Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

YABANCI VE YABANCILAŞMA SEVDASI ÜZERİNE İçinde bulunulan durumdan ve ya toplumdan memnun olmama durumu, ilerleme için gerekli zemini ve güdülenmeyi hazırlaması açısından gereklidir. Ancak iş, bu durum süreklilik arz ettiği zaman, farklı ve hiç istenmeyen boyutlara doğru yol aldığında, o toplum için alarm zilleri çalıyor demektir. Atatürk’ün, on bin yıllık geçmişe sahip güzel dilimizi, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma çabasını takdir etmeyenlerimiz azdır. Osmanlı dönemindeki yabancı dillerin etkisinden kurtulalım derken, günümüzde çok daha fazla İngilizce ve Fransızca sözcüklerin istilasına maruz kalındı. Tamam, dil canlıdır; her dilde, farklı dillerden kelimeler vardır. Kimileri kalıcı olur, kimileri ise olmaz; ancak dilimizin yabancı dillerin “ortak pazarı” durumuna gelmesine nasıl göz yumabiliriz? Şöyle bir bakalım medyaya, basın-yayına, cadde sokaklara... Dükkan, lokanta, iş merkezlerinin ne anlama geldiğini çoğumuzun bilmediği İngilizce isimleri, “ülkemizi ziyaret eden yabancılar, kendilerini garip hissetmesinler, evlerindeymiş gibi hissetsinler diye mi mantar gibi çoğalıyor? Aşağılık duygusunun açık bir yansıması olan yabancı isim kullanımı, iş yerlerine sözde “itibar” kazandırma çabasından başka bir şey değil. ‘Cep shop’lar, ‘shopping center”ler, ‘catering’ler ve daha niceleri, “Çoktan sömürge ülkesi olduk da, biz mi bilmiyoruz?” dedirtiyor. Eski çağlarda Romalıların Keltler’e, günümüze yakın dönemde de, İngilizlerin İrlandalılar’a uyguladığı dil dayatması, “kültürel soykırım” anlamına geliyorken; yabancı hayranlığı ve yabancı dil sevdası ile bu kültürel bozulmanın, ülkemizde gönül rızasıyla bünyeye dahil edilmesi, güzel Türkçemize apaçık bir ihanettir. Bilimde, teknolojide, sanatta kat etmemiz gereken çok mesafe olduğu tartışılmaz ama bunun yolu, eğitimde ve toplumsal hayatta, ülkemizi sömürge bir toplummuş gibi göstermekten geçmiyor. 20. yüzyıl başlarında, fiili İngiliz ve Fransız işgaline topyekûn karşı koyan milletimiz, söz konusu güzel Türkçemiz olunca neden bu kadar konuksever oluyor, anlamak mümkün değil. Sayın Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun “acente kafalılık” diye ifade ettiği, aklını başkalarına kiraya verme durumu, yabancı özentisi içindeki durumumuza, maalesef, çok da uzak değil. Sayın Sinanoğlu, bu konudaki sözlerimizi çarpıcı bir biçimde özetliyor: “Dil, milleti yüzdüren gemidir, yani inancın, hissiyatın, felsefenin, sanatın, fikrin hepsi diline bağlıdır. Dil gidince bunların hepsi gider. Geriye, alış veriş yapan robot köle takımı kalır. * • (Bir Nev York Rüyası Bye Bye Türkçe, Sayfa 396, Oktay Sinanoğlu, Otopsi Yayınevi)
··
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.