Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hüzünlenmişti, derin düşüncelere daldı. Yorganı başından çekmişti bile. O an Oblomov'un hayatının en aydınlık, en bilinçli anlarından biriydi. Ansızın, insanoğlunun kaderiyle, göreviyle ilgili belirgin, apaçık bir düşünce çıkmıştı karşısına, dehşete kapılmıştı. Aynı anda kendi hayatını düşününce, karanlık bir harabede uyuyan kuşların güneşin birden vurmasıyla karmakarışık, peş peşe havalanmaları gibi, çok önemli, değişik sorular üşüşmüştü kafasına. Kişiliğinin gelişmemişliğine, ruhsal güçlerinin gedik kalışına, her şeye engel olan hantallığına üzülüyordu. Varoluşunun patikasının, yerden kaldırılamayacak kadar ağır bir kaya parçasıyla kapalı olduğunu düşündüğü için, başkalarının öylesine dolu dolu, hareketli yaşamlarını kıskanıyordu. Ruhsal yeteneklerinin çoğunun hiç mi hiç uyanmadığını, bazılarının ise yalnızca şöyle kıpırdadığını, tam gelişemediğini içi sızlayarak hissediyordu. Öte yandan, belki şimdi ölmüş olan veya paraya dönüşmesinin zamanı çoktan gelmiş altınlar gibi bir dağın derinliklerinde gömülü olan birtakım iyi, aydınlık yeteneğini düşündükçe çok üzülüyordu. Ama çok derinlerdeydi bu hazine, üzerine de pislikler, çöpler yığılmıştı. Doğanın ona verdiklerini sanki biri çalmış, gene onun ruhunun derinliklerine saklamıştı. Yaşam alanına dalmaktan, aklıyla, iradesiyle pupa yelken uçmaktan korkuyordu. Sanki daha yolun başında gizli bir düşman, güçlü eliyle yakalamıştı onu, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı. İnsanların olmadığı o vahşi yerden kurtulup doğru yola çıkamıyordu. her yanı ormandı, ruhu giderek daha çok sıkışıyor, ortalık kararıyordu. Patikalar bitkiler kapandıkça kapanıyordu. Bilinci giderek daha seyrek uyanıyor, uyuyan güçleri yalnızca bir an uyanıp tekrar uykuya dalıyordu. Zekası ve iradesi çoktan, bir daha düzelemeyecek gibi, felç olmuştu. Yaşamın olayları mikroskobik ölçülere kadar küçülmüştü. Ama onları bile halledemiyordu İlya İlyiç, birini bırakıp ötekine geçemiyordu. Dalgalar gibi bir ona, bir buna atılıp duruyordu. Birinin karşısında duracak irade gücü de yoktu, bir sonrakiyle ne yapacağına karar verecek akıl gücü de. Kendi kendine yaptığı bu gizli itiraf içini acıtmaya başlamıştı. Geçmişte kalmış boş pişmanlıklar, acı vicdan sızıları iğneler gibi batıyordu ruhuna; bu sitemlerin ağırlığını üzerinden atmaya, kendisinden başka bir suçlu bulmaya, bu acıları ona tattırmaya çalışıyordu. Ama kimi bulacaktı?
Sayfa 132 - İletişim Yayıncılık 5. Baskı, 2019 İstanbul
··
263 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.