Herkese merhaba. Bugün popüler felsefe kitaplarından biri ile geldim. 2019’dan beri okumak istediğim bir kitaptı. Nasip bu zamanaymış. Kitabın içeriğine gelecek olursam : şiirlerden oluşan 160 sayfalık bir eserdi. Şiirler felsefi bir dille yazıldığı için okurken hem düşüncelere daldım hem felsefe yaptım. Oruç Bey birçok konuda felsefe yapmış ve bölümlere ayırmış. Bu bölümler : Anlamarayış , ölüm (de) , yaşam (ki) , felsefe (işte). İlk üç bölümdeki neredeyse her şiiri beğendim ve okurken üzerlerinde düşündüm. Hemen bitirdiğim bir eser olmadı çünkü düşüne düşüne bol zamanımda okudum. Düşünürken sorguladığım kavramlar ve yaşamımdaki önemsediğim şeyleri düşündüğüm oldu. İyi ki okumuşum. Böyle bir kitabı okuyup üzerine düşünmenizi öneririm. Okuyanlar bu kitap için ne düşünüyor merak ettim, yorumlarda buluşalım. Birkaç alıntı bırakmak isterim:
Yaşam, yazarı da, sahneye koyanı da, başoyuncusu da
sen olan; ama senin yalnızca seyircisi olduğun
bir oyundur.
Ama bu, senin özgür olmadığın anlamına gelmez –
yaşamın, özgürlüğünün alanı olacak: Seyirci, seyrettiği
oyun karşısında nasıl özgürse -her an, oyunun 'doğal'
sonunu beklemeden, tiyatrodan çıkıp gidebilirse-,
sen de yaşam karşısında öyle özgür olacaksın.
-Sayfa 91
Yaşamın, kendinin farkına vararak, özgür olmanın süreci
olacak.
-Sayfa 92
Felsefede sorun, söyleyecek bir şeyin bulunmaması,
bulunamaması değil; tersine, söylenecek çok fazla şeyin
bulunmasıdır -kişinin, söylemesi gereken şeyleri,
söylenmeleri gereken süre; girmeleri gereken biçim
içinde, boydanboya, tamıtamına, biraraya getirememesi...
Felsefe şu yüzden söylenemeyendir ki,
söylenecek her bir şeyin söylenmeğe çalışıldığı –
ve, tabii, hiçbir şeyin söylenemediğidir.
-Sayfa 156