bu kazancı yok ediyordu. Kazananlar için şöyleydi durum: “Yani kazandık ama bizden ve kaybedenlerden bir sürü ölü var.” Kaybedenler içinse şöyle: “Kaybettik ama kazananların bir sürü ölüsü var.” Şüphesiz olarak iki taraf için de şu durum geçerliydi: "Ne anlamı var öyleyse?" Anlamı yoktu. Bu anlamsızlık yukarıdaki paragrafta da vardır. Karşılaşmalar Didem Madak’ın Jelloun’u okuduğu kanaatindeyim: "Bir Arap şairi şöyle demiş,/ Savaşta yenilen halkına,/ Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır!" . Jelloun ise “Ölülere ağlamayınız” demiştir. Jelloun da Nâzım’ı okumuştur. Kitabın sonu şöyledir: “Beni dinlediniz sanıyorum. Yüküm daha az ağırdır. Mavidir ruhum. Bu bir imge değil. Nâzım’ın develeri gibi, bir melek oldum. Hafifim, çok hafif. Şimdi cennetin kapısını beklemeye gidiyorum.” Ama bir devenin sözünün ne değeri var? Kaynaklar Adnan, E. (2012) Arap Kıyameti. Çeviren: Serhat Ada, Metis Yayınları, İstanbul. Jelloun, T. B. (2000) devenin söylediği. Çeviren: Eray Canberk, İmge Kitabevi, Ankara. Madak, D. (2002) Ahlar Ağacı. Everest Yayınları, İstanbul. Sarı, A. (2022) Şairaneliğin Karanlığından. Ketebe, İstanbul.
Devenin Söylediği
Devenin SöylediğiTahar Ben Jelloun · İmge Kitabevi Yayınları · 20007 okunma
·
133 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.