Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

382 syf.
·
Puan vermedi
“Belki de artık savaş kazanmak mümkün değildi. Belki savaşlar artık sonsuza kadar sürecekti.” Ernest Hemingway, Silahlara Veda, 1929. Kitap, 1. Dünya Savaşı’nda İtalya’nın yanında yer alan ABD’nin İtalya’ya gönderdiği gönüllü orduda şehitlerin ambulanslarla taşınmasında görev alan Teğmen Frederic Henry’nin cephede yaşadıklarını ve bir hemşireye aşık olmasıyla içinde bulunduğu duygu değişimini ve bu hemşireyle yaşadıklarını konu alıyor. Ek bilgi vereyim, yazarımız Hemingway de 1918 yılında gönüllü olarak Avrupa’ya gelip Birinci Dünya Savaşı’nda ambulans şöförü olarak görev yapmış, Milano’da bir hastanede tedavisi sürerken tanıştığı hemşireye aşık olmuş ve terhis edildikten sonra ABD’ye aşık olduğu hemşire Agnes ile dönmeyi planlarken terk edilmiş, kitabımızın konusu da buradan gelmiştir. Hatta kitapta geçen İtalyan cephesinde yaşanan sahneyi (arkadaşının öldüğü, kendisinin bacağını kaybettiği) de yaşamıştır Hemingway, bir nevi otobiyografi olarak da yazmış diyebiliriz Silahlara Veda’yı. (Kitap, savaşın ardından İtalya Hükümeti tarafından yaklaşık 1929’dan 1948’e kadar İtalyan ordusunun savaştaki küçük düşürücü yenilgisinin tasvirlerinden dolayı ve kitaptaki askeri karşıtı sözler nedeniyle İtalya’da yasaklanmış. Hatta İtalyan yazar ve çevirmen Fernando Pivano, romanı yasa dışı bir şekilde çevirdiği için 1943 tarihinde tutuklanmış. Ayrıca kitap Nazilerin yaktığı savaş karşıtı kitapların içinde de yer alıyor.) Savaş ve aşk olmak üzere birbirine tamamen zıt iki tema işlenmiş kitapta. Savaş teması kendisi de savaşta görev almış bir yazar tarafından gerek betimlemeler olsun gerek cephedeki insanların psikolojik tahlilleri olsun tüm gerçekliğiyle işlenmiş fakat maalesef ki aşk için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. (Belki de kendisi savaşı cephede yaşayıp gördüğünden ama aşkı tam olarak yaşayamadığındandır, bilemem.) Sebebini karakterlerden bahsederken açıklayacağım. Ana karakterimiz Frederic Henry’nin aşık olmasıyla görüşlerinin değiştiğini, aşkı güçlendikçe savaşa olan nefretinin de aynı orantıda artmasını okuduk. Fakat kitaptaki aşkı simgeleyen, Frederic Henry’nin aşık olduğu kadın Catherine Barkley gülünç ve sinir bozucu bir figürdü bana göre. Ama bu Catherine’in suçu değildi; Hemingway, aşkı simgelemek için yazdığı kadın karakteri bir nevi obje olarak göstermiş. “İstediğini söyleyeceğim ve istediğini yapacağım ve o zaman başka kızları asla istemeyeceksin, değil mi?”, “Hoşlanmadığın bir şey yapıyor muyum? Seni memnun etmek için yapabileceğim bir şey var mı? Saçlarımı açmamı ister misin? Oynamak ister misin?” gibi diyaloglar da var hatta bunu kanıtlar nitelikte. Ki Frederic ile Catherine’in aralarında bir şeyler yaşandığı ilk zamanda da baş karakterimiz, Cat’e karşı bir şeyler hissetmediğini ve sadece arzularından dolayı onu öptüğünü söylemişti. Daha sonralardan gerçekten aşık olmaya başlasa bile başta Frederic’in arzuları için kızı kullanmasıyla Catherine’in adamı memnun etmek için sürekli bedenini kullanması bu aşkı basitleştirdi gözümde. Hatta Catherine’in hamileliğinin sonlarına kadar aralarında duygusal olarak bir bağ hissetemediğimi bile söyleyebilirim. Ama yine de son sayfalarda gözüm dolmadı ve üzülmedim de değil. Toparlayacak olursam Hemingway savaşa nazaran aşk temasını daha fazla işlemesine rağmen sönük kaldırmış savaşın yanında. Bir gerçeklik de buradan çıkıyordur belki de; savaşın olduğu her yerde aşk da umut da sönük kalır, sönük kalmak zorunda kalır. Çünkü savaş kaçsan da, kaybetsen de, hatta kazandığını düşünsen de aşkı da umudu da senden alır. Teknik kısma ve kitabın yazılışına değinecek olursam kahraman bakış açısıyla yazılmış, yani kahramanımız Frederic’in cephedeki düşüncelerini ve hissettiklerini de okuyabiliyoruz. Kitap oldukça akıcı ve çok sade bir dili var. Merak ettiriyor ve kendini okutuyor. Fakat ben anlatımda bir kırpılmışlık olduğunu düşünüyorum. Genel olarak üstünkörü bir anlatımla yazılmış ve okuyucuyu eksik hissettiren olayları atladığı yerler var. Kitapta karşılıklı diyaloglar çok fazla fakat cümleler genellikle kısa, kesik kesik, okumadan atlasanız pek de bir şey kaybetmeyeceğiniz türden. Kitapta sık karşılaştığımız fakat adını bilmediğim ve pek sevmediğim bir şey de eylemleri diyaloglarla anlatma tekniğiydi. Biraz kafa karıştırıcı olduğunu düşünüyorum ve pek de sevdiğimi söyleyemem. Özetleyeyim, kitap benim için birazcık hayal kırıklığıydı. Okumaya başladığımda çevremdeki insanlardan “Ooo Hemingway mi, çok güzel kitap, herkes çok beğenmiş” gibi dönütler aldığım içindir belki ama benim beklentim yüksekti. Abartıldığı kadar etkileyici ve Birinci Dünya Savaşı’nı temsil etmek için en çok kullanılan kitap olma değerinde mi bilemiyorum, savaş açısından olabilir fakat savaşı ele alan başka kitap -sanırım- okumadığımdan kesin yorum yapmak istemiyorum. Sadece kötü yanlarını eleştirdim sanırım fakat kitap tamamen kötü ve okunmaya değer olmayan bir kitap değil. Sevdiğim yönleri de vardır fakat inceleme yazarken sadece rahatsız olduğum kısımlara değinmeyi seçtim. Herkesin bayıldığı kitabı benim pek ısınamamam belki de benim eksikliğimdendir, bu yüzden kendiniz de bir şans vermek istiyorsanız verebilirsiniz. Zaten kitap çok uzun olmadığı için sizin de çok zamanınızı alacağını düşünmüyorum. İncelemem bu kadardı, değinmem gereken fakat unuttuğum kısımlar da olabilir. İncelemeye eklemek istediğiniz bir şey veya tezat görüşleriniz varsa belirtebilirsiniz. Üzerinde münakaşa etmeyi çok isterim. Ayrıca inceleme yazma konusunda gelişebilmem için incelememde bulduğunuz kusurları, değinmem gereken başka yerleri söylemekten çekinmeyin. Hoşça kalın, okur kalın.
Silahlara Veda
Silahlara VedaErnest Hemingway · Bilgi Yayınevi · 20236,3bin okunma
··
708 görüntüleme
sunset okurunun profil resmi
her şeye rağmen catherine’e çok üzüldüm:(
Fidan okurunun profil resmi
Düşüncelerinize katılıyorum
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.