Meltem Gürle'nin Kırmızı Kazak kitabını okumaya başladığımda uzun soluklu bir okuma olacağını biliyordum. Neden diye soracak olursanız kitap hem benim okumayı çok sevdiğim deneme metinlerinden oluşuyordu hem de bu denemelerin büyük bir çoğunluğunun konusu kitaplardı. Mevzu kitaplar olunca okuma süreci uzadı tabii.
İyi ki okumuşum dediğim, büyük keyif alarak okuduğum bir kitap oldu Kırmızı Kazak. Ne de olsa yazarın dediği gibi bende hayata annesinin ördüğü kazaklarla başlayan bir neslin mensubuydum.
Kitabı okurken bazen yıllar önce okuduğum kitaplara rastlayınca onlarla tekrar yarenlik ederken buldum zaman zaman kendimi, bazen de okumadığım kitaplar çıktı karşıma, bu kez de durup onlarla tanışmak gerekti. Bu tanışıklıklar yeni okuma ve sipariş listeleri olarak geri döndüler tabii bana :) Bazen bahsi geçen kitapları kitaplıkta okunmayı bekleyenler arasında bulmak sevindirdi , bazen de bir kitaba denk gelip elimdeki kitabı bırakıp bir diğerine başlamış buldum kendimi, ama en çok da hiç bitmesini istemediğim bir kitapla vedalaşmayı uzatmak için belki de çok uzun sürdü Kırmızı Kazak'ı okumak. Yoksa her denemeden sonra artan bir heyecanla bir sonrakine hemen geçmemek için kendimle zaman zaman mücadele etmem gerekmedi de değil hani. Kana kana değil de yudum yudum su içmek gibi olsun istedim Kırmızı Kazak'la olan birlikteliğimiz.
Kitap yazarın 2009-2016 yılları arasında BirGün gazetesi için yazdığı denemelerden derlenmiş. Tarihin geçmiş olduğuna bakmayın metinler öyle güzel seçilmiş ki ne zaman okursanız okuyun güncelliğini koruyacak konular ve çoğunlukla da bu konularla bağlantılı kitaplar üzerine yazılmış denemeler var kitapta. Her biri özenle seçilmiş bu metinlerle ortaya gayet akıcı ve bütünlüklü bir kitap çıkmış. Kitabı başucunuza koyup dönüp dönüp okuyabilirsiniz, kitabınız eskise de okuduklarınızın hiç eskimeyeceği kesin.
Edebiyata, kitaplara, hayata dair zamansız metinleriyle Kırmızı Kazak, herkesin tereddütsüz okumaktan keyif alacağı bir kitap .
Bence mutlaka okuyun...